Mehmet Aksoy ülkemizin önemli heykeltıraşlarından.
Kendisini Selçuk’ta yaptığı “Kurtuluş Yolu” anıtından tanıyorum. Dönemin Belediye Başkanı sevgili dostum Vefa Ülgür’ün kente kattığı çok büyük eserlerden birisidir. Bunu yaptığı dönemde Sanatçı Aksoy’u çalışma başında izleme şansı bulanlardanım.
Kurtuluş Yolu anıtının ön kısmındaki platforma, Büyük Taaruz’un yıl dönümlerde saat 12.30’da Atatürk’ün profili yansır. Kurtuluş Yolu anıtına bakıldığı zaman hiç kimse doğrudan Atatürk’ü göremez. Ama önündeki boşluğa Atamızın gölgesi düşer. Aksoy bu durumu “O’nun buradaki boşluğa gölgesi düşüyor. Kendisi yok. Çünkü o bir milli iradedir. Hepinizin kalplerinde yaşıyor. Bu bir tarihtir. Bu güneş, bu dünya durdukça gölge buraya düşecek” diye tanımlar.
Türkiye’de eserleriyle AKP iktidarının uğraştığı bin sanatçıdır Mehmet Aksoy.Almanya'da ve Türkiye'de çeşitli alanlarda açık hava heykelleri bulunur. Kars’ta Türkiye ve Ermenistan'ın dostluğunu simgelemek 2006’da yaptığı İnsanlık Anıtı adlı eseri 2011 yılında hükümet tarafından yıktırılmıştır. Melih Gökçek gibi siyasetçilerin de hedefi olmuştur. Heykelleri kaldırılmış, “Tükürürüm heykellerine” sözleri ile toplumun gözünden düşürülmeye çalışılmıştır.
Sanatçı düşmanlığının en acı örneğini Sivas’ta yaşamıştık. Halkı tahrik eden siyasetin onlarca sanatçı ve aydınımızın Madımak Otel yangını ile katliamı, yüz yıllar geçse de unutulmayacaktır.
Ne yazık ki sağ siyasetin sanat düşmanlığı son dönemin en belirgin örnekleriyle doludur. Sanatçıya sıradan memur muamelesi yapan iktidar kamuda tiyatroya, operaya, baleye ve birçok alanda hizmet edenleri derdest etmiştir.
Sanatçı siyasetçi
Sol siyasetin sanatçı ile yakınlığı ise parlamento ve yerel yönetimlere taşıdığı isimlerle anlaşılabilir. Eskişehir Belediye Başkanı Prof Dr. Yılmaz Büyükerşen örneğin. Plastik Sanatlar çalışmaları ile ünlüdür. Ülkemizin dört bir yanında eserleri vardır. Gidin Karşıyaka’ya Zübeyde Hanım’ı betimleyen eseri muhteşemdir.
Hiçbir solcu siyasetçi bu nedenle esere tükürmez sanatı hor görmez, beğenmediği diye hakaret etmez. Çünkü ülke ne zaman sıkıntılı olsa, ihtiyaç duysa sanatçılar birleşir ve doğru olanı haykırır.
Bu ne öfke
Muharrem İnce CHP içerisinde iken kişisel yaşantısı dışında, siyasi eylemleri benim de beğendiğim bir kişiydi. Bunu defalarca dile getirdim. Partide iktidar karşısında önemli bir direnç olarak görünürdü.
Cumhurbaşkanlığı adaylığında da genelde yapmadığım bir eylemde bulundum. Bazı mitinglerine gazeteci olarak değil onu destekleyen biri olarak katıldım. CHP’den koptuğu andan itibaren İnce’ye Memleket Partisi’nde destekleyeceğini sandığım birçok kişi yanından uzaklaştı. Bunların içinde çok yakın dostlarım oldu.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile “Adam Kazandı” diyerek kendisini Seçim Kurulu önünde bekleyenleri yakıp yıkan İnce, sanıyorum Yalova’daki topraklarına geri dönecek.
100 bin imzayı alamama riskini AKP’lilerle aştığı değerlendirilen İnce, imza sayısını minnacık geçtikten sonra ilk hakaret ettiği sanatçılar oldu. İnce düzenlediği basın toplantısında, "Sırça köşklerde yaşayanlar, sırça köşklerinden çıkmayanlar, salon siyasetçileri, oturdukları yerden benim aleyhimde tweet atan, sözde sanatçılar... Siz bunları gördünüz mü? Bu zorlukları gördünüz mü? Boğaz'da viskisini yudumlarken memlekete yol gösterenler..." dedi.
Yıllardır kendisinden olmayan sanatçıları horlayan hakaret eden “milli ve dindar ! “siyasetçiler ile aynı kulvara düşen Muharrem İnce, kendisinin de viskisini yudumlarken siyaset yaptığını da bir anda unutuyor. Ve otoriter politikacıların sanatı ve bilimi denetim altına alma hastalığı belirtilerini ortaya koyuyor. Oysa dünya tarihi, sanatı ve bilimi denetim altına almaya çalışan bütün politikacıların yenildiğini bildiği halde göremiyor.