Her gün iletişim araçları ölüm haberlerini taşıyor bize!  

Yakından, uzaktan, tanıştan, dosttan… Özellikle sosyal medya dediğimiz sanal ortam olanakları anında ulaştırıyor acı haberleri.

Sanat, yazın, kültür, basın alanından nice sevdiklerimizin aramızdan ayrılışlarına üzülmemek olası mı?

Üzüntü, acı, ağıt… Ne var ki gidenleri getirmenin olanağı yok. Ancak arkalarından yaşadığında söyleyemediklerimizi paylaşıyoruz, övgülerle anıyoruz onları. 

Son günlerde gerçekten bildik, tanıdık, dost, ünlü, ünsüz insanımızı yitirdik! Hepsini anma, anlatma olanağım yok. Ancak yakınımdan üç adı anmak isterim bugün.

SÖYLEYECEK SÖZÜ VARDI 

Dostumuz, arkadaşımız, sanat ve yazın emekçisi Seval Deniz Karahaliloğlu.

Tiyatro, sinema, fotoğraf, sanat, mimarlık alanlarında çok sayıda yazıya, söyleşiye imza atan, Seval Deniz’i yitirmiştik 27 Temmuz 2023 günü!

Benim de sevdiğim, saygı duyduğum, değer verdiğim bir dosttu Seval. Arada telefonlaşıyorduk. Saygılı, içten, değer bilen bir yazın-sanat emekçisiydi.

TV, radyo ve gazetelerin mutfağında haber muhabir, sanat programcısı olarak çalışan Karahaliloğlu, uzun süre İzmir’de yerel bir televizyonda “Sanat Gündemi” programını hazırladı ve sunuculuğunu üstlendi. 

“Özdemir Nutku'dan Yıldız Kenter'e, Genco Erkal'dan Ferhan Şensoy'a kadar çok sayıda kıymetli tiyatro sanatçısının sergilediği ‘söyleyecek sözü’ olduğuna inandığım oyunlarından izlenim yazıları ve söyleşilerini”... ‘Söyleyecek Sözü Olan Oyunlar’ (Pagos Y. 2021) adlı kitapta toplamıştı.

Sağlığı elverseydi, yaşamdan kopmasaydı daha ne çok yazılar hazırlayacaktı, ne çok söyleşiler yapacaktı. Anısına saygıyla.

‘GEZGİN YÜREK’  ZEKİ OĞUZ

12 Ağustos 2023 günü sanal ortamdan öğrendim haberi. Önce Ahmet Günbaş’tan. Sonra çok sayıda yazın emekçisi dostlardan yağdı haberler. 
Konya’da aylık sanat dergisi ÇALI’yı 1997’den 2008’e değin 100 sayı çıkarmıştı. Zeki Oğuz. Bir dergi kahramanıydı, yazın emekçisiydi, sevgi dolu bir yörüktü. 

Ahmet Günbaş’ın sanal ortamda paylaştığı yazısındaki şu sözlerine katılmamak olası mı?

 “Benim için o, gezginlikten de öte bir bilgedir. Oğuz ne yazdıysa (şiir, öykü, halk bilim araştırmaları, fotoğraf vb) taşına toprağına ve halkına bakarak yazdı. Özellikle Yörük kültürü üzerine yazdıklarının bir boşluğu doldurduğunu söyleyebilirim.”

Özgen Seçkin de sayfasından şu sözlerle anmıştı: “Konya'nın ve yaylaların gözü kulağıydı. Çalı çırpının, taşın çiçeğin dostuydu. Doğanın, insanın sessiz yoldaşıydı.”

Zeki Oğuz’la bir kez karşılaştık, söyleştik. İçtenlikli, incelikli, saygılı… Çalı’yı da ulaştırırdı adresime. Bir kez daha eksildik 72 yaşındaki Zeki Oğuz’la. Onu birkaç dizesiyle anmak isterim:

 “Benim hikayemi yeniden yazın./Önce cüllükleri çağırın,/Getirsin çalıp gittiklerini./Yüreğimin zenginliğiydi/Hüzünlerim ve yalnızlığım.”

SABİHA HANIM…

Betül, Buket, Banu… Üç güzel kardeş; üçünün de baba soyadları Işıkdoğan. Buket’i tanırsınız; şair  BuketIşıkdoğan. Yerel gazetelerde, magazin dergilerinde yazı ve söyleşileriyle de yer alan bir şair yazar.

Sabiha Işıkdoğan, bu üç güzel kadının annesiydi. Aylardır annelerini yaşatmak için özveriyle, sevgiyle, özenle çırpınıyorlardı. Ancak Sabiha Hanım’ın yüreği daha fazlasına dayanamadı, sessizce ayrıldı bu dünyadan. 

Buket Işıkdoğan da annesi için yazdığı son şiirde şu dizeleri paylaşmıştı: 

“Yaklaşmakta olan trenin/Düdüğünü duyuyor yüreğim/Oysa hiç kolay değil vedalaşmak/Çocukla anne yer değiştirdik şimdilerde/Sen beni bu yaşama hazırladın da /Ben seni nasıl hazırlarım son seferine?!”

Güle güle Sabiha Hanım. Yıldızlar yoldaş olsun sana.