Havai fişek gösterilerinin hayvanlara ve çevreye verdiği zararlarla ilgili çok sayıda yazı yazmışımdır. Bu eğlence modelinden vazgeçmemiz için birçok geçerli neden var; bu nedenlerden biri de son haftalarda ülke gündeminin baş sırasında yer alan orman yangınları!
Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde İstanbul’un yeşil alanlarıyla meşhur ilçesi Beykoz’da ormanlık alana atılan hava fişek yangına sebep oldu. Yine Bursa’da da havai fişek nedeniyle orman yangını meydana geldi.
İstanbul Valiliği olayın üzerine bir genelge yayınlayarak 28 Ekim’e kadar İstanbul’da havai fişek dahil olmak üzere her türlü patlayıcı ve yanıcı maddenin satış ve kullanımını yasakladı.
Bu yerinde bir karar ama yetmez! Havai fişek kullanımı sadece İstanbul’da değil tüm Türkiye’de yasaklanmalı; sadece 28 Ekim’e kadar değil sürekli olarak bu karar uygulanmalı.
*
Gelin havai fişeklerin zararlarını tekrar madde madde hatırlayalım:
• Havai fişekler patladığında ortaya çıkan plastik ve kimyasal atıklar doğayı kirletiyor.
• Havai fişek gösterileri nedeniyle yüksek seviyedeki partikül maddeler (SPM) havada asılı kalıyor. Bu maddeler insanlarda baş ağrısından yüksek tansiyona kadar çeşitli sağlık sorunlarına neden oluyor.
• Patlama sırasındaki yüksek ses ve ışıklar nedeniyle kuşlar kalp krizi geçirerek ölebiliyor, geçici işitme ve görme kaybı yaşayabiliyor, sakatlanabiliyor.
• Kuşlar panik içinde yuvalarını ve yavrularını terk edebiliyor.
• Göçmen kuşların göç yolları zarar görüyor.
• Havai fişek patlamaları sadece kuşlara değil kedi ve köpeklere de zarar verebiliyor. Özellikle köpeklerin hassas ve keskin işitme organları yüksek ses nedeniyle zarar görebiliyor. Sokak hayvanları korku ve panikle caddeye atlayabiliyor; sahipli evcil hayvanlar da yine yaşadıkları panik nedeniyle evden kaçma eğilimi gösterebiliyor.
• Ormanlık ve ağaçlık alanlara yakın yerlerde havai fişek patlatılması ise yangınlara yol açabiliyor.
*
Eğlence ve kutlama için tek seçeneğimiz havai fişek patlamak değil! Havai fişeklerin yerini daha zararsız olan lazer ışık gösterileri ve üç boyutlu dron şovları alabilir.
Aslında her konuda insan sağlığını, doğanın ve hayvanların iyiliğini düşünerek adım atmak ülkemize, toplumumuza ve dünyaya karşı da sorumluluğumuzdur.
Mesela 30-40 yıl ömrü olan ve bulunduğu çevreyi geri döndürülemez şekilde tahrip eden madenler için zeytin ağaçlarını kesmek, ormanları ve meraları yok etmek sadece bir avuç insanı zengin etmekten başka bir işe yaramaz.
Sokak hayvanlarını kısırlaştırıp, aşılatıp, üretim ve satışını yasaklamak yerine toplamak ve öldürmek, sorunu çözmediği gibi insanlığımızı da kaybetmemize yol açar.
Vahşi doğada özgür yaşaması gereken hayvanların insan eğlencesi uğruna adına hayvanat bahçesi denilen hapishanelerde tutulmasının topluma, ülkeye veya dünyaya zerre kadar yararı yoktur.
Her yıl canımızı yakan orman yangınlarına karşı hala daha yeterli sayı ve kapasitede uçak filomuzun; yangını anında söndürebilecek donanım ve personelimizin olmayışı ise yeşil vatanının yok oluşuna seyirci kalmaktır.
Doğası mahvedilmiş bir ülkede insanların da sağlıklı bir geleceği olamayacağını ne zaman anlayacağız acaba?
*****
Plastik kirliliği kuşların neslini tehdit ediyor
Hem denizlerde hem de karada her geçen gün artan plastik kirliliğinden en büyük zararı gören türler arasında deniz kuşları yer alıyor. Su kuşları besin sanarak direkt olarak plastiği tüketebiliyor ya da tükettikleri besinlerin içinde plastik yer alıyor. Bu durum su kuşlarında ölüme sebebiyet verecek oranda sağlık tehdidi oluşturuyor. Science Advances dergisinde yayınlanan yeni bir bilimsel araştırmaya göre aşırı plastik tüketen genç su kuşlarında (Ardenna carneipes) demansa benzer beyin hasarı tespit edildi. Bunun yanı sıra akciğer, böbrek ve mide dokularında da bozulma meydana geldiği belirlendi.
Tazmanya Üniversitesi, Adrift Lab araştırma ekibi ve farklı bilim insanlarından oluşan ekibin Avustralya ve Yeni Zelanda arasında yer alan Lord Howe Adası’nda yaptığı araştırmada buraya özgü genç ve yavrulardan oluşan kuşlar incelendi. Besin sanarak plastik tüketen yavru kuşların sindirim sistemlerinde "plasticosis" adı verilen yeni bir hastalık geliştiği belirlendi. Bu hastalık ilk midede fibrozis şeklinde oluşarak burada dokuda skarlaşma ve salgı bezlerinde bozulma meydana geliyor.
Ayrıca fazla plastik tüketen kuşlarda, beyinle ilişkili proteinlerde insanlardaki Alzheimer ve Parkinson hastalıklarına benzeyen bozulmalar da görüldü. Plastik kirliliğinin bu şekilde devam etmesi halinde başta su kuşları olmak üzere birçok canlı türünün büyük risk altında olduğu vurgulandı.
******
Uluslararası Adalet Divanı’ndan iklim krizi uyarısı
Uluslararası Adalet Divanı 23 Temmuz 2025 tarihinde iklim krizi ile ilgili tavsiye niteliğindeki görüş ve kararlarını açıkladı. Divan devletlerin iklim krizinden sorumlu olduklarını bildirerek iklim değişikliğinin yaşam hakkı, sağlık, özel hayatın gizliliği gibi temel insan haklarını tehdit ettiğini vurguladı.
Uluslararası Adalet Divanı’nın yayınladığı kararlar arasında dikkat çeken başlıklar şu şekilde sıralandı:
-Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına dair her türlü önlemin alınması devletlerin sorumluluğundadır.
-Paris Anlaşması kapsamındaki hedefler artık “zorunlu” bir azami çabayı gerektirmektedir.
-İklim sisteminin korunamaması durumunda ortaya çıkacak tüm zararların giderilmesi veya tazmini devletlerin yükümlülüğüdür.
-İklim krizine etkisi büyük olacak her proje için bilimsel ÇED süreci zorunludur.
Divan kararlarını ülkemizdeki çevre ile ilgili son gelişmeler ışığında yorumlayan Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF Türkiye) şu açıklamayı paylaştı:
“Zeytinlikleri ve doğal alanları madenciliğe açan torba yasa, bu kararla çelişiyor. Yeni kömür santralleri ve fosil yakıt sübvansiyonları gibi politikalar da karara aykırı. ÇED süreçleri, iklim etkilerini bilimsel ve şeffaf şekilde değerlendirecek şekilde güçlendirilmeli. Türkiye, katkı beyanını güncellemeli, kömürden çıkış planını açıklamalı ve yeni yatırımları iptal etmelidir.”
*****
KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN
“İnsanın gerçek karakteri, güçsüz olanlara nasıl davrandığıyla ölçülür — özellikle de hayvanlara.”
— Immanuel Kant / Filozof (Lectures on Ethics)