Başarının tek şartı, özellikle siyasette kazanmaktır. Kaybedilen bir ortamda başarıdan söz edemezsiniz.

14 ve 28 Mayıs seçimleri muhalefet için kaybedilmiş midir? Evet. O halde bir başarı söz konusu değil.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Tablo ağır yenilgi değildir” diyor. Bu bile bir itiraf.
Tamam, kaybetmenin sebepleri çok; Baskılar, haksızlıklar, yalanlar, iftiralar, tehditler, çiğnenen hukuk, ithal seçmenler, hileler... Hepsi tamam. Çuvaldızı istediğiniz kadar bu gerekçelere batırabilirsiniz. Zarların hileli olduğunu herkes biliyor.
Ya iğne? Onu kendinize batırabiliyor musunuz?
Açıklayın; 191 bin sandıktan kaç bin sandığa ulaşamadınız? Kaç bin sandıkta görevlileriniz yoktu? Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ortaya çıkan görüntülerde seri oy kullanımını engellemesi gereken CHP ve ittifak görevlileri neredeydi? Seçimler öncesi afra - tafra ile televizyonlara çıkan, “Tüm sandıklara hakimiz, seçim güvenliği için tüm önlemleri aldık” diyen muhteremler nerede? Boş çıkan sandıklarda parti örgütleri hesap veriyorlar mı?
Bakın yaklaşık 9 ay sonra yerel seçimler var. Bu kafa ve bu yapıyla seçimlere gidilmesi halinde muhalif seçmende yeni hayal kırıklıkları yaratılması kaçınılmazdır.
Öncelikle halkın partisini halka açın. AKP'nin 11 milyon üyesine karşılık CHP'nin 1.4 milyon üyesi var. Herkesin üye olabildiği ve herkesin hesap verebildiği bir parti oluşmalı artık. Üyeler hak sahibi olmalı, hesap sorabilmeli, eleştiri ve özeleştiri kültürü yerleşmeli, biat kültürü silinmeli, liyakat sistemi uygulanmalı, partide akıl, mantık, bilim ve ehliyete yönelinmeli... Seçimlerde Genel Merkez yoklamaları hemen terk edilip tamamında ön seçim yönteminin uygulamasına geçilmeli.
Evet şimdi değişim zamanı... CHP'deki MYK değişimini yeterli gören var mı? Anlaşılan bu kadro kasım ayındaki olası Genel Kurula kadar böyle gidecek. Ama artık yeter demenin de zamanı. Partide 25 yıl, 30 yıl, 35 yıl aralıksız milletvekili olanlar var. Nedir bu zatların katkıları, bu kadar yıl neler vermişler partiye, hangi başarılara imza atmışlar?
Ve parti başkanı... Kılıçdaroğlu'nun dürüstlüğünden, namusundan, özverisinden kimsenin şüphesi yok. Ama olmuyor. Artık orada da değişim zamanı. 2010 yılındaki ilk kurultayında ne demişti Kılıçdaroğlu;
“Değişimin ve devrimin sonuna kadar gideceğiz... Sosyal demokrasinin temelinde değişim vardır. Değişime karşı olanlar statükocudur.''
İşte şimdi statükoculuktan sıyrılmanın da zamanı. Ancak zamanlamanın çok iyi planlanması gerekir. Genel başkanlık yarışında Ekrem İmamoğlu'nun iyi bir aday olduğu konusunda çok kişi hemfikir. Buna karşılık, “İmamoğlu genel başkanlığa aday olursa İstanbul kaybedilir” şeklindeki yaygın görüşü de gözardı etmemek gerekir.
Kanımca yerel seçimlere kadar Kılıçdaroğlu'nun başkanlığında devam edilmesi, 2024'de İmamoğlu'nun Belediye başkanlığını, CHP'nin de Belediye Meclis çoğunluğunu aldıktan sonra, Belediye Başkanlığı ehil bir isme bırakılarak, İmamoğlu'nun genel başkanlığa aday olması uygun bir yol olacaktır. Böylece 2028'de seksenli yaşlara gelen Kılıçdaroğlu CHP'nin onursal başkanı, İmamoğlu da genç cumhurbaşkanı adayı olarak siyaset sahnesinde yerlerini alabileceklerdir...
                                                                                              ***
Değerli okurlar, 9 Eylül Gazetesi'nde 8 yıldır yazdığım köşe yazılarımın bir bölümünü 'Ne Çektin Be Türkiye' adlı kitabımda topladım. 17 Haziran Cumartesi günü saat 16:00'da İzmir, Alsancak Penguen Kitabevi'nde değerli dostum şair, 9 Eylül Gazetesi Yazarı Oğuz Tümbaş'la birlikte söyleşi ve imza günümüz var. Okurlarımızı, dostlarımızı, şiir ve kitapseverlerimizi bekliyoruz.