Türkiye'de binlerce özel sektör öğretmeni, uzun süredir devam eden mesleki sorunlarına çözüm bulmak amacıyla kararlı bir adıma hazırlanıyor. Düşük ücretler, güvencesiz çalışma koşulları, özlük haklarındaki eşitsizlikler ve patronların "iki dudağı arasındaki" gelecek endişesiyle boğuşan öğretmenler, bu kez seslerini başkent Ankara'ya duyurmak için büyük bir yürüyüşe başlıyor. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası'na bağlı öğretmenler, 25 Haziran Salı günü, sendikanın Kadıköy'deki genel merkezinden yola çıkarak, Ankara'ya doğru uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkacaklar. Bu yürüyüş, sadece bir sendikal eylem değil, aynı zamanda özel sektörde çalışan tüm eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekmeyi ve kamuoyunun desteğini almayı hedefleyen, sembolik ve stratejik bir hareket.

'Öğretmenler patronun iki dudağı arasında': Talepler net, sorunlar derin

Özel sektör öğretmenlerinin yaşadığı sorunlar, uzun yıllardır süregelen ancak son dönemde iyice kronikleşen bir nitelik taşıyor. Sendika MYK Üyesi Mahmut Yıldırım'ın da dile getirdiği gibi, bu öğretmenlerin en büyük sorunu, "patronun iki dudağı arasında" bir geleceğe sahip olmaları. Yıldırım, sendikanın dört yıl önce kurulmasından bu yana, "taban maaş" talebinin hep öncelikli olduğunu vurguluyor. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun, asgari ücret koşullarında veya asgari ücretin çok az üzerinde çalışmak zorunda kaldığı bir gerçek.

Yıldırım, bu koşullara karşı sendikanın çeşitli eylemlerle (okullardaki alkış eylemleri, siyah giyme eylemleri vb.) seslerini duyurmaya çalıştığını belirtti. Dershanelerden kreşlere, rehabilitasyon merkezlerinden vakıf üniversitelerine kadar uzanan geniş bir yelpazede görev yapan bu öğretmenler, mesleklerinin saygınlığıyla kazançları arasındaki uçurumun derinleşmesinden şikayetçi.

Öğretmenlerin en temel talepleri ise şu maddelerde özetleniyor:

  • Taban Maaş Düzenlemesi: Öğretmenlik mesleğinin onuruna yakışır, yasal güvence altına alınmış bir taban maaş uygulamasının getirilmesi.

  • Güvencesizliğe Son: Belirli süreli iş sözleşmelerinin ve usulsüz 9-10 aylık sözleşmelerin kaldırılarak, öğretmenlere "belirsiz süreli iş sözleşmesi" ile yasal güvence sağlanması.

  • Özlük Haklarında Eşitlik: Kamu sektöründe çalışan meslektaşlarıyla özlük haklarında (tatil, ek ders ücreti, kariyer olanakları vb.) eşitlik sağlanması.

  • "Eğitim ve Güzel Sanatlar İş Kolu"nun Kurulması: Öğretmenlerin, şu an bağlı oldukları "ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar" gibi çok geniş ve farklı meslekleri içeren torba iş kolundan ayrılarak, kendi alanlarına özel bir iş kolunda örgütlenme imkanı bulması.

    Karşıyaka Spor Kulübü binasız kaldı!
    Karşıyaka Spor Kulübü binasız kaldı!
    İçeriği Görüntüle

Milli Eğitim Bakanı'na 'sözünüzü tutun' çağrısı

Geçtiğimiz yaz aylarında da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yanında 52 gün boyunca nöbet tutarak seslerini duyurmaya çalışan öğretmenler, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştirmişlerdi. Sendika, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve bakan yardımcılarının, talepler konusunda düzenleme yapılacağı ve hatta yasa çıkarılacağı yönünde kendilerine söz verdiğini iddia ediyor.

Ancak gelinen noktada, bu sözlerin tutulmadığını belirten Yıldırım, "Gelinen süreçte Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in sözünde durmadığını görüyoruz. Taleplerimizin karşılanacağı, bu sorunların farkında olduklarını söylemişlerdi. Ama maalesef bizler bekledik ve bir sürü üyemize bunu duyurduk. Üyelerimiz bunun heyecanını yaşadılar ama burada sözleri tutmayan bir Milli Eğitim Bakanıyla karşı karşıyayız” diyerek, yaşadıkları hayal kırıklığını dile getirdi. Yıldırım, sorunların sadece öğretmenleri değil, aynı zamanda öğrencileri ve aileleri de etkilediğini, çünkü mutsuz ve güvencesiz bir öğretmenin dersteki performansının da düşeceğini vurguladı. Bu durumun, eğitim kalitesi üzerinde doğrudan olumsuz bir etkisi olduğu belirtildi.

'Tek mutlu olanlar patronlar': Sistemsel sorunlara dikkat çekildi

Özel sektör öğretmenlerinin yaşadığı sorunların, tekil bir durum olmadığını, aksine eğitim alanında yaşanan yapısal problemlerin bir yansıması olduğunu savunan Yıldırım, "Eğitim alanında yaşanan bir sorun toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir probleme dönüştü. Sorunlar karşısında öğrencilerin, ailelerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğunu söyleyebiliriz. Burada bir tek mutlu olan sanırım patronlar" sözleriyle, mevcut sistemden en çok kimlerin fayda sağladığına dikkat çekti.

Yıldırım, özel sektörde öğretmenlerin belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılmasının ve kimi sözleşmelerin usulsüz bir şekilde 9-10 aylık sözleşmelere dönüştürülmesinin, öğretmenleri adeta "mevsimlik işçi" konumuna düşürdüğünü belirtti. Bu durum, öğretmenlerin yaz tatillerinde ve sömestr tatillerinde gasp edildiklerini, sigorta primlerinin eksik yatırıldığını ve herhangi bir itiraz durumunda işten çıkarılma veya mobbing tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarını ifade etti. Bu tür güvencesizliklerin, öğretmenlerin mesleklerini rahatça yapmalarını engellediğini, stresi ve verimsizliği artırdığını vurguladı.

Sendikal baraj ve örgütlenme özgürlüğü talebi

Öğretmenlerin talepleri arasında, sendikal örgütlenme özgürlüğü açısından da önemli bir madde yer alıyor: "Eğitim ve güzel sanatlar iş kolunun" kurulması. Yıldırım, özel sektör öğretmenlerinin şu anda "ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar" gibi çok geniş ve farklı meslekleri içeren bir iş koluna bağlı olduğunu hatırlattı. Bu durum, sendikaların toplu iş sözleşmesi yapma ve grev hakkı gibi temel sendikal hakları kullanmasının önündeki en büyük engellerden biri olan "sendikal baraj" sorununu beraberinde getiriyor.

Yıldırım, "Bu torba bir iş kolu olduğu için bunun içerisinde 400 bin eğitim emekçisi var. Sendikamız da bu 400 bin eğitim emekçisini örgütlemek üzere, onların haklarını korumak, savunmak üzere kuruldu. Biz diyoruz ki bu 10’nolu birbiriyle alakalı olmayan mesleklerin olduğu iş kolu dağıtılsın. Bunun yerine, kamudaki gibi orada çalışan meslektaşlarımız gibi bir eğitim iş kolu kurulsun" çağrısında bulundu. Bu düzenlemenin, sadece özel sektör öğretmenlerinin haklarını korumakla kalmayıp, aynı zamanda diğer sendikaların da kendi alanlarında daha etkin örgütlenmesinin önünü açabileceği belirtildi.

'Eşitlik istiyoruz': Yürüyüşe tam destek çağrısı

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, bu yürüyüşle, kamuoyunun dikkatini özel sektördeki eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlara çekmeyi ve talepleri için geniş bir destek ağı oluşturmayı hedefliyor. Mahmut Yıldırım, "Biz aslında eşitlik istiyoruz. Binlerce eğitim emekçisinin gözü kulağı hem sendikasında hem de bu yürüyüşte. Tüm kamuoyunu bu yürüyüşü desteklemeye çağırıyoruz" ifadeleriyle, öğretmenlerin mücadelesinin, tüm toplumu ilgilendiren bir hak mücadelesi olduğunun altını çizdi.

25 Haziran'da başlayacak bu yürüyüş, sadece bir eylem değil, aynı zamanda özel sektördeki öğretmenlerin, mesleklerinin saygınlığına ve emeklerinin karşılığına kavuşma umudunun da bir simgesi. Ankara'ya doğru yola çıkacak olan bu "sessiz çığlık", yetkililerin ve toplumun vicdanını harekete geçirebilecek mi, bunu zaman gösterecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ