İzmir’de hava kalitesi bugün “kötü” olarak sınıflandırıldı. Ölçümlerde 65 AQI (Hava Kalitesi İndeksi) seviyesine ulaşıldı. Henüz eylül ayında böyle bir tabloyla karşılaşılması, kış aylarında daha vahim bir durumun yaşanabileceği endişesini beraberinde getirdi. Hava kirliliği, özellikle hassas gruplar için ciddi sağlık riskleri taşıyor. Astım, KOAH gibi solunum yolu rahatsızlıkları bulunanların yanı sıra çocuklar, yaşlılar ve hamileler bu durumdan daha fazla etkileniyor. Nefes darlığı, boğazda yanma ve tahriş gibi belirtiler yaşayanların açık havada bulunma süresini kısıtlamaları tavsiye ediliyor.
UZMANLAR SEBEBLERİNİ AÇIKLADI:
İzmir'de Aliağa, Kemalpaşa ve Torbalı'da yoğunlaşan sanayi tesislerinin hava kirliliğinin en önemli etkenlerinden olduğu belirtildi. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Bayram, hava kirliliğinin trafik, evsel ısınma ve sanayi olmak üzere üç temel kaynağa ayrıldığını söyledi. İzmir'de üç ilçede yoğunlaşan sanayi tesislerinin kirlenmede en büyük etken olduğunu ifade eden Bayram, sanayi tesislerinin yoğunlaştığı ilçelerde hava kalitesinin düştüğünü ve kirliliğin rüzgarla yayıldığını kaydetti. Bayram, kentte doğal gaz kullanımının yaygınlaşmasıyla evsel ısınmadan kaynaklı hava kirliliğinin azaldığını dile getirdi.
"Aliağa'dan kalkan tozlar kent merkezine taşınıyor"
Prof. Dr. Bayram, hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin kirleticinin türüne, yoğunluğuna ve maruz kalınan süreye bağlı olduğunu anlatarak, etkilenmenin yaşa göre de farklılaştığını vurguladı. Çocukların, gençlerin ve yaşlıların etkilenmesinin farklı olduğunun altını çizen Bayram, "Bazı kirleticiler vücutta hızlıca etkisini kaybedebilirken toksik maddeler kalıcı sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Örneğin, karbonmonoksit kandaki hemoglobinle birleşerek oksijen taşınmasını engellese de temiz havaya çıkıldığında bu etki geri dönebiliyor ama toksik etkisi olan kirleticiler öyle değil." dedi.
Bayram, sanayi kaynaklı hava kirliliğinin şehir merkezine taşınmasına yönelik çalışma yaptıklarını kaydederek, "Aliağa'dan kalkan tozlar Menemen üzerinden İzmir'e taşınıyor ve hava kalitesine olumsuz etki ediyor. Biz bunu sadece modellemeyle değil kimyasal analizlerle de doğruladık. İzmir'de ölçüm istasyonlarından alınan numunelerde, Aliağa'daki sanayi tesislerinden kaynaklanan ağır metallerin varlığını tespit ettik." diye konuştu.
"Kirlilikle mücadele mevzuatı AB ile uyumlu"
Prof. Dr. Bayram, Türkiye'deki hava kirliliğiyle mücadele mevzuatının Avrupa Birliği standartlarıyla uyumlu, bazı değerlerin daha sıkı olduğunu aktararak, sanayi tesislerinin düzenli denetlenmesinin önemini vurguladı. Hava kirliliğinin önüne geçilmesi için sıkı kontrol mekanizmalarının oluşturulması gerektiğini belirten Bayram, "Kritik olan, denetimlerin sürekliliği ve caydırıcılığıdır.
Filtre sistemleri arızalandığında veya devre dışı bırakıldığında, sanayi tesisleri üretime devam ederse kirlilik seviyesi artar. Bunun önüne geçmek için sıkı kontrol mekanizmaları oluşturulmalı." ifadelerini kullandı.
Bayram, bölgede organik kirleticiler ve kanserojen maddelerin ölçümünün yetersiz kaldığını savunarak, "Özellikle Aliağa gibi sanayi bölgelerinde organik kirleticilerin ölçülememesi büyük bir eksiklik. Burada sadece partikül madde, kükürt dioksit ve azot oksitler gibi yaygın kirleticiler ölçülüyor. Oysa kanserojen etkisi bilinen benzen, hidrokarbonların da izlenmesi gerekiyor." dedi.