Pazarlık dönemi tarihe karıştı, artık alıcı devre dışı. Satıcılar bu konuyu kendi kendilerine çözüyor... Çarşıda, AVM'lerde, internette indirim indirim üstüne. Beyaz eşyadan giyime, giyimden kozmatiğe, kozmatikten gıdaya kadar her şeyde indirim var. Kara cuma bitiyor, hafta sonu indirimi başlıyor. O bitiyor yılsonu indirimi devam ediyor. Neredeyse bedavaya bile razı olmayacağız. O derece yani... Üstelik az buz da değil. Yüzde 50 artık sıradan oldu. Yüzde 70'lere 80'lere tırmanış var...
Keşke öyle olsa...
Hep bir şaşırtmaca hep bir aldatmaca.
Pazarlama tekniği gereği 49.99'lara alıştık. Etiketlerde hep bir kuruş aşağısı var. Net rakam bulmak neredeyse imkansız. Artık gelenek oldu.
İndirimlerde ise daha vahim bir durum var. Önce bindiriyorlar sonra indiriyorlar. Bize de kağıt üzerindeki oyunlara kanmak düşüyor. Çünkü etiket denetimi diye bir şey yok.
Şimdi hep indirim var ama fiyatlar hiç düşmüyor...
Oysa eskiden pazarlık diye bir şey vardı. Alıcı ile satıcı bir otak noktada buluşur ve alışveriş gerçekleşirdi. İndirim de gerçekten olurdu...
Mesela İstanbul'da iki kadının alışveriş serüvenindeki indirim gibi.
İstanbul'daki son günleriydi. Alışveriş yapmadan dönmek de olmazdı. İki kuzen çarşıyı tarumar ettiler. Sonuçta kazaklar alındı, gömlekler alındı ve son olarak pantolon almaya karar verdiler. Ama paraları azalmıştı. Güzel bir pazarlık yaptılar. Dükkan sahibi anlayış gösterdi ve ciddi bir indirim yaptı. Yetmez diye düşünürlerken yanlarına para bile kalmıştı. Çok yorulmuşlardı. Hemen yakındaki bir pastaneye oturdular. Çaylar içildi pastalar yendi. Keyifler yerine geldi.
Aralarında şöyle bir konuşma geçti...
-Pantalonları indirmeseydik buraya gelecek paramız olmazdı.
-Evet ya iyi adammış
Balıkesir'e dönmek üzere yola çıktılar. Ama hala oradaki garsonun şaşkın şaşkın bakışına anlam verememişlerdi.