Protestoların ardından 301 gencin tutukluluğuna ve onları savunurken kendilerine uygulanan davranışları kabullenmeyen avukatlar ses yükseltti. İzmir Barosu, ‘Korkudan nefes bile alamayacak bir toplum yaratılmaya çalışılıyor’ dedi. Avukatlar İzmir Adliyesi önünde gerçekleştirdikleri eylemle siyasal baskılara karşı çıktılar. Hukukçular sadece müvekkillerinin değil, aynı zamanda kendi meslek onurlarının ve yaşam haklarının da mücadelesini verdiklerini haykırdılar. İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz ‘Anayasal haklarını kullandıkları için pırıl pırıl 301 gencimizin cezaevine atıldığı, en ufak bir muhalif sesin bile şiddetle, yargı sopasıyla cezalandırıldığı, korkudan nefes bile alamayacak bir toplum yaratılmaya çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz’ dedi.
Yüzlerce genç tutuklu
Avukatlar bu sene avukatlar günüde adliye koridorlarında ve cezaevlerinde gece gündüz mesai yaparak girdi. 9 Eylül Üniversitesi öğrencisi 21 ve 22 yaşındaki iki genç, Konak’ta bir duvara "boykot" yazısı yazdıkları gerekçesiyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklandı. Eylemlerin başladığı günden bu yana İzmir’de yüzlerce genç gözaltına alınırken geçtiğimiz günlerde 19 öğrenci tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Gençlerin yaşadıkları hak ihlallerine dikkat çeken avukat Sena Yazıbağlı Selanik
“Bu öğrenciler itham edildikleri suçtan bugün yargılansa ve ceza alsa bile, yatarı olmayan suçlarla karşı karşıyalar. Ama nereden baksan iki haftadır tutuklular. Şu an vize haftası. Tutuklu olan bazı öğrencilerin evrakları yetişmeyebilir.” Dedi.
Avukatların yaşadığı ‘hukuk katliamı’
İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan protestolarda avukatların yaşadıklarını anlatan Selanik “İstanbul'da, Çağlayan Adliyesi önünde avukatlar darp edildi. İzmir’de süreci takip eden bazı meslektaşlarımız gözaltına alındı. İzmir’de bir polis memuru, bir avukat meslektaşımızın boğazına sarıldı. Adliye koridorlarında silah gösterildi. Birçok aykırı uygulamayla karşılaştık.
Örneğin insanlar saatlerce kelepçeli şekilde bekletildi. Bozyaka, Yeşilyurt gibi karakollarda, görüşmeler için birden fazla avukat görüş odası olmasına rağmen sadece bir tanesi açıldı. Görüş odalarında, avukat-müvekkil görüşmelerinin gizli olması gerekirken, bazı odalarda kamera vardı.
Bu süreçte, her şeyden önce bir hukuk katliamıyla karşılaştık. Evet, Türkiye’de uzun süredir demokrasi ve hukuk askıya alınmış durumda ama bunu çok daha yakıcı şekilde Can Atalay kararının uygulanmamasıyla görmüştük. Bu kadar açık ve acil bir örnekle daha önce karşılaşmamıştık. Bir kez daha hukukun keyfi yüzüyle yüzleştik. Bozyaka’da tutulan 97 kişi, 3,5 gün gözaltında kaldıktan sonra otobüslerle adliyeye getirildi, savcı yüzü bile görmeden serbest bırakıldılar. Madem serbest bırakılacaklardı, bu insanlar neden 3,5 gün tutuldu?
“Yargı sopasıyla karşılaşıyoruz”
Bizler tüm bu uygulamalara boyun eğmeyeceğiz. Sessiz kalmayacağız. Gönül isterdi ki hukuki nitelikli bir tartışma yapabilelim. Hakimler bizi dinlemedi. Tavanı izlediler adeta. Ismarlama kararlarla hüküm verdiler. Yargının iş yükü ya da yoğunluğu, ne avukatların ne de vatandaşların temel haklarının engellenmesinin gerekçesi olamaz. Bu bizim sorunumuz değil. Kolluk ve yargı görevini kanunlara göre yapmalı, keyfiyete yer verilmemeli.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç Avukatlar Günü’nde “Avukatlar hak savunucusudur, hukuk devletinin temelidir” gibi mesajlar attı. Ben bu mesajı görünce bizimle eğleniyorlar diye düşündüm. Çünkü biz hak aradığımızda, yargı sopasıyla karşılaşıyoruz. Engelleniyoruz.”
Adalet Bakanı: "Çıplak arama söz konusu değil"
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, protesto eylemlerinde tutuklanan öğrencilere çıplak arama, işkence iddialarına cevap verdi. Tunç "Öğrencilerin tutuklanması hiçbirimizin istemeyeceği durum. Birtakım sokak olayları oldu ve hoş olmayan durumlar yaşandı. Bu dosyalar incelenecek ve duruma göre kararlar verilecek. Ülkemizde çıplak arama diye bir şey söz konusu değil. Yasaklı madde sokulmaması için böyle bir yetki verilmiştir ama bu istisnai bir arama ve bu durumda kişi mahremiyetine dikkat edilir. İşkenceye sıfır toleransta kararlıyız." dedi.
