Onlar çoğunluğu kadın 40 bin dokuma isçisiydi. Kapitalizmin korkunç dişlileri altında eziliyor, çok kötü koşullarda çalışıyorlardı. Başkaldırdılar.
Tarih 8 Mart 1857'ydi. Newyork polisinin müdahalesi acımasızdı. Fabrikada mahsur kalan 129 kadın çıkan yangında cayır cayır yanarak öldü.
Olayın halktan gizlenmesine karşın cenaze törenine 100 bin kişi katıldı. Kapitalizmin çirkin yüzü bütün dünyaya gösterildi.
8 Mart artık bir simgeydi. 1937'de İspanyol kadınlar faşist Franko rejimini protesto ediyor, 1943'te İtalyan kadınlar Mussolini yönetimi için ayağa kalkıyorlardı.1960'lı yıllarda ise anlamsız Vietnam savaşına evlatlarını göndermek istemeyen anneler Amerika'da sokaklardaydı.
Nihayet 1977 yılında Birleşmiş Milletler 8 Mart'ı Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak kabul etti.
Ülkemizde ise 1921 yılında kutlanmaya başlanan Kadınlar günü 12 Eylül faşist darbesinden sonra 4 yıl yasaklandı.
Ya günümüzde? Kadınlar bugün sokağa çıkmaya hazırlanırken saçma sapan gerekçelerle yasaklar getiriliyor. İstanbul ve İzmir'de kadınlarımızın güvenliklerinin sağlanamayacağı ileri sürülüyor. Sokaklarda kadınların taciz edilmesini, öldürülmesini, minnacık kızların evlendirilmesini engellemeyenler şimdi kadınların güvenliğini bahane ediyorlar. Tahammülsüzlüklerinin tek sebebi var; Korkuyorlar. Kadınların direniş gücünden, cesaretlerinden, inatlarından korkuyorlar. Biliyorlar ki sokağa çıkacak kadınlar, Cumhuriyete, laikliğe, özgürlüğe, hukuk ve adalete sahip çıkacaklar.
Kurtuluş savaşında cepheye silah, cephane, malzeme taşıyan, hastanelerde yaralılara şifa olan, hatta cephede, dağlarda elinde silahla düşmanla göğüs göğüse savaşan Türk kadını, bu cumhuriyetin yok edilmesine sessiz kalmayacak. Cumhuriyetin kazandırdığı haklardan vazgeçmeyecek. Özgürlüklerinden asla ödün vermeyecek.
Çetin bir süreçteyiz. İktidarda olmanın verdiği gücü acımasızca kullanıyorlar. Kadınlarımıza çok önemli görevler düşüyor. Kadın haklarını geriletmek isteyenlere, kadını toplumda ikinci sınıf insan olarak kabul edenlere, onu baskılayan, kapatan, cinsel öğe olarak görenlere gerekli cevabın 16 Nisan'da sandıkta verileceğinden hiç kimse kuşku duymamalı.
Kadınların varoluş kavgası, sandıktan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” mesajının çıkmasıyla çok önemli bir başarı sağlayacak.