İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’de 9-11 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Kültür Zirvesi için, sahiplenme ve kentin her yerini kültürle buluşturma çağrısı yaptı. Uluslararası bu etkinlik Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler (UCGL) tarafından, iki yılda bir, seçilen-kazanan bir kentte yapılıyor. İzmir’in seçilmesi-kazanması küçümsenmeyecek bir başarıdır. 10 Haziran’da çevrim içi başlayacağı bildirilen etkinlik, fuar tarihlerine denk düşecek biçimde, anılan tarihlerde yüz yüze sürecek. Basından okuduğumuza göre, dünyanın önde gelen kültür üreticileri, sanatçıları ve kanaat önderleri kent halkıyla bir araya gelecek ve küresel düzeyde kültür ve politikaları konuşulacak. PostCovid-19 Döneminde Kültür, Kültür ve Sürdürülebilirlik, Çevre ve Kültür, Kültürel Haklar ve Topluluklar, Kültür ve Cinsiyet, Yaratıcı Ekonomi ve Kültürel Çeşitlilik, Kültürel Miras ve Turizm başlıkları üzerinde durulacak. Toplantıların yanı sıra zirve kapsamında kentte çok sayıda kültürel etkinlik düzenlenecek.
Çevrimiçi görüşmelerin ve özellikle iki günlük zirveninhayli yoğun geçeceği muhakkak. Görüşülecek konular ve çağrıdaki genelleme düşünüldüğünde, etkinliğin kamuyla nasıl paylaşılacağı, kamunun ne gibi katkılarda bulanabileceği ve gelenlere kentin birikimlerinin iki günde nasıl aktarılacağı da iyi düşünülmüş ve planlanmış olmalı. Sanırım bunların önemli bir kısmı, 10 Haziran’da başlayacak çevrimiçi bölüme bırakılmıştır.Hem küresel, hem de İzmir açısından teklif, temenni ve öngörülerin üretilmesi, yapılacak zirveye dair daha geniş bilgiler istiyor. Süreç içinde ayrıntılar duyurulacaktır, beklemek durumundayız.
“Akdeniz’in Kültür ve Sanat Merkezi” olma iddiasındaki bir kent için, atılacak her adım önemlidir ve iyi değerlendirilmelidir. Koşul, Soyer’in de vurguladığı gibi, kentin algısında karşılık aramak ve bulmak, kentin dinamiklerinde ve aidiyetlerde paylaşım coşkusunu yaratmaktır. Bu da, etkinliğin her aşamasında, çağrının ruhuna uygun davranılmasına bağlıdır. Çünkü Başkan Soyer, uzmanlar ve disiplinler arası akademik-sektörel çerçeveli bir buluşmadan (ki böylesi çalışmalara da ihtiyaç vardır) değil, kamuya mal olacak ve katılımını sağlayacak bir etkinlikten söz etmektedir. Şimdilik edindiğimiz bilgiler, akla kimi önerileri getiriyor.
Kültür Zirvesi benzeri etkinlikler, küresel platformlarda kentin görünürlüğü-farkındalığı açısından bulunmaz bir olanaktır ve iyi değerlendirilmelidir. “Neyiz, ne yapmak istiyoruz, ne sunuyoruz, nasıl hazırlanıyoruz?” sorularıyla işe başlanmalıdır. Yanıt, öncelikle bir envanter çalışmasıyla verilebilir. İhmal ve ertelemelerin yorgunluğundan bilgi kirliliğine, bu uğurdaki girişimleri desteklemek dururken, önyargılı ve güncel politik beklentilere kurban edilme gayretlerine pek çok olumsuzluğun önüne geçmek için, böylesi bir çalışma kaçınılmazdır. Dahası, bu bağlamda çekilecek “İzmir fotoğrafı”, bir yandan kentteki algı düzeyini ve kalitesini yükseltirken, bir yanda da ortaya çıkacak öncelikler listesine ve iş planına, daha bilinçli, öngörülü ve sürdürülebilir çalışmalara temel oluşturacaktır. Zirve bu açıdan da bir “fırsata” çevrilmelidir. Bu da salt Büyükşehir’in omuzlarına yüklenemez. Başta kentteki yerel yönetimler olmak üzere, bilim, eğitim, kültür ve sanat kurumları, oluşumları ve kişileri, şimdiden bir iş bölümüne girmek, ortak paydalarda buluşmayı başararak, örneğin envanter konusunda kolları sıvamak zorundadır. Konuya şimdilik, bir anımsatmayla virgül koyalım.
Agamemnon çevresinde koparılan gürültü, çok sorunlu söylemlerle, andığımız olumsuzluklara yeni bir örnek oluşturmuştur. Buna yönelik düşüncelerim, bizimizmir. net’teki yazılarımdan okunabilir. Her türlü olayda, olguda ve gelişmede elbette çağdaş, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin simge kentlerinden biri olmanın kimliği, kişiliği ve duruşu ile boy göstermek ve bu pencereden tümce ve eylem üretmek zorundayız. Bunun bir yolu da, bu kentin bir kültürler ve uygarlıklar birikimine sahip olduğunu, bugünkü kimliğini bu birikimin üstünde oluşturduğunu bilmekten geçer. Tarihsel ve kültürel birikimlere çağdaş, bilimsel, önyargısız ve yukarıda anılan değerlere sahip olmanın güveni ve duyarlığı ile bakmak gerekir. Zirvenin zırvalara kurban edilmemesinin ön koşulu budur.