Bir Rus atasözünde geçiyor: “Umut ülkesinde kış yoktur.” 

Andre Gide “Umutlar! Siz hiç yorulmaz mısınız?” diye sorarmış. Özdemir Asaf’a kulak verirsek; “Umutlanmak, insanın kendisine yalan söylemesidir. Umutlandırmak, bu yalanı başkasından dinlemek istemesidir.”

Neydi sahi umut? “Ummaktan doğan iç erinci, güven duygusu” muydu yoksa?

Ünlü felsefeci, şair, yazar Ahmet İnam’ın şiir gibi şu sözlerine ne dersiniz?

“Umutlar da üşür. Hüzün iner. Sis dolanır. Umut batar. Umut akşamı, sesler kısılır. Lambaları yanar evlerin. Pencereler geceye ışır. Çıkarım balkondan yıldızlara bir ün salarım. Umut iner. Ağlaşırız.” (S/İmge, Mayıs 2014)

***

Yaşamım boyunca hep umuttan yana oldum; hüzünlere, kederlere, acılara, kırılganlıklara, küslüklere, kötülüklere, sıkıntılara karşın umut treninde yolculuklara çıktım.

Şiirlerimde, yazılarımda umut sözlerini eksik etmedim. Her yeni yıla adım atarken, umut eşiğinden şarkılarla geçtim. Penceremi göğe açtım, “Gökyüzü açık kalsın” diyen şaire, Selami Şimşek’e ses ettim, umudu dizelerle ölümsüzleştiren şairlerime alkış tuttum, maviliklere yelken açtım. 

***

Evet, 2023 bizi gerçekten çok incitti, örseledi, hırpaladı, yıprattı, içimizi dışımızı karartı.

Büyük acıların, yıkımların yaşandığı 6 Şubat depremi onarılamayan bir yara hala! 

Gündemden düşmeyen kadına baskı, kıyım, öldürüm çılgınlığı hızını kesmiyor!

Siyasal erkin sırtını sıvazladığı tarikat, cemaat, dinci, gerici yapılanmanın korkunç boyutta her alana sızdığı, yuvalandığı, palazlandığı söylemleri, eylemleri, görüntüleri hep yaşıyoruz!

Yargıda yaşanan kavram ve çelişki karmaşası, açmazlar, çıkmazlar… 

Yaşamı çekilmez kılan ekonomik sorunlar; sağlıksız, çarpık, yoksul, yoksun, bıkkın, yılgın, şaşkın bir toplum fotoğrafı…

***

Bunca ağır yükle girdik 2024’e. Umut ki en büyük sığınağımız, güvencemiz, gücümüz, varsıl kaynağımız(dı)! Kolu kanadı kırıldı mı ne? Bizi düş kırıklığına, umutsuzluğa, yalnızlığa bıraktı gitti! Alacağı olsun.                                                        

***

Umudunu hep diri tutan büyük şair Nâzım Hikmet, 1958’de şöyle sesleniyordu bize: “ve güneş doğarken hiç umut yok mu?/Umut, umut,  umut,/umut insanda’’

Evet umut insanda; geleceği biçimleyecek, örgütleyecek, donatacak, daha çağdaş, daha halkça ve hakça yaşanacak düzeni oluşturacak, toplumsal duyarlığı devinime geçirecek gençlerde, kadınlarda, bilim insanlarında, aydınlarda, şairlerde, yazarlarda…

Kolu kanadı kırık umudun, diye başladım yazıma; ama umudu yine de dik tutmaya, onarmaya, canlandırmaya, yaşama geçirmeye çalışmak da bizim görevimiz, onu da unutmayalım.

***

Gülten Akın’ın “Deli Kızın Türküsü”nü söyleyelim mi birlikte? 

“Sabahleyin/Karayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim/Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde/Eliniz beyazken uzatın isterim/Karayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmedim