İki yıl önce İzmir’in Kurtuluşu’nun 98. yılını kutlamaya hazırlanırken, değerli gazeteci Murat Attila aramış ve çıkaracakları özel kitapçık için bir yazı hazırlamamı rica etmişti. 9 Eylül 1922 tarihinin ‘Savaşçı Atatürk’ten Barışçı Atatürk’e’ dönüm noktası olduğunu düşünmüş ve daha çok sevdiğim Barışçı Atatürk’ü vurgulamıştım, o yazıda. Ve araştırırken birçok şey öğrenmiştim. Örneğin, savaşın üzerinden sadece 10 yıl geçmişken, Atatürk-Venizelos işbirliği ile kurulan çok sağlam dostluğun ardından, iki ülke arasında Gümrük Birliği, hatta konfederasyon düşüncesinin bile tartışılır noktaya geldiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım.
Kısa bir süre önce Sayın Attila bir kez daha aradı ve bu kez İz Gazete’nin 9 Eylül’ün 100. Yıl hatırasına çıkaracağı kitapçık için benzer bir yazı rica etti. Bilimsel etkinliklerde yoğunluk yaşamama rağmen, kabul ettim ve yıllardır üzerinde kafa yorduğum Atatürk’ün sentezci yönü üzerine yazmayı düşündüm. Yazıya başlarken, “Atatürk’ün bu özelliğinin gelişmesinde, küçük yaşlarda aldığı farklı kutuplardaki eğitimlerin rolü olabilir mi?” sorusu aklıma takıldı ve okul yıllarını araştırırken, birçok yeni bilgi edindim...
Genç Mustafa’nın Selanik Mülkiye Ortaokulu’nda (Rüştiye) Kaymak Hafız adlı matematik öğretmeninden yediği dayak ve bunun ardından Selanik Askeri Ortaokulu’na geçişi iyi bilinir, ama öncesinde ilkokulda Şemsi Efendi’den aldığı, o günün koşullarındaki modern eğitimden fazla bahsedilmez. Oysa Atatürk’ün düşünce yapısının gelişiminde ve sonraki tercihlerinin gerçekleşmesinde, Şemsi Efendi’nin çok etkili olduğu ve Atatürk için iyi bir rol model oluşturduğu kanısındayım.
Genç Şemsi Efendi, İstanbul Darülmuallimi’nde hocalık eğitiminden sonra memleketinde yeni yöntemlerle eğitim yapmak üzere okullar açmış, ancak bu okullar ‘gavur usulünde ders okutuyor’ gerekçesiyle basılarak, harabeye çevrilmiştir. Olaylardan yılmayan Şemsi Efendi, kendi evinin altında eğitimi sürdürmüş, buranın da basılması ile geceleri öğrencilerinin evine giderek derslerine devam etmiştir. Yetiştirdiği öğrencilerin bir yarışmada Selanik’teki Rüştiye mektebi öğrencilerini her alanda geçmeleri sonucu, hükümetin himayesinde okul yeniden yapılandırılmıştır.
Selanik Askeri Ortaokulu’nun çoğu subay iyi bir öğretim kadrosu vardı ve Atatürk’ün kişisel gelişimine önemli bir katkı sağladı. Buradaki dersler ağırlık sırasına göre şöyleydi: Türkçe, Arapça-Farsça, matematik-fen, Fransızca, uygulamalı ve sosyal dersler… Matematik Öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey genç Mustafa’ya ‘bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik’ anlamına gelen ‘Kemal’ adını vermiş, Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey ise özellikle ‘özgürlük’ konusunda düşünce yapısını etkilemiştir. Çavuş rütbesine yükseltilen ve arkadaşlarına karatahtada ders vermeye başlayan Mustafa Kemal, bu okulu 4. sırada tamamlamıştır.
Tavsiye üzerine Kuleli yerine Manastır Askeri Lisesi’ni (İdadi) tercih eden Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını burada Kolağası Mehmet Tevfik Bey (Bilge) güçlendirmiştir. Bu okulu tam notla ikinci olarak bitiren Mustafa Kemal, ardından üniversite düzeyindeki İstanbul Kara Harp Okulu’na (Harbiye Mektebi) girdi ve 1902’de burayı teğmen rütbesi ile bitirdi. Aynı yıl yine İstanbul’daki Harp Akademisi’ne (Erkan-ı Harbiye Mektebi) girdi ve 1905’te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
Harbiye yıllarında Fransızca öğretmeni Necip Asım Bey ve Talim öğretmeni Rahmi Paşa’dan etkilenen Mustafa Kemal’de vatan, millet, Türklük gibi düşünceler daha da olgunlaşmış, bunları arkadaşlarıyla paylaşmış, daha çok insana ulaşabilmek için gazete çıkarma girişimi olmuştur.
Sonuçta, Mustafa Kemal ülkenin en modern eğitim kurumlarında savaş sanatının yanında siyaseti, devlet adamlığını, bilimsel ve mantıksal düşünmeyi, iletişim ve empati kurmayı, hızlı ve etkili çözümler üretmeyi ve kanımca en önemlisi, karşıt kavramları biraraya getirip, sentezler oluşturarak bunları geliştirmeyi öğrenmiştir.
Emperyal güçlerin, maşaları aracılığıyla, ilk hedef olarak neden Atatürkçüleri, Ordu’yu ve eğitim kurumlarını hedef alıp, sistemi çökertmeye çalıştıklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Ama başaramadılar, başaramayacaklar…