1 Ocak 2025'te Ekrem İmamoğlu’nun Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne ifade vermeye geldiği sırada adliye önünde polise mukavemet ettiği iddia edilen aralarında görevden alınan CHP'nin eski İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in de bulunduğu toplam 26 kişi ilk kez hakim karşısına çıkıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in de takip ettiği duruşma saat 11.00 sıralarında başladı.

CHP İl Başkanlığı görevinden alınan Özgür Çelik ve beraberindeki 25 kişi hakkında 'Görevi yaptırmamak için direnme', 'İzinsiz gösteriye katılıp uyarıya rağmen dağılmama', 'Kasten yaralama' ve 'Kamu malına zarar verme' suçlarından 3 yıl 7 aydan başlayarak 15 yıl 6 aya kadar değişen hapis cezası isteniyor. Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda görülecek duruşmaya Özgür Çelik saat 09.30 sıralarında geldi. Duruşma 18. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmesi gerekirken salon kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılıyor.

ÖZGÜR ÖZEL DE TAKİP ETTİ

Özgür Çelik'in yargılandığı davanın ilk duruşmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel de takip ediyor.Özel saat 10.00 sıralarında beraberindekilerle Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldi. Çelik ile bir süre sohbet eden Özel daha sonra duruşmanın görüleceği alana geçti.

Hazırlanan iddianamede sanıklara, 'Görevi yaptırmamak için direnme', 'İzinsiz gösteriye katılıp uyarıya rağmen dağılmama', 'Kasten yaralama' ve 'Kamu malına zarar verme' gibi bir dizi ağır suçlama yöneltiliyor. Bu suçlamaların her biri, Türkiye'de toplanma ve gösteri özgürlüğünün sınırlarının ne kadar tartışmalı hale geldiğini bir kez daha gündeme getirdi. Muhalefet kanadı, bu davayı iktidarın yargıyı bir sopa gibi kullanarak muhalif sesleri susturma çabasının yeni bir örneği olarak görürken, iktidar ise kamu düzenini ve görevli memurların güvenliğini sağlama gerekliliğini savunuyor. Dava, bu iki zıt görüşün hukuk arenasında çarpıştığı kritik bir platforma dönüştü.

'Bu dava, partimizi yargı kıskacına alma girişimidir'

Duruşmada ilk savunmayı yapan, görevden alınan eski İl Başkanı Özgür Çelik, sözlerine suçlamaları reddederek ve hayatında ilk kez hakim karşısına çıktığını belirterek başladı. Savunmasını siyasi bir zemine oturtan Çelik, bu davanın sadece kendisini değil, topyekûn Cumhuriyet Halk Partisi'ni hedef alan antidemokratik bir sürecin parçası olduğunu iddia etti. "Dikensiz gül bahçesinde yürümüyoruz. Ülkemizin birinci partisi seçildik, 3 ayrı davada yargılanıyorum. Bu dava bizim 300 gündür yaşadığımız olağanüstü sürecin sonucudur. Bizi ve CHP'yi yargı kıskacına almak istiyorlar," diyen Çelik, iktidarın yargı aracılığıyla siyasi rakiplerini sindirmeye çalıştığını öne sürdü.

Çelik, o gün yaşananların temelinde, Ekrem İmamoğlu'nun en temel anayasal hakkı olan basın açıklaması yapma hakkının engellenmeye çalışılmasının yattığını savundu. Adliye çevresindeki yolların kapatılarak vatandaşların seyahat özgürlüğünün kısıtlandığını belirten Çelik, "Ben ve arkadaşlarım ilk defa 31 Ocak'ta adliye önünde basın açıklaması yapmadık. 2 yıllık görev süremizde yüzlerce etkinlik, eylem gerçekleştirdik. Neden o gün engellendik?" diye sordu. Savunmasıyla adeta bir siyasi manifestoya imza atan Çelik, Çağlayan Adliyesi'nin sürekli bir abluka altında olmasını da eleştirerek, "Vatandaş bana derdini anlatacak, 'Nerede görüşelim' diyor; Çağlayan Adliyesi'nde ya da Vatan Emniyet'te görüşelim diyorum," sözleriyle durumun ironisine dikkat çekti.

Kılıçdaroğlu kurultaya katılacak mı?
Kılıçdaroğlu kurultaya katılacak mı?
İçeriği Görüntüle

Savunmadan çarpıcı detaylar: 'Dağılın anonsu duymadık, biber gazı kokusunu aldık'

Özgür Çelik, savunmasının devamında o gün yaşanan arbedenin detaylarına da girdi. Basın açıklaması yapmalarının engellenmeye çalışıldığını, ses sisteminin bulunduğu otobüsün önüne TOMA çekildiğini anlattı. Bunun üzerine parti yöneticileriyle bir karar alarak otobüsün üzerine çıkmaya yöneldiğini belirten Çelik, "Orada bulunan polislerle çok kısa bir diyalog oldu. 'Efendim, bu tarafa gidemezsiniz' dediler. Biz de geçtik gittik," dedi. Otobüsün üzerine çıktığında, polisin kalabalığa kalkanlarla set olduğunu gördüğünü ve emniyet yetkililerine "Lütfen orayı açınız" diye seslendiğini aktardı.

En çarpıcı iddialarından biri ise polisin herhangi bir "dağılın" anonsu yapmadan müdahaleye başlamasıydı. Çelik, "Biz polisler tarafından hiçbir 'dağılın' anonsu duymadık. Bu konuşmanın sonrasında emniyet yetkilileri vatandaşlara biber gazı sıktı. Ben otobüsün üzerinden gazın kokusunu aldım. 10 santim mesafeden biber gazı sıkarsanız, o karışıklığın içerisinde yere düşen, yaralanan insanlar olur. Sebebi budur," diyerek arbedenin sorumluluğunun müdahaleyi başlatan güvenlik güçlerinde olduğunu ima etti. Polisin de emir eri olduğunu bildiğini ve onları suçlamak istemediğini belirten Çelik, asıl hedefin partileriyle polisleri karşı karşıya getirmek olduğunu savundu.

'Kopyala-yapıştır' iddianame ve tanınan sanıklar

Savunmasında iddianameye yönelik ciddi eleştiriler de getiren Çelik, şikayetçi polislerin ifadelerinin adeta "kopyala-yapıştır" yöntemiyle hazırlandığını, cümlelerin bile aynı olduğunu iddia etti. Müşteki polislerin tamamının "Yaralanmama sebep olan kişileri görmedim; görsem de tanımam" dediğini hatırlatan Çelik, "Bu 26 kişinin içinde polisler herkesi tanımayabilir ama beni tanır. Biz artık geze geze polislerle arkadaş olduk," sözleriyle hem kendisinin tanınan bir siyasi figür olduğunu vurguladı hem de şikayetlerin soyutluğuna dikkat çekti.

Kaynak: HABER MERKEZİ