II. Bayezid devrinin azizlerinden biri olan Hamza Baba’nın türbesi, kendisinin Alevi veya Bektaşi olduğuna dair herhangi bir resmi kayıt olmamasına rağmen, bugün Alevi-Bektaşi ziyaretgâhı durumunda Türbenin içi ve dışı Alevi-Bektaşi sembolleriyle süslenmiş.

Türbenin içinde Hz. Ali ile Hacı Bektaş’ın sembolik resimleri ile Atatürk’ün bir portresi de duvarda asılı. Hazirede dilekler için bir mum yakma yeri de yapılmış 2023 Haziran’ın ilk haftası Pazar günü bir arkadaşımla birlikte Kemalpaşa’nın Hamza Baba Köyü’ndeki Hamza Baba Türbesi’ni ziyaret ettim. İzmir-Kemalpaşa-Bağyurdu karayoluyla Sarıçalı Köyü’nden dönülen karayoluyla sonra kısa sürede türbeye ulaşılıyor. Yol gayet güzel. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından asfaltlanmış. Pazar günleri türbenin İzmir, Aliağa, Narlıdere ve Tire gibi çevre yerlerden gelen birçok ziyaretçisi var. 

Türbe, Hamza Baba Köyü’nden ayrıca bir yerde, vadinin içinde yer alıyor. Haziran ayında olmamıza rağmen hava mevsim şartlarına göre serince. Tam da kiraz mevsimi. Yollar kiraz satıcılarıyla dolu. Hamza Baba’nın türbesi, araçtan, karşıdan fark ediliyor. Altı yedi tane ulu mezarlık selvisi diğer ağaçlardan kendisini hemen ayırıyor. Mezarlık selvileri (Akdeniz selvisi) Ege Bölgesi’ne özgü bir ağaç. Türbenin haziresinde eyer alan bu ağaçlar, sanırım on altıncı yüzyılın başlarında dikilmiş. Bundan dolayı anıt ağaç olarak işaretlenmiştir.
Türbeye doğru yaklaştığınız zaman, bir kalabalık kendini gösteriyor. Araçlar için park yeri sorun. Zaten türbeye ulaşan dar tek yolun sağında solunda kafeler var. İzmir Belediyesi, birtakım çevre düzenlemesi yapmış zira İzmir’den özellikle Alevi ve Romanlar, Pazar günleri ziyaret için buraya geliyorlar. Burada yemek yiyorlar ve adak yapıyorlar. Sünniler de ziyaret ediyorlar. 

WhatsApp Image 2023-06-13 at 17.48.26

KİMLİĞİ TARTIŞMALI

Aslında Hamza Baba’nın kimliği ve yaşadığı dönem tartışmalıdır. Kimi tarihçiler II. Murat devrinin bir azizi olduğunu ileri sürmüşlerse de, sanırım II. Bayezid devrinin azizlerinden biri. Onun Alevi veya Bektaşi olduğuna dair herhangi bir resmi kayıt yok. Ancak şimdilerde Alevi-Bektaşi ziyaretgâhı durumunda. Haziresinde de on iki dilimli mezartaşlarına rastlanıyor. Bu yazılı taşların hiçbiri Onaltıncı Yüzyıl’dan kalma değil. Hazireye sonraki zamanlarda Alevi dedelerinden gömülenler de olmuş. Türbenin içi ve dışı Alevi-Bektaşi sembolleriyle süslenmiş. Türbenin içinde Hz. Ali ile Hacı Bektaş’ın sembolik resimleri duvarlarda asılı. Ayrıca Atatürk’ün bir portresi de duvarda asılıdır. Özellikle Roman gençleri ve kızları çeşitli adaklar adıyorlar. Birini izledim: Metal bir parayı mezar taşına sürterek yapıştırmaya çalışıyordu. Eğer metal para, mezartaşına yapışırsa, dileğinin kabul olacağına inanıyordu. 

DİLEKLER İÇİN MUM YAKILIYOR

Türbenin haziresinde eski ve yeni yazılı mezar taşları da var. Ayrıca hazirede dilekler için bir mum yakma yeri de yapılmış. Bu adaklığın üzerinde Latin alfabeli şu satırları havi bir levha dikilmiştir: ‘Bi-ismi Şah, Allah Allah, çırağ-ı Ruşen, fahr-i dervişan, zuhur-ı imam, küşadı meydan,  kanun-ı evliya, kuvvet-i abdalan, himmet-i pir, Horasani Hamza Babam’ (Tamlamaları ben yaptım. Levha özensizce yazılmış). Hamza Baba’nın Horasanlı olduğuna inanılıyor. Oniki dilimli, sekiz ve beş dilimli Bektaşi mezar taşları da var. Caferi mezhebinden olduğunu ihtiva eden mezar taşları da gördüm. Osmanlı idaresi, türbenin gelirlerini vergilerden muaf tuttu. Bunun karşılığında da şeyh olanlar, belli günlerde yemek pişirerek, halka ikram ederlerdi. Alevilerin türbeyi ziyaret etmeleri sanırım Cumhuriyet devrinden sonra olmalı. 1924’te tekke ve zaviyeler kapatılınca, türbeye Aleviler sahiplenmiş olmalı. Zaviyenin Yeniçeri Ocağı’nın kapatılmasından sonraki durumu da belirsiz.

‘HAMZA BABA BİR DERVİŞ’

Merhum Ömer Lütfi Barkan’ın yayınladığı bir belgeye göre, Hamza Baba bir derviştir.  Kemalpaşa bölgesinde Gereme isimli köy yakınındaki Kapıkaya denilen mevzide kendi emeğiyle arazi açmıştır. Bu araziye su getirmiş, bir zaviye yapmış, üzüm bağı dikmiş, bu bölgeden gelip geçenlere hizmet etmeye başlamış. Sultan II. Bayezid, bağ ve araziyi öşür vergisinden muaf tutmuştur. Daha sonraki sultanlar da zaviyeyi vergiden muaf tutmuşlardır. Bu kayda göre Hamza Baba, II. Bayezid devri dervişlerinden biridir. Diğer kayıtlar da bu yönde. Gözlemlediğim kadarıyla, türbenin dışındaki küçük meydanda modern ocaklar yapılmış. Ziyaretçiler burada yemeklerini kendileri pişirebiliyorlar. Hemen yanında da yiyebiliyorlar. Türbe, Osmanlı mimarisinde. Birkaç kez restore edildiği açık. Türbenin giriş kapısı üzerinde de büyükçe bir Türk bayrağı asılmış. 

WhatsApp Image 2023-06-13 at 17.48.25

Alevilik-Bektaşilik açısından değer taşıyor

Türbeden dışarı çıktıktan sonra, tepede Perişan Dede ile Davud Dedenin makamları var. Her ikisi de adak yeri olmuş. Türbeye ve etrafındaki ağaçlara çaput bağlanmış. Burada bulunan birkaç evin duvarına ise Hz. Ali’yi öven ifadeler yazılmıştır. Hamza Baba türbesi etrafından gelişen bu kültür, Alevilik-Bektaşilik açısından değer taşıdığı açık. Dini turizme kazandırılması için çabalar yapıldığı da gözlemlenebiliyor. 

Gelirleri vergiden muaf tutulmuş

Bu tür zaviyeler Osmanlı idaresi esnasında çeşitli sorunlarla karşılaştılar. Bunlardan ilki, zaviyenin idarecisinin kim olacağı meselesiydi. Zaviyenin kurucusunun erkek çocukları arasında zaviyedarlık veya şeyhlik için sorunlar çıkıyordu.  Sultan tarafından atanmış idarecilerin bir kısmı, zaviye geleneklerine uymuyorlar, elde ettikleri paraları kendi menfaatleri için harcıyorlardı. Uşak’ta Hacım Sultan zaviyesinde yemek pişirilip dağıtılması geleneği, bir dönem, vakıf idarecisinin zaviyeye ait parayı kendi menfaati için harcamasından dolayı yapılamamıştı. Bu tür yerlerde garipler, fakirler, yolcular parasız yemek yerler ve konaklarlardı. Bu masraflar, tekke idarecilerin kişisel bütçesinden çıkmaz, aksine devlet bir kamu hizmeti olarak bu tür yerlerin gelirlerini vergiden muaf tutarak, bu tür hizmetlerin yapılmasını sağlardı. Bu gelenek 1924’ten sonra kayboldu.