Eski zamanların birinde,
Hükümdara, komşu saraydan,
Çok güzel kumaş hediye edilir.
Hükümdar saray terzisini çağırır,
Kendisine elbise dikmesini ister.
Saray terzisi kumaşı ölçer, biçer.
Hükümdarına dönerek,
“Bu kumaştan size göre elbise çıkmaz” der.
Terzinin yeni teklifi,
Aynı kumaştan biraz daha bulmaktır.
Hükümdarın adamları,
Piyasayı araştırırlar ama,
Aynı kumaştan bulamazlar...
Duruma öfkelenen hükümdar,
Başka bir terzi çağırır.
Yeni terzi de kumaşa bakar,
Ölçer, biçer, tartar ve,
Hükümdara göre bir elbiseyi,
Dikebileceğini söyler.
Hakikaten de tam hükümdarın,
Üstüne göre bir elbise diker...
Gel zaman git zaman,
Bir zaman sonra,
Hükümdar tebdili kıyafet,
Şehrin sokaklarını gezerken,
Kendisi ile aynı kumaştan,
Elbise giyen bir çocuk görür...
Hükümdar hayret eder,
Zamanında o kadar arayıp,
Haber salmalarına rağmen,
Kumaşın aynısını bulamamışlardır.
Üstelik gördüğü çocuk,
Pek fakire benzemektedir.
Bu kadar pahalı kumaşı alacak,
Parayı nereden bulmuştur,
Diye düşünmeye başlar...
Vezirlerine çocuğun kimliğini,
Araştırmalarını söyler.
Gelen sonuç ilginçtir.
Çocuk elbise diktirdiği terzinin oğludur.
Hükümdar bir kere daha hayret eder.
Derhal elbiseyi diken terziyi,
Huzuruna getirmelerini ister.
Terziyi karşısına alıp sorar;
“Saray terzisi bu kumaştan,
Bana elbise çıkmaz dedi,
Sen hem bana hem de oğluna,
Elbise çıkarmışsın.
Bu nasıl olur?”
Terzi cevap verir:
“Saray terzisinin oğlu büyüktü,
Sizden artan kumaş,
Oğluna yetmezdi,
Onun için size,
Bu kumaş yetmez demiş...”
Kıssadan hisse;
Sarayda da otursanız,
Terzinizi iyi seçin.
Bir de iyice araştırın,
Terzinin oğlu şişman olmasın...