“Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel (26), Hukuk Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi H.İ.H. (23) tarafından tabanca ve bıçak kullanılarak öldürüldü.” Bu tümcede kaç “hukuk” sözcüğü geçti? Bellek, düşünce ve kuşak katliamlarının doğallaştığı hiçbir ülkede, bu sorunun da yanıtının da önemi olamaz. Çünkü algılarda karşılığı yoktur. Tüm varoluş onurunu ve gerekçelerini yıpratmış sistemler ve yalnızca izlemekle yetinen kitleler açısından, bu haberin değeri üç beş günden öteye uzanamaz. Şekilde görüldüğü gibi, devletin duyargaları nihayet kıpraşır, kurumlar önlem almayı düşünüp protokoller imzalamaya kalkışır, samimiyetten nasipsiz beyanatlar havada uçuşur, ikiyüzlü kalemşorlar ağıtlar çiziktirir.
Geriye başına gelmediği için sevinenlerin şükürleri, alçaklığın doruklarında dolaşanların ama’lı, ancak’lı, kim bilir bilmediğimiz neler vardı’lı yorumları, katil ruhların bilinçaltı sırıtışları kalır. Ah evet, bir de saftorik romantiklerin “Ay, nereye gidiyoruz? Vah, biz bu hale nasıl geldik?” sızlanmalarını eklemezsek, bu liste çok eksik kalır.
Sistemin harika bir taktiği ve yandaşları sayesinde doğallaştırdığı bir tezgâh var. Bizzat yarattığı, neden olduğu, altlığını hazırlayıp zemin hazırladığı her derdin, her saçmalığın ve nihayet her cinayetin panzehrinin ve çözümünün yine kendisinde olduğu algısını yerleştirmek. Biliyorum, son tümceyi birkaç kez okumanız gerekecek. Lakin ne yapalım ki, bu hazin ve korkunç dümeni özetlemenin başka yolu yok.
Bütün değerlere ve birikimlere karşı düşmanlığını artık gizlemeyenlerden söz ediyoruz. “Bu millet bir koyun, ben de bu sürünün çobanıyım”, “Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler”, “Benim memurum işini bilir”, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” gibisinden bilinç kusmalarıyla adım adım yürüyenlerden, bir ülkeyi uçurumun ve utancın dibine düşürenlerden söz ediyoruz. Her defasında cehaleti kutsayıp, biat ve icazeti kurtuluş reçetesine dönüştürüp, din millet, vatan bayrak, edep ahlak şalını utanmazca gerçeğin üstüne seren, acımasız, duyarsız, sorumsuz bir zihniyetin kodlarını anımsatmaya çalışıyoruz.
Katilin ifadesini okudunuz mu? Eğitimden, aydınlardan, kadınlardan nefret ettiğini artık saklamayan profesörlerin fink attığı üniversite (üniversite?) atmosferinde, son sınıfa gelmiş bir hukuk öğrencisinin, kopya çekmesini hoş görmediği ve hırsızlığını kayda geçirdiği için bir akademisyeni iki kurşun ve on sekiz bıçak darbesiyle öldürmesi, hangi açılardan irdelenebilir? Her sözcüğü toplumsal şoklara ve travmalara yol açması gereken bu özet, nereye gidildiğinin değil, artık nereye varıldığının kanıtı değildir de nedir? Yemek zammını protesto etmeye kalkan sekiz öğrencinin üstüne, asla aynı eğitim ve bilgi kalitesine ulaşamayacak olan yaşıtlarına diş bileyenlerden devşirilmiş, hangi mesleki değerle “güvenlikçi” yapıldığı belli olmayan seksen kişiyi sürenlerin, buna verecek bir yanıtı olabilir mi?
O bıçakla nasıl girip çıktı, yetmedi eve gidip tabancayı alarak elini kolunu sallayarak okula nasıl daldı, alayınız o sırada ne halt ediyordu demenin, bir anlamı var mı? Hepimiz öğrenciydik diyerek cıvıklaştıranları, ima ve çağrışımlarla olayı çarpıtmaya kalkan alçakları anmak bile istemiyorum. Bari çenenizi kapatın da, bir türlü beceremediğiniz bireysel ve toplumsal yüzleşmelere cesaret edin! Faşizm Hitler’in bıyığı, gericilik “Vurun Kahpeye!” filminde izlediğimiz ve bittikten on dakika sonra unutacağımız yobazın elindeki kaya değildir. Faşizm ve gericilik, bilinçaltımıza buyur ettiğiniz, tüm insani aidiyetlerimiz lime lime edilirken ses çıkarmadığımız, en güzel değerlerimiz çürütülürken burnumuzu tıkadığımız ve ne hazindir ki, mücadele etmenin aynı dil ve mantıkla konuşmak olduğunu sandığımızdır. O katil uzaydan gelmedi. Bilimin, sanatın, insan haklarının, demokrasinin, inceliğin ve duyarlığın mahvedildiği bir sürecin sonunda doğdu. Kimliksizliğin, çaresizliğin, ahlaksızlığın, görgüsüzlüğün yatağında serpildi. Yitik bir kuşağın gözü ve vicdanı dönmüş bir temsilcisi olarak, gitti Ceren’i vurdu. Kiminde okunmuş dolar, kiminde silah, kiminde istif istif kin, öfke, şiddet olması gerçeği değiştirmez. Katil uşaktır doğru. Bu uşakların patronları kim? Asıl sorulması gereken de bu!
Okula bıçakla girmesine, yetmeyince eve gidip tabanca alıp gelerek cinayetini kesinleştirmesine engel olamayanları araştırmaya gerek var mı?