Minik bir kuş,
Uzunca bir kış günü,
Soğuktan korunmak için,
Kanatlarını çırpıp duruyordu.
Hava o kadar soğuk,
O kadar ayaz vardı ki,
Minicik bedeni,
Soğuğa dayanamayıp
Aniden yere düştü.
Karların arasında,
Bir taraftan üşürken,
Diğer taraftan da,
Ölümünü düşünüyordu.
Tam o sırada,
Oradan geçen bir inek,
Minik kuşu farketmeden,
Üzerine pisleyiverdi...
Minik kuş öyle sinirlendi ki,
Kanatları donmamış olsa,
Ölümü beklemese,
Kalkıp ineği dövecekti...
İşte tam da buna öfkelenip
Yapacaklarını düşünürken,
Bir de baktı ki,
İneğin pisliğinin sıcaklığı,
Kanatlarındaki buzu
Bir çırpıda çözüvermiş.
Yaşama dönmenin sevinci ile,
Çığlık çığlığa bağırırken,
Yoldan geçen bir kedi,
Sesini duyup,
Pisliği eşelemeye başladı.
Minik kuşun kanatları
Buzdan çözülmüş,
Hayata yeniden dönmüş,
Kedinin yardımı ile de,
Pisliğin içinden kurtulmuştu.
Sevinç içindeki minik kuş,
Kendisini kurtardığı için,
Kediye teşekkür edecekken,
Kedi, onu bir lokmada
Ağzına atıp yedi
Kıssadan hisse;
Her üstüne pisleyeni,
Düşman sanma...
Seni her pislikten,
Kurtaranı dostun sanma...
En önemlisi ise,
Eğer pisliğin içinde,
Huzurlu ve mutlu isen,
Kendini sarayda düşün,
İşte o yüzden de,
Mutlu olmaya devam et,
Sesini de hiç çıkarma...