ABD merkezli saygın gazetelerden The New York Times’ın İstanbul için çizdiği olası deprem senaryosu, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Haberde, Marmara Denizi merkezli büyük bir depremin yalnızca Türkiye için değil, bölgesel ölçekte de ciddi bir insani felaket yaratabileceği vurgulandı. Bu çarpıcı analiz sonrası gözler, Türkiye’de deprem denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür’e çevrildi. Görür, yaptığı açıklamalarla hem uyarılarını yineledi hem de yıllardır altını çizdiği gerçekleri bir kez daha hatırlattı.

Uluslararası basında İstanbul depremi senaryosu

The New York Times’ta yayımlanan analizde, İstanbul’un coğrafi ve yapısal özellikleri nedeniyle büyük bir depreme karşı son derece hassas olduğu ifade edildi. Haberde, Marmara fay hattı üzerinde biriken enerjinin uzun süredir boşalmadığına dikkat çekilirken, olası bir sarsıntının milyonlarca insanı doğrudan etkileyeceği belirtildi. Gazete, İstanbul’un nüfus yoğunluğu, yapı stoku ve altyapı sorunlarını mercek altına alarak, depremin yalnızca binaları değil, sosyal ve ekonomik yaşamı da derinden sarsacağını yazdı. Bu değerlendirme, Türkiye’de zaten var olan deprem endişesini yeniden gündemin üst sıralarına taşıdı.

Naci Görür’den net mesaj: Deprem bir gerçek

NYT’nin analizinin ardından Prof. Dr. Naci Görür, yaptığı açıklamada deprem gerçeğinin yeni olmadığını vurguladı. Görür, Marmara Bölgesi’nin tarih boyunca defalarca yıkıcı depremler yaşadığını hatırlatarak, bu durumun bilimsel olarak inkâr edilemeyeceğini söyledi. Görür’e göre asıl sorun, depremin olup olmayacağı değil, ne zaman olacağı ve bu süre zarfında nasıl hazırlanıldığı. Yer bilimci, “Deprem konuşuluyor diye paniklemek yerine, bilimin söylediklerini ciddiye almak gerekir” diyerek tartışmanın yönünü değiştirdi.

İmamoğlu’dan yoksulluk tepkisi: Emekliler böyle bir hayatı hak etmiyor!
İmamoğlu’dan yoksulluk tepkisi: Emekliler böyle bir hayatı hak etmiyor!
İçeriği Görüntüle

“Yakın tarihin en büyük felaketlerinden biri olabilir”

The New York Times’ın haberinde yer alan “yakın tarihin en kötü insani felaketlerinden biri yaşanabilir” ifadesi, kamuoyunda korku yarattı. Bu değerlendirmeyi yorumlayan Görür, bu tür senaryoların bilimsel verilere dayandığını ancak asıl önemli olanın bu riskin nasıl yönetileceği olduğunu dile getirdi. Görür’e göre, İstanbul gibi mega bir kentte meydana gelecek büyük bir depremin etkileri, hazırlık düzeyine bağlı olarak ya yönetilebilir olacak ya da ağır bir tabloya dönüşecek. Bu nedenle, korku dilinden ziyade akılcı ve planlı adımların konuşulması gerektiğini vurguladı.

Image-2456

“Er geç deprem olacak” uyarısı

Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda oldukça net ifadeler kullandı. Görür, Marmara Denizi’nde geçmişten bugüne depremlerin yaşandığını hatırlatarak, “Bizans döneminde de oldu, Osmanlı döneminde de oldu, Cumhuriyet döneminde de er geç deprem olacak” dedi. Bu sözler, deprem gerçeğinin tarihsel sürekliliğine işaret ederken, geleceğe dair belirsizliğin aslında bilimsel olarak öngörülebilir bir risk olduğunu ortaya koydu. Görür, bu gerçeğin artık tartışma konusu olmaktan çıkması gerektiğini savundu.

Deprem dirençli kent vurgusu

Görür’ün açıklamalarında en çok dikkat çeken noktalardan biri deprem dirençli kent kavramı oldu. Yer bilimci, sık sık dile getirdiği bu kavramın yanlış anlaşıldığını belirterek, yalnızca bina yenilemenin yeterli olmadığını söyledi. Görür’e göre deprem dirençli bir kent; altyapısı, ulaşımı, enerji hatları, su ve kanalizasyon sistemleriyle bir bütün olarak depreme hazır olmalı. Aksi halde yapılan çalışmaların parçalı kalacağına dikkat çekti.

Kentsel dönüşüm eleştirisi

Prof. Dr. Naci Görür, açıklamasında kentsel dönüşüm konusuna da sert bir eleştiri getirdi. Görür, “Kentsel dönüşüm deprem dirençli kent değildir” diyerek, bugüne kadar yürütülen birçok projenin yalnızca bina bazlı kaldığını ifade etti. Ona göre, rant odaklı ve plansız dönüşüm projeleri, uzun vadede deprem riskini azaltmak yerine yeni sorunlar yaratıyor. Görür, kentsel dönüşümün bilim insanlarının rehberliğinde, bütüncül bir planlama anlayışıyla yürütülmesi gerektiğini vurguladı.

Kaynak: HABER MERKEZİ