Yasadışı bahis soruşturmasında ikinci dalga: 22 hakem ve 27 futbolcu PFDK’lık oldu
Yasadışı bahis soruşturmasında ikinci dalga: 22 hakem ve 27 futbolcu PFDK’lık oldu
İçeriği Görüntüle

İzmir, tarihinin en kurak dönemlerinden birini yaşarken, kentin su ihtiyacını karşılayan barajlardaki tablo her geçen gün daha da kararıyor. Yağışların mevsim normallerinin çok altında kalması ve artan tüketim, su kaynaklarını tükenme noktasına getirdi. Kentin en önemli su kaynağı olan Tahtalı Barajı’nda su seviyesi yüzde 1’in altına geriledi. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, durumun vahametini gözler önüne sererek, İzmir’in su ihtiyacının artık barajlardan değil, komşu il Manisa’nın kaynaklarından karşılanmaya çalışıldığını vurguladı.

Tahtalı Barajı’nda kritik eşik aşıldı

İzmir’in içme suyu ihtiyacının önemli bir bölümünü sırtlayan Tahtalı Barajı’nda su seviyesi, ölçülebilir en düşük seviye olan yüzde 0,97’ye kadar geriledi. Normal şartlarda günde 200 bin metreküp su çekilen barajdan, 3 Kasım tarihinden bu yana sadece 50 bin metreküp su alınabiliyor. Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Aktif hacmi 300 milyon metreküp olan devasa barajda şu an kullanılabilir sadece 2 milyon 800 bin metreküp su kaldı. Bu, İzmir’in artık Tahtalı Barajı’ndan ihtiyacının yalnızca yüzde 5’ini karşılayabildiği anlamına geliyor” diyerek tehlikenin boyutuna dikkat çekti.

Manisa’nın suyu da tehlikede

İzmir’in susuzlukla imtihanı, komşu şehir Manisa’yı da doğrudan etkiliyor. Tahtalı Barajı’nın devre dışı kalmasıyla birlikte rotayı yeraltı kaynaklarına ve Gördes Barajı’na çeviren İzmir, suyunun yaklaşık yüzde 60’ını Manisa’dan temin etmeye başladı. Prof. Dr. Yaşar, Manisa’nın yeraltı kaynaklarından günde 230 bin metreküp, Gördes Barajı’nın ölü hacminden ise 130 bin metreküp su çekildiğini belirtti. Yaşar, “Bu sürdürülebilir bir durum değil. Sadece İzmir’i kurutmuyoruz, aynı zamanda Manisa’nın da su rezervlerini hızla tüketiyoruz” şeklinde konuştu.

Ölü hacimden su çekmek riskli

Barajların dip suyunu ifade eden “ölü hacimden” su çekilmesinin büyük bir hata olduğunu savunan Prof. Dr. Yaşar, bu uygulamanın hem halk sağlığı hem de çevre açısından ciddi riskler taşıdığını ifade etti. Ölü hacimde biriken suyun tortu ve kirlilik barındırabileceğini hatırlatan Yaşar, “Bu su çekilmemeli, çünkü barajın tüm tortusu orada birikir. Ayrıca ölü hacimdeki su, yeraltı sularını besleyen ana kaynaktır. Siz bu suyu çekerseniz, yeraltı sistemi çöker ve kaynaklar kurur. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu konuda büyük bir yanlış yapıyor” dedi.

Yağmurlar tek başına çare değil

Kamuoyunda oluşan “yağmur yağarsa barajlar dolar” algısının yanlış olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, barajların bir kova gibi düşünülmemesi gerektiğini söyledi. Geçen yıl kış aylarında Tahtalı Barajı’nda sadece yüzde 5’lik bir artış yaşandığını hatırlatan Yaşar, “2026 yılının Nisan ayında baraj seviyesi yüzde 15’i bulursa buna şükretmeliyiz. Yağmurdan mucize beklemek yerine suyu yönetmeyi öğrenmeliyiz. Türkiye’nin asıl sorunu su kıtlığı değil, su yönetimidir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: HABER MERKEZİ