Kriz ilk olarak, belediye şirketlerinde çalışan binlerce işçinin sosyal haklarını ve fazla mesai alacaklarını üç aydır alamaması üzerine patladı. DİSK/Genel-İş Sendikası’na bağlı 1, 2, 3 ve 9 No’lu şubelerde örgütlü İzBB emekçileri, “çıplak maaşa çıplak ayak” sloganıyla eylem takvimini başlattı.
8 Aralık’ta gerçekleştirilen ilk protestoda, yaklaşık 33 bin işçi, İzmir sokaklarında çıplak ayakla yürüyerek bordrolarına yansıyan “çıplak ücret” politikasını simgesel biçimde protesto etti. Eyleme katılan işçiler hakkında tutanak tutulması ve savunma istenmesi ise tansiyonu daha da yükseltti; sendika, bu adımı “çalışanın meşru tepkisini bastırmaya dönük disiplin hamlesi” olarak niteledi.
Konak Pier’den Basmane’ye uzanan protesto hattı
Eylemlerin ilk gününde Kültürpark Basmane Kapısı önünde çadır kuran işçiler, işbaşı yaptırılmayan ve “havuzda bekletilen” mesai arkadaşlarıyla birlikte gün boyu nöbet tuttu. Akşam saatlerinde Kültürpark’tan Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne meşaleli yürüyüş düzenleyen grup, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde kitlesel bir basın açıklaması yaptı.
Üçüncü günde rota bu kez Konak Pier–Basmane Fuar Kapısı hattına taşındı. Sendika yöneticileri, işyeri temsilcileri, işten çıkarılıp mahkeme kararıyla geri dönenler ve “havuz”da bekleyen çalışanlar, “çıplak ayaklı yürüyüş”ü bu güzergahta tekrar etti. Dördüncü günde ise aynı hatta bu kez yarım gün iş bırakma ile güçlendirilmiş yeni bir yürüyüş programı uygulanıyor.
Maaş gecikmesi, havuz sistemi ve toplu işten çıkarmalar
İşçilerin ortak şikâyetinin merkezinde, yalnızca maaş gecikmeleri değil, aynı zamanda şirketler arasındaki geçiş sürecinde yaratıldığı belirtilen “havuz sistemi” bulunuyor. DİSK/Genel-İş, İZENERJİ, İZELMAN, İZTEK, Egeşehir ve İZFAŞ’ta çalışan pek çok işçinin, şirketlerine iade kararına rağmen aylarca işbaşı yaptırtılmadan bekletildiğini, bu süreçte düzenli gelir elde edemediklerini vurguluyor.
Sendika temsilcileri; eksik yatırılan yan haklar, zamanında ödenmeyen sosyal yardımlar, fazla mesailerin karşılıksız bırakılması ve toplu işten çıkarmalarla yüz yüze kaldıklarını belirtiyor. Eylem çağrılarında özellikle, “çocuklarına harçlık veremeyen, elektrik ve su faturalarını ödeyemeyen” emekçilerin durumuna dikkat çekiliyor.
23 bin işçiden yarım gün iş bırakma kararı
Gelinen noktada, belediye bürokratlarıyla yapılan görüşmelerden sonuç alınamaması üzerine, sendika şubeleri tüm işçilerin katılımıyla yarım gün iş bırakma kararı açıkladı. Karar; İZENERJİ, İZELMAN, İZTEK, Egeşehir ve İZFAŞ başta olmak üzere, Büyükşehir’e bağlı şirketlerde çalışan yaklaşık 23 bin emekçiyi kapsıyor.
İşçiler sabah 08.30’da görev yerlerine gitmek yerine Konak Pier köprüsü önünde toplanıyor, buradan sloganlar eşliğinde Fuar Basmane Kapısı’na yürüyor. Yürüyüşün ardından yapılacak basın açıklamasının sonrasında, program gereği belediye çalışanları günün ikinci yarısında işlerinin başına dönüyor; sendika, “Uyarı niteliğindeki bu adım sonuç vermezse, eylem planı sertleşebilir” mesajı veriyor.
“Siyasetin sessizliği kırılmalı” çağrısı
Eylemler büyürken, DİSK/Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Ercan Gül, özellikle CHP’li milletvekillerine yönelik “kimse bize sahip çıkmadı” çıkışıyla dikkat çekti. Gül, günlerdir alanda olmalarına rağmen İzmir’den seçilen hiçbir milletvekilinin ne telefonla aradığını ne de alana gelip işçilere destek verdiğini dile getirdi.
Sendika yöneticileri, bir yandan Tabip Odası, Baro ve TMMOB gibi meslek örgütleriyle dayanışma trafiği yürütürken, diğer yandan Meclis’teki temsilcilerden krizin çözümü için devreye girmelerini talep ediyor. “Bu mücadele bitmeyecek” diyen işçiler, talepleri karşılanıncaya kadar sokaktan çekilmeyeceklerini vurguluyor.
Disiplin süreci gerilimi tırmandırdı
Öte yandan, 8 Aralık’taki çıplak ayaklı yürüyüş sonrası, İzmir Büyükşehir Belediyesi yönetiminin eyleme katılan işçiler hakkında tutanak tutup savunma istemesi, sendika cephesinde büyük tepki yarattı. Genel-İş, disiplin sürecinin derhal durdurulmasını, belediye yönetiminin krizi soruşturma dosyalarıyla değil, müzakere masasıyla çözmesini istiyor.
Bugün için açıklanan programda, hem yarım gün iş bırakma, hem de geniş katılımlı yürüyüş ve basın açıklaması yer alıyor. İşçiler, “İzmir’de hayat duracak” sözleriyle, maaşlarını beklerken aslında kentin temel hizmetlerini ayakta tuttuklarını hatırlatıyor; krizin yalnızca bir bordro meselesi değil, tüm şehri ilgilendiren bir emek ve adalet sınavı olduğuna dikkat çekiyor.





