Musa Ağacık, artık çölleşmiş medyamızın en renkli isimleri arasında yer alır; tartışmasız... Ben onu öyle bilirim.


(Yılarca Milliyet'in Milliyet olduğu dönemde
'Açık Pencere'de Melih Aşık’la birlikte çalıştı.
‘Musa’nın Teybi’ köşesini hazırladı.O köşenin en sadık müdavimiydim...)
12 Eylül Cuntası dönemi dahil zor dönemlerde “devletluları” sorduğu sorularla sıkıştırması pek ünlüdür meslektaşımın.
Müthiş zekidir Musa, soruları da -deyim yerindeyse- hınzırcadır.
Amacı tektir;
"Toplumun doğru bilgilenme hakkına hizmet etmek ve gerçekleri kovalamak..."

Whatsapp Image 2024 03 02 At 09.43.28

**
Ağacık’ın gazetecilik yaşamı boyunca sorularını, aldığı yanıtları, yaşadıklarını topladığı "Musa’dan Beri" adlı kitabı 3. baskı yapmıştır.
"Kitap yalnızca politikacıları değil, toplumun bütün kesimlerini, çocukları, kadınları, işçileri, bilim insanlarını, polisleri insancıl bir gözle soruların sınavından geçiriyor ve hiçbir sayfasında eksik olmayan mizahla yaşamdaki yerine oturtuyor..."

**
Bakın Musa nasıl anlatıyor kitabını, dolayısıyla gazetecilik rotasını?;
"Ben soru sormayı aşka benzetiyorum, iktidar sahiplerine beğenmedikleri soruları sorduğum için polisten yediğim dayakları 'aşk acısına' sayıyorum ." Basının çoklu ama tek sesli hale getirildiği günümüzde Musa Ağacik `ın kitabı, bir soru ve sorgulama şöleni!
Son yılların gazetecilik tarihinden izdüşümler getiriyor.
Aynı zamanda canlı bir siyasi tarihçe!
Türk Siyasetinin "Baba''sı
Süleyman Demirel Musa için şunu derdi;
"Musa, birbiriyle hiç ilgisi olmayan iki konuyu irtibatlandırmada uzmandır."
Milliyet'teki Ustası
Melih Aşık da kitabı için şu cümleyi kullanır;
"Türkiye`nin son yıllardaki serüvenini daha iyi görmek için mutlaka okunması gereken kitap."

**
Kimi  ‘cesur', kimi de ‘kafadan çatlak' der
Musa'ya.
Peki o kendini nasıl tanımlar?
İşte yanıtı;
"Hepsine selâm olsun. Ancak, meyveli bir ağaç bu kadar çok iltifat alabilir.
Ama bir gerçek var ki, basında kovulma rekoru bendedir.
Tam 13 kez kovulan bir gazeteciyim."

**
Musa Ağacık
Gezi Direnişi 'nde yaşadıklarını da şöyle anlatıyor;
"Gezi direnişi sırasında gençlere kıyasıya sert müdahale eden, kurşun sıkan güvenlik güçlerine ‘Kahraman polisimiz destan yazdı' diyen Erdoğan, Dolmabahçe'de Akil İnsanlar'la bir araya gelmişti. Çıkışta, Akil İnsanlar'dan İzzettin Doğan'a sordum:
‘Sayın Doğan, kendi gençlerini öldüren polise, ‘Emri ben verdim, destanı onlar yazdı' diyen bir başbakan, Türkiye'de toplumsal barışı sağlayabilir mi?'  Duymazlıktan geldi, yürüdü ama korumalar beni yaka paça alıp dövmeye başladı. Pek çok Akil İnsan da nasıl dayak yediğimi izledi. Korumaları mahkemeye verdim ama dayak yerken çekim yapan hiçbir kanal bana delil olacak o görüntüleri vermedi."
(Medya Radar Röportajından)
İyi ki varsın Musa Ağacık.
İyi ki varsın meslektaşım...