Aslında, başlıkta yazdığım şekilde başlayan lafları hiç sevmem. Böyle bir sohbet başlatana da kızıp çemkirdiğim çok olmuştur. Çünkü her günün farklı bir güzellik taşıdığına ve geleceğin daima geçmişten daha güzel ve iyi olacağına inananlardanım. Ama… Aması var. Geçtiğimiz günlerde İsveç’de yaşayan kızımdan whatsapp’ıma bir video geldi. 1980’li yıllarda gerçekleşen ve binlerce kişinin katıldığı bir açıkhava konseriyle başlıyor. Sahnede ışık gösterisiyle birlikte bir müzik grubu son derece hareketli bir parça seslendiriyor.  Tam o zamanların ruhuna uygun bir şekilde gençler dans ediyor, birbirlerine sarılıyor, gülüyor, konuşuyor, öpüşüyor ve çılgınca eğleniyorlar.  

Videonun devamında görüntüde 2024’lü yıllarda yine binlerce kişinin katıldığı bir Açıkhava konseri var. Büyük bir sahne yine bir müzik grubu, yine teknolojik bir ışık gösterisi, yine hareketli bir parça binlerce wat’lık amfilerden yayılan müzik. Ama o binlerce genç yerlerinde duruyor, dans eden, zıplayan, bağıran, çağıran yok. Herkes ellerindeki telefonları havaya kaldırmış kayıt yapıyor. Sanki robotlar bir araya gelmiş. 

***
Bu ne yahu dedim kendi kendime. Böyle açıkhava konseri mi olur? Bağırıp şarkı söylemeden, dans etmeden yani genç olmanın keyfini çıkartmadan… Öyle konser mi olur? Sonra şöyle bir düşündüm. Daha geçenlerde bir kafede üç arkadaş kahve içip sohbet ederken yan masaya gelen dört genç kız geldi aklıma. Bunlar gelip oturur oturmaz dördü de telefonlarını çıkarıp, birbirleri ile konuşmadan ama zaman zaman ellerindeki telefona gelen mesaj veya görüntüleri birbirlerine göstererek epey uzun zaman geçirmişlerdi. Biz de onların haline gülmüştük.
Bir de kendi gençliğimi düşündüm. Kızlı erkekli müthiş eğlenirdik. Sohbetlerimiz, diskolarda takıldığımız zamanlardaki danslarımız, birlikte gittiğimiz piknikler, seyahatler bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Ne kadar sosyaldik. Ne kadar ilgiliydik birbirimizle. Birbirimizin sevincinden, üzüntüsünden, her şeyinden haberdardık. Sevgimizi kalp emojisi göndererek değil birbirimize sarılarak, üzüntümüzü gözü yaşlı emoji göndererek değil gidip yanında destek olarak, sevincimizi gülen emoji göndererek değil birlikte kutlayarak paylaşırdık. Tebrik edeceğimiz zaman gidip öperek tebrik eder birbirimize alkış emojisi göndermezdik. 

***
Sosyal medya bizi asosyal yaptı diye düşünüyorum. İnsan olmak, toplum olmak tabii ki birbiri ile iletişim kurmaktır, tabii ki birbirinden haberdar olmaktır. Ama mesajlaşarak değil, bir araya gelerek. Yoksa; nerede el ele tutuşmanın sıcaklığı, nerede en üzüntülü zamanımda bana sarılan bir dostun sıcacık kolları, nerede sevincimi paylaşan gülen yüzler, nerede gülen gözlerle bir arada olmanın dayanılmaz ruh doygunluğu... Nerede ağlarken bir mendil uzatan el, nerede üşüdüğümde sırtıma bir battaniye örten… Battaniye emojisi ısıtmıyor ne bedeni, ne yüreği.

**
Bizi bir araya getiren her şeyi sosyal medya üzerinden yapmaya başladık. Sosyal medya mağduruyuz. Artık sosyal medyada buluşup sosyal medyada konuşacağız. Görme ve işitme duygularımız yetecek. Diğer duyularımızı rafa kaldıracağız. Sevgilinin kokusu, dosta dokunmanın güzelliği, sıcaklığı bunların hepsini yavaş yavaş unutacağız. Yakında cenazemizi de sosyal medyada kaldırıp, cenaze namazını sosyal medyada kılacağız. Ne dersiniz eski günlere mi dönsek?