Türkiye'nin yüreğini ağzına getiren 6.1 büyüklüğündeki depremle sarsılan Balıkesir'in Sındırgı ilçesinin yaraları henüz çok tazeyken, siyasetin kalbi de bölgede atmaya başladı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin kurmaylarıyla birlikte, büyük felaketin vurduğu ilçeye giderek hem vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti hem de bölgedeki duruma ilişkin kritik tespitlerde bulundu. Ancak Özel'in Sındırgı Belediyesi'ndeki ziyareti, bölgedeki gerçeğin ne kadar canlı ve ürkütücü olduğunu bir kez daha gösteren bir ana sahne oldu. Tam da yetkililerden brifing aldığı sırada, ilçe yeni bir artçı sarsıntıyla beşik gibi sallandı. Özel, o anları, "Biraz önce bir deprem daha yaşandı biz içerideyken" sözleriyle aktararak, Sındırgı halkının yaşadığı korku ve endişenin hala devam ettiğini birinci ağızdan tecrübe etmiş oldu.
Bu sadece bir "geçmiş olsun" ziyareti değildi. Bu ziyaret, ana muhalefet liderinin, bir doğal afetin ardından ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve siyasi sonuçlara dikkat çektiği ve iktidara net mesajlar gönderdiği bir meydan okumaydı. Yıkılan binaların enkazı henüz tam olarak kaldırılmamışken, Özel'in açıklamaları, siyasetin enkaz altında kalmaması ve halkın yaralarını sarmak için derhal harekete geçmesi gerektiğine dair güçlü bir çağrı niteliği taşıyordu.
Asıl artçı şok ekonomide ve göç dalgasında olacak
Özgür Özel, Sındırgı'da yaptığı konuşmada, fiziksel sarsıntıların ötesinde, çok daha derin ve uzun vadeli bir tehlikeye dikkat çekti. "Bu tip durumları irdelediğimizde esas artçı şok ekonomide ve yaşanacak göç dalgasında olacak" diyen Özel, bir doğal afetin sadece binaları değil, aynı zamanda bir bölgenin tüm sosyal ve ekonomik dokusunu da yıkabileceği uyarısında bulundu. Bu tespit, sorunun sadece geçici barınma ve gıda yardımından ibaret olmadığını, Sındırgı'nın geleceğinin de büyük bir risk altında olduğunu ortaya koyuyordu.
Bir deprem sonrası bölgede yaşanabilecek ekonomik artçı şoklar, genellikle çok katmanlı olur. İlk olarak, yıkılan veya hasar gören iş yerleri, dükkanlar, atölyeler ve tarımsal yapılar, üretim ve ticaretin tamamen durmasına neden olur. Bu durum, bölge esnafının ve çiftçisinin gelir kaynaklarını bir anda keser. İkinci olarak, altyapının (yollar, köprüler, elektrik hatları) hasar görmesi, bölgenin dış dünyayla olan bağlantısını zayıflatır ve toparlanma sürecini yavaşlatır.
Ancak en büyük tehlike, Özel'in de vurguladığı gibi, yaşanacak göç dalgasıdır. Evini, işini, umudunu kaybeden vatandaşların, özellikle de genç ve üretken nüfusun, hayata yeniden tutunabilmek için bölgeyi terk etmesi, Sındırgı gibi ilçeler için adeta bir "ölüm fermanı" anlamına gelebilir. Giden her bir aile, geride sadece boş bir ev değil, aynı zamanda kapanan bir dükkan, eksilen bir öğrenci ve ölen bir umut bırakır. Bu durum, ilçenin demografik yapısını değiştirir, sosyal hayatı çökertir ve ekonomik potansiyelini yok eder. İşte Özel'in "asıl artçı şok" olarak tanımladığı bu tehlike, doğru adımlar atılmazsa Sındırgı'nın yıllar boyunca telafi edemeyeceği bir yıkıma yol açabilir.
Çağrı net: Sındırgı derhal afet bölgesi ilan edilsin
CHP lideri Özgür Özel, bu karamsar tablonun ardından, çözüm için atılması gereken ilk ve en acil adımı da net bir şekilde ortaya koydu. "Sındırgı'nın yıllar kaybetmemesi, Sındırgı'nın yaralarının hemen sarılmasına bağlı" diyen Özel, bu noktada topu doğrudan hükümete attı. "Belediye başkanımız, ilçe yönetimimiz, büyükşehir belediye başkanımız Sındırgı'nın afet bölgesi ilan edilmesini, bunun zaman geçirilmeden Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yapılmasını ve Meclis'ten özel bir kanun çıkarılmasını talep ediyorlar. Biz de arkalarındayız" sözleriyle, partisinin bu konudaki tam desteğini ve kararlılığını ifade etti.
Bir yerleşim yerinin "afet bölgesi" ilan edilmesi, o bölgedeki vatandaşlar için hayati önem taşıyan bir dizi hakkı ve imkanı da beraberinde getirir. Bu karar alındığında, bölgedeki vatandaşların ve esnafın vergi ve kredi borçları ertelenir veya silinir. Yıkılan evlerin yerine devlet tarafından yeni konutların yapılması (TOKİ aracılığıyla) veya hak sahiplerine uzun vadeli, düşük faizli krediler sağlanması gündeme gelir. Çiftçilerin ve esnafın zararlarının karşılanması için özel destek paketleri oluşturulur. Kısacası, "afet bölgesi" ilanı, bölgenin yeniden ayağa kaldırılması için devletin tüm imkanlarını seferber etmesi anlamına gelir. Özel'in bu talebi, Sındırgı halkının mağduriyetinin giderilmesi için en somut ve en hızlı çözüm yolu olarak öne çıkıyor.
'Devletin şefkatli eli sındırgı'ya uzanmalı'
Özgür Özel, konuşmasında sık sık devletin sosyal rolüne ve vatandaşının yanında olma sorumluluğuna vurgu yaptı. "Devletin şefkatli elinin Sındırgı'ya uzanması lazım" ifadesi, bu ziyaretin ana mesajlarından birini oluşturdu. Bu söz, sadece bir temenni değil, aynı zamanda mevcut hükümetin afet yönetimi karnesine yönelik üstü kapalı bir eleştiriydi. CHP lideri, bu tür felaket anlarında devletin tüm kurumlarıyla, ayrım yapmaksızın, hızlı ve etkili bir şekilde vatandaşının yardımına koşması gerektiğini belirtti.
Bu "şefkatli el" metaforu, sadece maddi yardımları değil, aynı zamanda psikososyal desteği, vatandaşla kurulacak sıcak ve samimi diyaloğu, yaraların sarılması sürecindeki adaletli ve şeffaf tutumu da kapsıyor. Özel, partisinin ve özellikle CHP'li büyükşehir belediyelerinin tüm imkanlarıyla Sındırgı halkının yanında olacağını belirterek, yerel yönetimlerin bu süreçte ne kadar kritik bir rol oynayabileceğinin de altını çizdi. Bu, aynı zamanda, merkezi hükümetin olası bir yetersizliği durumunda, CHP'nin kendi belediyecilik modeliyle bir alternatif oluşturabileceği mesajını da içeriyordu.
Sadece bir 'geçmiş olsun' ziyareti değil, iktidara bir meydan okuma
Sonuç olarak, Özgür Özel'in Sındırgı ziyareti, geleneksel bir "geçmiş olsun" ziyaretinin çok ötesinde, çok katmanlı siyasi mesajlar içeren stratejik bir hamleydi. Bu ziyaretle CHP, bir yandan depremzede vatandaşların acısını paylaştığını ve onların sesi olduğunu gösterirken, diğer yandan da iktidarın afet yönetimi politikalarını sorgulama ve eleştirme fırsatı buldu. "Afet bölgesi" ilanı talebi, hükümeti somut bir adım atmaya zorlayan ve kamuoyu önünde sorumluluk altına sokan net bir siyasi pozisyondu.
Ekonomik yıkım ve göç tehlikesi uyarıları ise, meselenin sadece birkaç yıkık binadan ibaret olmadığını, ülkenin genel ekonomik ve sosyal sorunlarıyla ne kadar iç içe geçtiğini vurguladı. Özel'in Sındırgı'da yaşadığı artçı sarsıntı, hem ziyaretine dramatik bir boyut kattı hem de partisinin "Biz halkın yaşadığı sorunları yerinde, bizzat yaşıyoruz" mesajını güçlendirdi. Bu ziyaret, Sındırgı'nın kaderinin, önümüzdeki günlerde siyasetin de en önemli sınavlarından biri olacağını açıkça gösterdi. Hükümetin bu çağrılara nasıl yanıt vereceği ve Sındırgı halkının yaralarını ne kadar hızlı saracağı, sadece bir insani yardım meselesi değil, aynı zamanda siyasi bir güven oylaması niteliği taşıyacak.