Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlattığı ve haftada iki gün düzenlenen ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitinglerinin bu akşamki adresi İstanbul Tuzla oldu.
43. kez düzenlenen miting öncesi İstanbullular Tuzla sahiline akın etti. CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun mesajını CHP İstanbul İl Başkanı ,Özgür Çelik alandaki kalabalıkla paylaştı.
İMAMOĞLU: 2019’DAN BU YANA TUZLA’DA ÇOK ŞEY DEĞİTİRDİK
İmamoğlu mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Aziz şehir İstanbul’un bir ucundan bir ucuna, Silivri’den Tuzla’ya selam olsun. İstanbul’umuzun kendine has, güzel ilçesi Tuzla’nın güzel insanları, kıymetli hemşerilerim… Güler yüzlü hanımefendilerimiz, kıymetli beyefendilerimiz, sevgili gençler ve güzel çocuklar; merhaba! Tuzla, tam 32 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin sosyal belediyeciliğine kavuştu, icraatçı ve halkçı kimliğiyle tanıştı.
Tuzlalılar, İstanbul’un en genç belediye başkanlarından Eren Ali Başkanımıza yürekten güvendi. Onun enerjisiyle, azmiyle Tuzla’ya canla başla hizmet edeceğine inandı. O da sağ olsun sizlerin güvenini hiç boşa çıkarmadı, çıkarmayacak.
Biz, 2019’dan bu yana Tuzla’da çok şey değiştirdik. Bu değişimi en çok ve en derinden sizler yaşadınız, sizler hissettiniz. Tuzla’ya kreşler açtık ve okul öncesi eğitim imkanlarına ulaşmada yaşanan büyük adaletsizliği bitirmeye çalıştık. Kreş çağında çocuğu olan annelere iş bulup, çalışabilmeleri için fırsat sunduk.
"BİZİMLE İCRAATTA, HİZMETTE YARIŞAMADIKLARI İÇİN, SANDIKTA KARŞIMIZA ÇIKMAYA KORKUYORLAR"
Kent Lokantası açtık ve ağır ekonomik koşullar yüzünden yeterince beslenemeyen, sağlıklı, kaliteli gıdaya bütçesi yetmeyen vatandaşlarımızın yanında olduk. Bölgesel İstihdam Ofisimizi hizmete sunduk. Başta gençler, kadınlar olmak üzere, Tuzlalı hemşerilerimizin işe yerleşmelerine aracılık ettik.
KİPTAŞ sosyal konutlarımızla, çok değerli bir konut edinme modelini hayata geçirmeye başladık. Hem de iktidarın bütün engellemelerine rağmen. Tuzla için yaptıklarımızın listesi çok uzun. Çünkü milletin parasını millete verirseniz, bir avuç azınlığa değil, milletin tamamına hizmet ederseniz, daha önce görülmemiş kadar çok icraat yaparsınız, iş üretir, hizmet sunarsınız.
Bizimle icraatta, hizmette yarışamadıkları için, sandıkta karşımıza çıkmaya korkuyorlar. O korkuyla bizleri tutsak edip, koltuklarını korumaya uğraşıyorlar. Karşılarında, onları her seçimde sandığa gömmüş bir aday olunca, çareyi diploma iptalinde, yalanlara, iftiralara dayalı soruşturmalarda arıyorlar.
"DEVLETİMİZİ ACİZ HALE DÜŞÜRENLER..."
Devletimizi sahte diploma çeteleri karşısında aciz hale düşürenler, benim usule, hukuka uygun diplomamı iptal ettirmek için üniversiteye, yargıya baskı yapıyorlar, hakimleri değiştirip duruyorlar. Diplomam hızla iptal edilsin diye üniversiteye yazılar yazıp, baskı yapan savcılık, benim ve arkadaşlarım hakkında, Ekim 2024’te başlattığı soruşturmayı sonuçlandırıp iddianameyi hala hazırlayamadı.
Tam 9 aydır aradıklarını bulamadıkları için, ortada iddianame yok. O iddianame önümüze gelecek ve bütün iftiraları, kumpasları, yalanları bir bir yüzlerine vuracağız. Ne yapsalar boş. Bu iktidar için çareler tükendi. Gerçeklerden kaçamayacaklar. Sandığı milletten kaçıramayacaklar. Milli irade hükmünü verecek ve hak yerini bulacak. Hiç tükenmeyen umudumuz ve cesaretimizle… Herkesi bir ve eşit gören, iyilik dolu kalplerimizle… Herkes için her yerde adalet ve hürriyet isteyen tertemiz vicdanımızla biz kazanacağız.
Durmayacağız, haykıracağız: Herkes için, her yerde; önce adalet, önce hürriyet! Hak yemeyen, hakkını da yedirmeyen milyonlar kazanacak. 86 milyonun birliği, kardeşliği kazanacak. Tek bir fani kişi kaybedecek, ilelebet yaşayacak olan bu aziz millet kazanacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı."
ÖZGÜR ÖZEL: BEN BÜTÜN TÜRKİYE'DEYİM, SEN NEREDESİN ERDOĞAN?
İmamoğlu'nun mesajının okunmasının ardından kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Özgür Özel coşkulu kalabalığa hitap etti. Diploma skandalı üzerinden iktidara yüklenen CHP lideri Özgür Özel şunları kaydetti: Bir kez daha adalet için, özgürlük için, tersanelerde, fabrikalarda alın teri dökenler için, eli nasırlı kardeşlerimiz için buradayız Ben CHP Genel Başkanı olarak Tuzla'dan Türkiye'nin gözünün içine baka baka söylüyorum ki; arkadaşlarımız masumdur, Erkem Başkan masumdur. Ancak karşımızda bir iftira çetesi vardır. Birazdan onun maskesini düşüreceğiz.
Ben bütün Türkiye'deyim, sen neredesin Erdoğan? Sokağa çıkabilir mi? Hayır. Pazar gezebilir mi? Hayır. İşte salon adamı Erdoğan. Kendi atadıklarına kendini alkışlattıran, serin salonlarda oturan, artık sokağa çıkamayan Erdoğan çık karşımıza! Cesaretin varsa 2 Kasım'da sandığı getir! Millet versin kararı! CHP tam tamına 22 ilde 4 gün üst üste Anadolu'dayız. CHP olarak hem Ağrı'dayız hem Aksaray'da. Parti her yerde. Örgüt her yerde. Mücadele ve çalışma her yerde. Görüyor musunuz, iktidara yürüyoruz.
“DEVLETİN ELİNDEKİ HER ŞEYİN ÇALINDIĞI GÜNLERE GELDİK”
“Öyle bir hale geldik ki millet güvende olmadığı gibi devlete emanet hiçbir şeyimiz güvende değil. Devletin verileri güvende değil. Yıllarca sınav sorularını FETÖ’cülere çaldıranlar, son LGS sınavına şaibe bulaştırıp sınavda gerçekten başarılı olan öğrencileri de ailelerini de üzenler, herkesin içine de şüphe getirenler... Şimdi sadece soruların değil; artık her şeyin birden, bir bütün olarak devletin elindeki her şeyin çalındığı günlere geldik. Tüm sistemi çalmışlar, devletin dijital altyapısına sızmışlar. Sahte diplomalar düzenlemişler. Sahte ehliyet belgeleri düzenlemişler.
Maalesef bu ülkede çalışan, alnının teriyle, gözünün nuruyla çalışan, sınavı kazanan, üniversiteyi bitiren bir milyon öğretmen atanmazken; üniversite mezunları işsiz gezerken; 300 atanmayan öğretmen bunalıma girip canına kastetmiş, intihar etmişken; 2 bin 728 genç üniversite mezunu bilmediği, hazır olmadığı işlerde çalışırken, iş cinayetlerinde bu iktidarın döneminde ölmüşken; bazı yandaşlara, bazı uyanıklara sınava bile girmeden ya da kaybetse de notunu yükselterek diplomalar veren, yabancı dil sınavlarını geçiren, 250 bin lira ile 2,5 milyon arasına diploma satan bir sistem 2025 yılında Türkiye’de olmuştur, yaşanmıştır. Maalesef ancak aylar sonra haber olunca, duyulunca bakanlar tarafından doğrulanmıştır. İnsan çıldıracak gibi oluyor. Bakan çıkıp açıklama yapıyor, ‘Yeni değil bu’ diyor. ‘7 Ocak’ta birinci dalga, 23 Mayıs’ta ikinci dalga 12 ilde, toplam 35 ilde 197 şüpheli. 37’si tutuklandı’ diyor, ‘150’si adli kontrolle serbest.’ Yahu insanda birazcık utanma olur.
Bu ülkede suçsuz günahsız, 30 yaşında, 9 aylık, 6 aylık evli belediye başkanını, kasasında mühür çıkan belediye başkanını, para ararken mühür çıkan, komşularını getirip komşularının önünde evini arayıp bir şey bulamadıkları belediye başkanı hakkında sabahın 06.00’sında basın bülteni geçenler, ispatlayamadıkları iftiraları gerçekmiş gibi duyuranlar, 9 aydır bu ülkede bu skandalı örtüyorlar. Neden yapıyorlar bunu?
Öbür tarafta kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla sabah 06.00’da yaz. Burada 8 - 9 aydır gizle. Rejimin, AK Parti rejiminin pislik paçasından akmaktadır. Bunu nasıl gizliyorsun? Çünkü bunun içinde efendim ‘Osmanlı torunuyum’ diyen şarlatan burada, bakan yardımcın bu sistemle almış toplam 10 diploma. Yazmış, övünerek yazmış. Operasyon sabahı 6 lisans diplomasını özgeçmişinden kaldırmış. Ne tarafa gitsen AK Partili ile ilintili birilerinin buradan aldıkları belgelerle yükseldikleri, önemli makamlara geldikleri, önemli görevlere geldikleri bir süreç yaşandı. O kadar ki uyuşturucu satan, evlatlarımızı zehirleyen torbacıyı bu diplomayla Narkotik Şube Müdürü yaptı bu namussuzlar. Ondan sonra ‘Bu konuşulmasın.’”
“MİLLETİ AÇ BIRAKAN SENSİN, MÜCADELESİNİ VEREN BU MEYDAN”
Utanmazın biri çıkmış, AK Partili yönetici, sarayda oturuyor. Çıkmış diyor ki ‘Millet aç. Milletin geçim sorunu var. Millet işsiz, siz niye diplomayı konuşuyorsunuz?’ diyor. Bak, utanmaza bak. Milleti aç bırakan da senin, işsiz bırakan da sensin. Onun mücadelesini veren bu meydan. Ama rezilliği çıkınca ‘Susun. Açlık, yoksulluk konuşun. Diploma konuşmayın’ diyor. İşin en göbeğindeki adam, 400 akademisyenin sahte sınav sonuçlarıyla doçent ya da profesör yapıldığını söylüyor. Bunların tamamı bu rejimin başımıza bela ettiği liyakatsiz, partizan, hak etmeyen adamlardır. Bu listeleri ortaya çıkarana kadar bu rezilliğin peşini bırakmayacağız.
Şimdi bazen diyorlar ya, ‘Cumhuriyet Halk Partisi ne yapıyor?’ Bakın elimde bir kağıt var. Elimdeki kağıt, elimdeki önerge şöyle: ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na. Üniversite mezunu işsiz genç sayısı milyonları bulurken, diplomalı doktor, öğretmen, akademiysen, bürokratlar ülke gündemindeyken, özellikle kamuda liyakatin yok edilmesi, nepotizmin artması sahte diplomayla istihdamı yaygınlaştırmaktadır.
TÜBİTAK’a sahte diplomalı uzmanların, önemli kamu kuruluşlarına sahte diplomalı bürokratların, üniversitelere sahte diplomalı akademisyenlerin girebiliyor olması, hem okumak yerine emek hırsızlığıyla birkaç günde diploma sahibi olmak isteyenlerin hem de sahte diploma üretip satarak geçinenlerin, dolandırıcıların cesaretini artırmaktadır.’ Hepsini saymış.
‘Tüm bu sebeplerle Meclis’te bir komisyon kurup, bu araştırılsın’ demiş Hatay Milletvekilimiz Mehmet Güzelmansur. Bunu bugün değil, dün değil, geçen hafta değil; 1 Aralık 2022’de söylemiş. Üç sene önce bu soruna dikkat çekmiş, ‘Bu konuyu Meclis’e getirelim’ demiş, ‘Araştıralım’ demiş. Sonuç? AK Parti oylarıyla reddedilmiş. Her zamanki sonuç. Şimdi AK Parti’den biri çıksın.
Diyorlar ya ‘Biz bunu yedi aydır biliyorduk.’ Marifet sanki. Sen yedi aydır biliyorsun, yedi aydır milletten saklıyorsun. Milletvekili üç yıl önce seni uyarmış. Gözünü kapamışsın, kulağını tıkamışsın. Bu memlekette üniversiteyi bitirip de atanmayan, iş bulamayan, evde bunalımda oturan, hem evlatların hem onların gözü yaşlı analarının iki eli bu dünyada da sandıkta da ahirette de yakanızdadır.
“ELİMDE KANITIYLA TÜRKİYE’YE İLAN EDİYORUM”
“Şu anda buradan mesleklerini kötü yapan, kötüye kullanan bazı savcılarla onların elçisi, aracısı bazı avukatların gidip kişilerle görüşüp, ‘Beni savcı bey yolladı, avukatlığını yapacağım. Şu ifadeyi vereceksin, şunları söyleyeceksin, şu kadar da para vereceksin’ diyerek bir çetenin, ‘İBB, İstanbul Büyükşehir Belediyesi davası borsası’ oluşturduğunun, bununla ilgili duyumlar değil, kanıtların elimizde olduğunu Türkiye’ye ilan ediyorum. Bir avukatın adı M.Y. (Kitlenin ismi talep etmesi üzerine) Tam mı söyleyeyim? Mustafa Yıldırım.
Bir avukatın şirketleri gezip, ‘Sana da şu gelebilir, bu gelebilir. Şöyle yaparsan seni kurtarırım’ dediğini, bazı tutukluların aileleriyle temas kurduklarını, hatta bugün içeride olan bir tutuklunun geçmişte bunlarla görüştüğünü, bu avukatın dediği parayı bankadan çektiğini, dekont elde. Bu avukatın yolladığı kişilere banka şubesinde teslim ettiğini, tarih belli, saat belli, dekont belli. Kamera kayıtları orada.
Ve bu kişilerin bu parayı alıp avukata götürdüklerinin, avukatın bir savcının ismini açıkça söyleyerek, ‘Bu ifadeleri şu gün bu kişi gelip şu ifadeyi verecek’ dediğini, bu dediğinin gerçekten de o dediği gün olduğunu, bu ispatla diğerlerine bir şeyler yaptırdığını… Yetmez, bu kişileri telefonda kısa da olsa savcıyla görüştürdüğünü bilmiyorum. Elimde kanıtı var. Bunu yarın Hakimler, Savcılar Kurulu’na veriyorum. Milyonlarca dolar… Hani 1 lira rüşveti, ‘560 milyar dolar rüşvet var’ dediler de Ekrem Başkana ama bir kör kuruşu ispat edemediler ya milyonlarca dolarlık bir borsayı deşifre etmek hepimizin elinde. Samimi çağrımdır. HSK'ya yarın tarih, gün, saat, dekont vereceğiz. HSK‘ya avukatın 40 dakikalık telefon, WhatsApp görüşmesinin ses kaydının dökümünü vereceğim. HSK, dökümünü vereceğim. O döküme göre işlem başlatır ve kanıta ulaşmak isterse ses kaydı, HSK murakıplarının elindedir, emrindedir.”
“MİLLET DOĞRULARI GÖRECEK”
Bu işi ayrıca şu şekli dönüştürmüşler; Bir evde arama yaparken bir zarf, sarı bir zarf. İçinde 15 bin lira mı 15 bin dolar mı bir para, adamın parası. Dört ay sonra birisine, ‘Senden sırf şu ifadeyi istiyorum. O kişiye sarı zarfı ben verdim de. Rüşvet olarak verdim de. Şirketini kurtar.’ Yani eldeki eski ifadelerden şimdi yalancı şahitlerle yalandan ispat, delil üretmeye çalışan, FETÖ’cülerin önceden yaptığını şimdi bu aşamada yapmaya çalışan, eline yüzüne bulaştırmış, harama bulaşmışlara teslim olursak namerdiz. Avukatın adını ‘M’ diyecektim, ‘Söyle’ dediniz. Ben Mustafa demişim, doğrusu Mehmet’miş. Adı Mehmet Yıldırım.
Şimdi bu avukatı baroya, Barolar Birliği’ne şikayet edeceğiz. Bu savcıyı, Hakimler Savcılar Kurulu’na şikayet edeceğiz. Eğer gerçekten bir soruşturma açılırsa bu savcılar, bu AK Toroslar çetesi dağıtılırsa, doğru savcı herkesin güvendiği, namuslu savcılar buraya yollanırsa, doğru heyetler oluşursa, alnımız açık, canlı yayınlar açık, millet doğruları görecek. Türkiye’nin de o günden sonra önü açık.”
“SERT KAYAYA ÇARPTIN”
Buradan siyasi partilere sesleniyorum. Örneğin, AK Parti’de bu pisliğe sessiz kalmayacak namuslu insanlara sesleniyorum. Örneğin, bir önceki Adalet Bakanı Abdülhamit Gül. Yarın talep etsin, bilgileri, belgeleri verelim.
Mevcut Adalet Bakanı bu çeteden rahatsız. Cesaret göstersin, hep beraber dağıtalım. Biz yargıdan değil, çeteden bıktık arkadaş, çeteden bıktık. Çeteden. Akla uygun mu? Akla uygun mu? Bir emekli öğretmen el kaldırsın. Kaç yıl çalıştın hocam? 35. Kaç para emeklilik ikramiyesi aldın? 780. ‘1 trilyon aldım’ de, 1 trilyon olsun. 35 yıl öğretmenlik yapmış, 35 sene sabahın köründe kalkmış, kara tahtada tebeşir bitirmiş. 35 yıllık emeğin karşılığı 1 milyon.
Bu savcının, bu savcıların başındaki başsavcının boğazda oturduğu evin yenileme, restorasyon, tadilat maliyeti bugünkü parayla 56 milyon. 56 emekli öğretmen ikramiyesi. Nasıl oluyor bu? Öbür savcılar lojman dairesinde otursun, kirada otursun. Bu operasyona gelenler villada otursun. O gün de söyledim, bugün de söyledim. Söylüyorum. Sert kayaya çarptın oğlum, sert kayaya çarptın. Haydi açıklama yapın. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan, kamuoyuna duyurulur.
Hiçbir savcımız, hiçbir tutuklunun oğluyla, eşiyle, telefon teması kurmamış, hiçbir savcımız bir avukat kanalıyla WhatsApp’ta yazışmamış, ‘Sana pazartesi şunu getiriyorum, salı da bu ifade verecek ve nasıl ifade vereceğini söylüyorum’ yazışmaları olmamış. Hiçbir avukat ifade karşılığı para talep etmemiş, ‘Bundan savcı beylerin haberi var’ dememiş. Gösterdiği işler olup da bunu savcıyla ispat etmemiş. Hiçbir savcımız bir avukatın telefonuyla, bir tutuklunun ailesiyle görüşmemiştir. Yaz bakalım göreyim hadi. Yaz bakalım göreyim.”
“BİR ADIM GERİ ATARSAK 100 YIL GERİYE GÖTÜRECEKLER”
“Buradan Devlet Bey’e sesleniyorum. Milliyetçi Hareket Partisi’nin böyle bir duruma sessiz kalmaması gerektiğini, bu pisliğin temizlenmesi gerektiğini, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu düzene itiraz edecek namuslu insanlarına sesleniyorum. Gelin, önce bu çeteyi dağıtın. İstediğiniz liyakatli savcılar gelsin, alnımız açık. Hesap vereceğiz. Hodri meydan. Eğer bu AK Toroslar çetesi yargılanmazsa, bu yaptıklarından hesap sorulmazsa, bu kadar masumun üzerine sırf Ekrem Başkan korkusuyla salınan bu çetenin yaptıkları yanına kar kalırsa, o zaman bu düzene susana da kurana da yazıklar olsun.
Bana Erdoğan, ikide bir diyor ki ‘Ankara merkezli siyaset yap.’ Dağıt çeteyi, içimiz rahat etsin, gelelim. Bana diyor ki ‘Ekrem’i, Zeydan’ı, Muhittin’i bırak. Mehmet Murat Çalık’ı bırak. Ankara merkezli siyaset yap.’ Buradan açıkça çağırıyorum. Çete merkezli değil, adalet merkezli siyasete gel Erdoğan. Gel. Ben geçen hafta Aksaray merkezli siyaset yaptım. Bugün Tuzla merkezli siyaset yapıyorum. Herkesi beklerim, pazar akşam üstü Tokat merkezli siyaset yapmaya gidiyorum. Bu kötülüğe susarsak memleketi susturacaklar. Bir adım geri atarsak 100 yıl geri götürecekler.
Bir santim eğilirsek bu millete diz çöktürecekler. Ant olsun ki diz çökmeyeceğiz, ant olsun ki teslim olmayacağız. Bu kerameti kendinden menkul, kağıttan kaplan saray siyasetçileri, Erdoğan’ın etrafındaki herkesi tehdit edenler, İstanbul’a gelip burada ülke siyasetinin akışını değiştireceğini sananlar… Biz idam fermanı boynunda Anadolu’ya geçmiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz. O yüzden ne Ekrem teslim olur, ne Özgür. Ne Ekrem korkar, ne Özgür korkar”