Tam 3 yıl geçti İzmir’i vuran acı depremin üstünden. Kimilerimiz için su gibi akıp geçen 3 yıl, kimilerimiz için hala içtiği her yudum suya karışan gözyaşları… İzmir’de o gün ve devamında yaşadıklarımızı bir daha hiç kimse yaşamasın hele ki Kahramanmaraş depremini yaşayanlara hala ne diyeceğimi bilemiyorum?. O anları yaşayanların normal hayatına dönmesi, özellikle ailesini kaybetmiş insanların bir daha içten bir kahkaha atması bile bana göre mucize olur. Umarım o mucize gerçekleşir…

 Ancak bu acıları tekrar yaşamamız için ruhumuza düşecek bir mucize gibi yeryüzünde de bir mucizeye ihtiyacımız var zira ülkece fay hatlarının üzerindeyiz. Bizi bu felaketlerden koruyacak mucize ancak 2 şekilde gerçekleşebilir. Tanrı ya da doğa ( siz neye inanıyorsanız) fay hatlarının deprem üretmesinin engelleyecek ki dünya varolduğundan beri depremlerle şekillenmiş bir gezegen olduğu için mümkün değil yada depremlerle ilgili gerekli önlemler alınacak.

2. dileğimizin gerçekleşmesi aslında mucize değil bir zorunluluk. Mesela Japonya’da yaşanan depremler bizde ki depremlerden çok daha büyük ama kimse hayatını kaybetmiyor. Peki bunun sebebi Japon halkının depreme karşı bilinçli olması mı? Yoksa Japonya hükümetlerinin önlem almış olması mı? Tabii ki bu ancak hükümetlerin uzun yıllarda yapabileceği birşey.

Ama bizdeki gibi deprem hazırlığı çalışması olarak vatandaşlara konferans vermek balığa kavağa çıkmayı öğretmek gibi. Şu İzmir’de hiçbir binanın karot testini yapmayacaksınız hatta bunu bina sahibinin insiyatifine bırakacaksınız sonra da ‘depremle yaşamak’ diye saçma salak bir olgu yaratmaya çalışacaksınız. Bakın izmir’in yaşadığı deprem beklenen İzmir depremi değildi.  Merkez üssü Yunanistan’ın Sisam Adası olan bir depremdi. Yani deprem oldu bitti yüzyıl daha deprem olmayacak gibi bir yanılgı içine düşemeyiz. Buna rağmen yapılacak çok basit birşey var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütün binalara zorunlu test yapacak ve o raporların sonunda kentsel dönüşümü zorunlu kılacak. Eminim ki bu testler sonucunda; Ne Karşıyaka’da ne Alsancak’ta ne de Bornova’da oturulması mümkün konutların sayısı şu andakilerin yüzde 10’u bile olamaz. Hatta tüm İzmir’de sağlam binaların toplamı yüzde 10’u bulamaz.

Ancak durum bu kadar vahimken yıkılması gereken bu binalardaki evler için 20 bin TL’den aşağı kira isteyen yok. Eee arpayı çok verirsen eşek de kendini ahırın sahibi zanneder. Bizim ülke de böyle. Yani deprem, kentsel dönüşüm, kira politikalarını hükümetlerden çok mal sahipleri yönetmiş bugüne kadar. Ne yapalım? Biz de gidelim depremle yaşamak konferanslarına katılıp, bilinçli vatandaş olarak kumdan kale gibi apartmanlarda ölmeyi bekleyelim.