İNCİ ONGUN / Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, 9 Eylül TV’ye konuk oldu. İzmir’in mevcut faylarının uzun yıllardır enerji biriktirdiğinin uzmanlar tarafından açıklandığını hatırlatan Aslan, bu riske rağmen yıllardır yeterli hazırlığın olmadığını savundu. Kentte 21 aktif fay hattı bulunduğunu, yeni araştırmalarla bu sayının 30’u aştığını söyleyen Aslan, verilere göre kentteki 1,5 milyonluk yapı stokunun yüzde 60’ının eski deprem yönetmeliklerine göre yapıldığını ve riskli olduğunu belirtti. Son imar affından İzmir’de 330 bin kaçak konutun faydalandığını hatırlatan Aslan "Deprem değil, yapılar öldürür” gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerektiğine, hiçbir mühendislik hizmeti almadan yapılan bu binaların büyük risk taşıdığına dikkat çekti “Bu kadar kaçak yapının olduğu kentte halen deprem master planının, bir deprem anayasasının olmaması, halen fayların üzerine inşaatların yapılıyor olması, bir de herkesin müteahhitlik yapıyor olması, bugünümüz ve geleceğimiz açısından büyük tehlike” değerlendirmesinde bulundu.
Depremin her an olabileceğini belirten Aslan şöyle konuştu: 30 Eylül’de gördük; İzmir depremi olmadığı halde kentte yıkılan binaları, hasarları, can kayıplarını gördük. Belediyelerin ve merkez yönetiminin el ele verip, bunu siyaset üstü tutarak, mutlaka kentsel bölüşümle ilgili yeni bir deprem anayasanın yazılması lazım. Ada bazlı sağlıklı yapılaşmaların olması gerekiyor, uydu kentlerin yapılması gerekiyor. Özellikle fay hatlarının olduğu bölgedeki konutların yeniden yapılmaması gerekiyor. Bunun başka çaresi yok. Şehrin 4-5 bölgesine 10 bin, 15 bin konuttuk yeni uydu kentler yapmadan ne konut sorunu çözebiliriz, ne deprem sorunu çözebiliriz.
Arsa üretilmesi gerekiyor
Konut fiyatlarındaki artış ve barınma krizine de değinen Hüseyin Aslan, dünyanın her yerinde inşaat maliyetinde arsa payı oranının yüzde 20-25 olduğuna işaret ederek, İzmir’de bu oranın çok neredeyse iki katı olduğuna dikkat çekti. “Arsanın payı oranı buranı kadar yüksekse konut açığını nasıl kapatabiliriz? Barınma sorununu nasıl çözebiliriz? Böyle olmamalı” değerlendirmesinde bulunan Aslan, Türkiye'de inşaatların yüzde 90'ını müteahhitlerin yaptığına işaret ederek “Dünyanın hiçbir ülkesinde müteahhitlerin bu kadar söz sahibi olduğu başka bir ülke yok. Eğer Türkiye'deki konutların yüzde 90'ını müteahhitler üretiyorsa ne konut fiyatlarını dengeleyebiliriz ne de konut açığını kapatabiliriz. Rahata dönüşmüş. Müteahhitler kooperatifçiliğin gelişmesini istemiyor. Kar hedefleri, istediği gibi fiyat belirlemesi yaptıkları için” ifadesini kullandı.
Kooperatifçilik modeli
Kooperatifçilik modelinin kenti kurtaracağını, barınma ve kentsel dönüşüm sorunun çözebileceğini savunan Aslan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aslında kooperatifler her sektörde önemsenmesi gereken, geliştirmesi gereken örgütler. Atatürk İzmir İktisat Kongresi'nde 'kooperatif yapmak, maddi ve manevi zeka ve maliyetleri birleştirmektir' diyor. Bunun altını doldurmak gerekiyor. Birçok Avrupa ülkesinde Kooperatif Bankası var. 1980'li yıllarda Toplu Konut İdaresinin dar gelirli yurttaşları konut sahibi yapmak için kuruldu ve konut maliyetinin yüzde 70’ini kredi olarak verdi. İzmir’de büyükşehir belediyesinin arsa desteğiyle binlerce insan o dönemde kooperatifler aracılığıyla ev sahibi oldu.
TOKİ’nin görevi köprü, baraj, hastane, lüks konut yapmak değil. Toplu konut amacıyla kuruldu, ama kooperatiflere kredi vermiyor, desteklemiyor, arsa üretmiyor. İzmir'deki belediyelere söylüyor; altyapı, park bahçe sorunu ne kadar önemliyse, barınma sorunu daha önemli. Plansız yapılaşma kente zarar veriyor. Sosyal sıkıntının temel nedeni barınma sorunudur. Sağlığımızı emanet ettiğiniz doktor, çocuğumuzu eğitim için emanet ettiğimiz öğretmenin aldığı maaşlarının büyük bölümünü kiraya gidiyor. Mutlaka planlı yapılaşmayı özendirmeliyiz. Şu anda belediyeler ya da merkezi yönetim arsa verdiği takdirde bu sorun çözülür.”
İzmir’e yeni hikaye lazım
Bu konuda yeni bir önlemler alınması gerektiğini ve İzmir’in yeni bir hikayeye ihtiyaç duyduğunu belirten Aslan, günü kurtaran politikalarla deprem, barınma sorunlarının çözülemeyeceğini ifade etti. İzmir'in nüfusunun 25 yılda 3 milyon daha artarak 8 milyona ulaşmasının beklendiği bilgisini paylaşan Aslan, buna göre bir planlama yapılması gerektiğini dile getirerek “Şu anda kim ne isterse onu yapıyor, imar planı düzenletebiliyor. Öyle bir şey olmaz. Bu kentte yeni bir hikaye yazılmıyor. Biz belediyelere çağrı yapıyoruz; kent büyüyor, Menemen Manisa, Torbalı Selçuk, Kemalpaşa Bornova birleşiyor, bu bölgelerde uydu kentler yapabileceğimiz arazi geliştirelim. Burada belediye başkanlarına büyük bir görev düşüyor;İzmir'de kentsel dönüşümü, barınma sorunu, planlı yapılaşmayı tüm paydaşlar bir araya gelip tartışmalı. Yerelde, merkezde, sivil toplum örgütleriyle, üniversitesiyle, meslek odalarıyla, medyasıyla, herkesin içinde olduğu paydaşlarla oturup konuşulmalı, sorunu, planlamayı nasıl çözeceğini tartışmalı. Eğer uydu kentlerle ilgili bugünden çalışma yapmazsak bu kent tıkanır” görüşünü aktardı. Kentin geleceğinin kooperatifçilik temelli bir planlama modeliyle kurtulabileceğini vurgulayan Aslan “İzmir’in geleceğini kooperatifçilik kurtaracak” görüşünü ifade etti.
Ada bazlı kentsel dönüşüm
Kentsel dönüşümü yeniden ele alınması gerektiğinin altını çizen Aslan “Ada bazında kentsel dönüşümü planlamalıyız. Otoparkıyla, sosyal tesisiyle, eğitim ve sağlık alanlarıyla yeni bir uydu kent modelini bu kentte geliştirmeliyiz. Başka türlü bunun altından kalkamayız. Yoksa bina yıkıp yenisini yaptık; yol aynı, altyapı aynı, otopark yok. Bu şekilde sorun çözülmez. İzmir ne kenti? Turizm mi, sanayi mi, eğitim mi? hepsi fazlasıyla var ama hiçbirisinin de bir hikayesi yok. İzmir’in yeniden bir kent kimliğine bürünmesi gerekiyor” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.






