Sezon sonuna doğru gelirken, takımların kaderi yavaş yavaş belli oluyor. Altay 1. Lig'de kalmayı garantiledi. Bu sancılı sezonda hedefe ulaşıldı. 3 puanları silindi. Göztepe ile oynanan derbi maçında yine hükmen 3-0 yenik sayıldılar. Maddi sıkıntılar, olaylı derbinin yaraları derken gemiyi limana sorunsuz yanaştırdı siyah-beyazlılar. Göztepe, Manisa FK deplasmanında hayati 1 puan aldı. En azından Manisa FK'yı Play-Off yarışı içine sokmamış oldu. Devre arasında geldiği günden beri eleştirilen Junior da 90 artı 7. dakikada attığı golle en azından bu sezon için görevini yaptı. Maliyetini çıkardı bile denebilir. Kvasina'nın yokluğu arandı. Demek ki kaleci hariç 10 oyuncun da pır pır olursa, çok hızlı koşarsa, çalım atarsa başarılı olursun diye bir kaide yok. Takım mühendisliği o yüzden var. Kvasina forvette, arkadaşlarına duvar olduğu için, hücum pres yaptığı için var. Gol kaçırdığı için eleştiriliyordu, en azından bu maçta kıymeti anlaşılmış oldu. Altınordu, 10 yıllık Hüseyin Eroğlu yönetimi bittikten hemen sonraki sezonu oldukça yıpratıcı geçiriyor. Manchester United gibi dev bir kulüp bile Ferguson sonrası 12 yıldır toparlayamadı. Altınordu'ya da o yüzden hak vermeli. Ama artık yumurta kapıya dayandı. Erzurumspor ile final niteliğinde bir maç oynayacaklar. Bu sezon kazasız, belasız atlatılırsa, hatalardan ders alıp, yeni sezonda özüne dönmüş bir Altınordu, tekrar rayına oturacaktır.

KARŞIYAKA KENDİNE GELMELİ

2. Lig'de Bucaspor 1928, Kocaelispor'u sezon boyunca yakalamak için uğraştı. Geçen pazar da gittiler Van'da Vanspor FK'yı mağlup ettiler. Ligi şu anki konumları olan 2. sırada bitirirlerse direkt Play-Off finali oynayacaklar. O avantajları da var. Bir de Sait Karafırtınalar'ın Buca'ya bir Play-Off başarısı borcu var. 2012-13 sezonunda Süper Lig'in kıyısından dönülmüştü, Konyaspor'a elenerek. Bu kez Sait Hoca, 1. Lig'e çıkararak Buca taraftarına o borcu ödeyecektir. 3. Lig'de ise Karşıyaka yine hayal kırıklığı ile geçen bir sezonu tamamlamak üzere. En azından son 2 hafta kala Play-Off'u garantilemesi gerekti Kaf-Kaf'ın. Şimdi gelinen noktada ise ilk 6 hayal olmak üzere. Geçtiğimiz pazar Karşıyaka sevdalıları buluşmasında idim. Karşıyaka'nın eski başkanı Cenk Karace, "Göztepe, Karşıyaka'dan 50 yıl ileride. Stat olarak, tesis olarak, şirketleşme olarak bizim önümüzdeler" dedi. Toplantıya gelen 200'e yakın Karşıyakalı, önce bu açıklamaya şaşırsa da sonra bu görüşe hak verdiler. Kaf-Kaf'ın artık bir an önce silkinip kendine gelmesi lazım. Bakalım önümüzdeki süreçte bir seçim heyecanı yaşanacak mı, İlker Ergüllü'nün grubu yarışa dahil olacak mı, yoksa istikrar mı denilecek göreceğiz. Yalnız şu gerçek var. Taraftarın sabrı kalmadı. Çünkü Karşıyaka'nın her zaman lokomotif sporu futboldur. Tabi basketbolu da es geçmek olmak. Geçtiğimiz cumartesi Basketbol 1. Ligi maçındaydım. Bornova Belediyesi Karşıyaka, Fenerbahçe Koleji ile Karşıyaka Mustafa Kemal Atatürk Spor Salonu'nda karşılaştı. İzmir ekibi maçı 105-99 kazandı. Dikkatimi çeken konu, bir alt ligde de karar vericilerin yabancı oyuncular olmasıydı. İki takımda da hücumda topların çoğunu ABD'li basketbolcular kullanıyor. Yerliler, Süper Lig'de olduğu gibi rol oyuncusu olmaktan öteye gidemiyor. Tamam en üst ligde yarışmacı olmak, kazanmak önemli ama alt liglerde yetiştiricilik, en üste oyuncu hazırlama birinci hizmet olmalı. Sadece basketbolda değil, futbolda da 1. Lig'e baktığınızda gol krallığı listesinin zirvesinde yine yabancılar var. İlk 11'lerin neredeyse yarısı yurtdışından ithal edilen oyuncular. Spor sistemimizi bir an evvel değiştirip, özkaynağımıza dönmek dileğiyle...