“…

Geceden karanlık sebebim

Geceden mülteci kederim

Korkarım dönmez yüreğim

Korkarım güzelim korkarım

…”

Ülkemizdeki protest müzik akımının belki de en güçlü sesi olan Ahmet Kaya’nın “Korkarım” adlı eserinin bir kısmı ile başladı yazım. Kederini bir mülteciye benzeterek, şarkı bu ya; yüreğinin dönmeyeceğinden dem vurur. Ancak aşkına inadından mı, davasına olan inancından mı bilinmez! Tınısı da, sözleri de; dinlerken yürek acısı bırakır insanda… İnsanlıktan olsa gerek…

Mülteci kederlerden, gerçekten mülteci olana geçelim;

Anadolu coğrafyasının, en gerçek hikâyesi aslında göç! Osmanlı’dan ve hatta Selçuklulardan bile önce, verimli Anadolu topraklarına kavim kavim göçler ve hatta akınlar durmamış. Yıl 2022’ye gelmiş. Sebep ne olursa olsun, Anadolu toprakları göç almaya devam ediyor.

Mültecilik de bir nevi göç değil mi ki? Sadece şeklen hatalı görünüyor,  o kadar… Son günlerin en popüler konularından biri haline geldi yurdumuz Anadolu’ya olan mülteci akını… Suriye, Irak, İran derken, Afganistan ve dahası Pakistan’da eklendi, yurdumuza katar katar göçenlerin özyurtlarına…

Doğal olarak da, Anadolu coğrafyasını sahiplenen ve ipsiz sapsıza bir dur demek isteyen yurttaşlar da, tıpkı Şahan Gökbakar’ın twiter hesabından serzendiği gibi tepkilerini dile getiriyorlar; “Bu Suriyeli, Afgan ve Pakistanlı mültecilerin kontrolsüzce ülkemize kabul edilmeleri ve 10-15 sene sonra toplumumuzun ve ülkemizin dönüşeceği hali düşündükçe göğsüme bir ağırlık çöküyor. Neden kanımızı dökerek aldığımız bu toprakları, bu kadar rahat paylaşıma açtık? Hazmedemiyorum".

Spor kollarımızın göz bebeği gibi olan futbola dönelim; gerçi mülteci sınıfında değiller ama en fazla yabancı sporcu oynatan dal, ülkemizde futbol… Her ne kadar, yabancı sporcu oynatma konusunda son senelerde sınırlarımızı aşsak da, bu konunun düzeleceğini ve yerli oyuncu grubumuzun gözde olacağını düşünüyordum. Elbette bir müddet sonra… Ne var ki mültecileri hesaba katmamışım!

Mülteci konusunun, ülkemizde her konuda sıkıntı yaratacağı kesin… Ancak ülke sporumuza nasıl bir etki eder?

Aslını sorarsanız, yabancı futbolcu statüsünde oynayan, doğu ve güneydoğu illerimizdeki yerel amatör liglerdeki ve hatta Bölgesel Amatör Liglerdeki oyuncuların varlığı biliniyor. Afrika’dan bile sporcu getirilip, ülkemiz liglerinde değerlendirildiğine göre... Aynı şekilde Suriye, Irak ve İran’dan herhangi bir sebeple ülkemize girmiş ve yasallık kazanmışlar da, doğu ve güneydoğu illerinde ağırlıklı olarak ve elbet ki yetenekli olanlar sporcu kimlikleri ile boy gösteriyorlar.

Henüz mülteci sıfatı ile ülkemizde profesyonel anlamda sporcu kimliği olanına rastlamadık. Ama akın, bu hızla devam ederse ve sistem, bu göçe izin verdiği müddetçe o da yakındır. Zaten profesyonel süper ligimizdeki hemen her maçın ilk on birindeki yabancı oyuncu sayısı, mutlaka yarının üzerinde… Geçtiğimiz yıllarda ilk on birin tamamının yabancılardan oluştuğuna da şahitlik etmiştik. Futbolun dışında diğer spor dallarında da yabancı, hatta devşirme yabancıları biliyoruz. Mülteci akını devam ettiği müddetçe, gelecekte yabancı mülteci sporcuları da göreceğiz demektir.

Son olarak, Ukrayna-Rusya savaşı dolayısıyla, ligleri tatil edilen Ukraynalı futbolculardan ligimize, mülteci sıfatıyla değil ama özel izinlerle gelen sporcular da mevut. 1. Lig ekiplerinden Tuzlaspor ve Eyüpspor, Ukrayna liglerinden 2’şer oyuncuyu kadrolarına kattılar bile… Benzer şekilde Rus kulüplerinden ayrılmak isteyen sporcularla da görüşen Türk kulüplerinin sayısı da azımsanmayacak kadar çok.

Neticede, Türk insanının, özelikle futbol tribünlerinde ırkçılık yaptığına ve/veya yabancı sporcu düşmanlığına rastlamadık. Fakat bu gösterge; yurdumuzun açıkça mültecilerce işgaline de, ağzımız açık seyirci kalacağız anlamına gelmemeli. Devletimizin, sınır kontrolleri başta olmak üzere, vatandaşlık hakkı elde edilmesi şartlarını tekrar gözden geçireceğine ve Türk insanının geleceğini garanti edecek çalışmaların içerisinde olacağına inancım tükenmemiştir. En azından şimdilik…

Dipnot; “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” Tolstoy.