Nicedir aklımdan geçiyordu; geçmişte de örneği olan YAZKO, SANATKOOP gibi şiiri, yazını, sanatı içeren bir yapılanmanın yeniden yaşama geçirilmesi…
Geçtiğimiz günlerde yazar dostlarım İlhan Soytürk, Eşref Karadağ, Mesut Tim, Veli Başak’la bu konuda düşünce alışverişinde bulunduk.
Onlar da şairi, yazarı önceleyen, değerlendiren, üretimini destekleyen bir kooperatifin yararlı olacağını, özellikle kitap basımı konusunda sıkıntı yaşayan şair-yazar dostlarımız için de kazanım sağlayacağını söylediler.
Daha sonra yine İzmir Kitap Fuarı’nda konuşma, söyleşme olanağı bulduğum Aydınlı şair, romancı Ahmet Zeki Muslu da bu oluşuma sıcak yaklaştığını, özellikle şiir kitabı basımında, dağıtımında sıkıntıları olan şairler açısından olanak yaratacağını anlattılar.
Bu anlamda düşünce üretecek başka şairlerin, yazarların da bulunacağını sanıyorum.
Ahmet Zeki Muslu, konunun geniş katılımlı bir biçimde görüşülüp hemen harekete geçirilmesinden yana olduğunu belirtti.
Salt sözlü de değil, Aydın’a döner dönmez bana bilgisunar aracılığıyla yazılı bir metin de gönderdi. Onu paylaşmak isterim.
* * *
“Ben, son yıllarda romanlar ve ilk gençlik romanları yayımlasam da kendimi şair olarak görüyorum.
Şiirlerimle de anılmak istiyorum.
Ne yazık ki ‘Türkiye’de şiir kitapları satılmıyor, şiir okunmuyor’ gibi bir algı yaratıldı.
Dergilere baktığımızda binlerce şairin dergilerde şiir yayımladığını görüyoruz.
Bu nasıl bir olgu?
Hem şiir okunmuyor deniliyor hem de binlerce şair bir dizenin peşinde ömür tüketiyor.
Şairler yazdıkları ve yayımladıkları şiirleri, kitap olarak görmek, geleceğe belge bırak ister.
Bu da çok doğaldır.
Yıllardır şairlerin, dosyalarını nasıl kitaplaştıracakları, okura ulaştıracakları konusunda düşünürüm.
Kendime göre bulduğum çözüm, aynı sıkıntıları yaşayan şair arkadaşların bir araya gelmeleri, bir yapı altında birleşmeleri oldu.
Bu bir kooperatif olabilir, bir yardımlaşma sandığı olabilir.
Yetmişli yıllarda İstanbul’da YAZKO edebiyat, İzmir’de SANATKOP örnekleri yaşandı.
Biz bu denemelerin kazanımlarından ve hatalarından derslerinden dersler çıkararak yeni bir birlik oluşturabiliriz.
Benim düşüncem, halk kültüründe olan İMECE geleneğini edebiyata taşımak. Aynı dünya görüşünde, edebiyat yapma amaçları birbirine yakın olan arkadaşlarla bir araya gelerek, örneğin Egeli Şairler İmece Topluluğu (EŞİT) adı altında bir topluluk kurarak dosyalarımızı sırayla kitaplaştırır, edebiyat kamuoyuna ulaştırırız.
Böylece aradan Butik Yayın yapan, şairlerin sırtından geçinen kişileri de aradan çıkarmış oluruz.
Bir araya gelen örneğin on beş arkadaş, mayıs ayından itibaren yüzer lira İMECE sandığına para koyarız. Yaz ayları edebiyat için ölü aylar olduğundan bir süre sandıkta para biriktirir, Ekim ve Kasım aylarından itibaren dosyaları sırasıyla matbaaya göndermeye başlarız.
Şair arkadaşlar da kitapları satıldıkça koydukları parayı geri alırlar.
Ben özellikle sandık diyorum.
Sandık için resmi bir kuruma, formaliteye gerek yok.
Ben kalabalık liselerde öğretmen olarak çalıştım.
Dünya görüşü olarak yakın olduğumuz on beş, yirmi kadar arkadaşlarla aramızda yardımlaşma sandığı kurduk.
Muhasebeden anlayan bir arkadaşın eline bir defter verdik, aylık toplanan parayı bu deftere yazdı.
Öğretmenlerin yapabildiği bu dayanışmayı, şair arkadaşlar neden yapamasın?”
Ahmet Zeki Muslu’nun dediği gibi İmece Sandığı, Egeli Şairler İmece Topluluğu (EŞİT) ya da başka adlar altında böylesi bir kooperatifleşmeye Egeli, İzmirli yazın, sanat emekçisi arkadaşlar ne der acaba?