Hakkındaki yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu, tutuklandığı gün CHP'nin cumhurbaşkanı adayı ilan edilmişti. İmamoğlu'nun tutukluluğunun yüzüncü gününde CHP Genel Başkanı Özgür Özel açıklamalarda bulundu. Seçim haritası üzerinden iddialı bir çıkışta bulunan İmamoğlu, "Gençler, gençler, gençler yukarıdan birine sesleniyorlar. Arkamda da bir tablo var. Bundan bir seçim önce Cumhuriyet Halk Partisi kıyılardaki oralarda da kesintilerimiz vardı. Kıyılarda belediyeleri alan 1. parti olabilen bir durumdan Cumhuriyet Halk Partisi bu ruhla, bu dayanışmayla Ekrem İmamoğlu gibi, Mansur Yavaş gibi her birisi bu ön saflarda oturan değerli Büyükşehir Belediye başkanlarımızın, il belediye başkanlarımızın, ilçe, belde belediye başkanlarımızın, doğru adayların doğru projelerle, temiz yüreklerle cesaretle çıktığı yolda 47 yıl sonra ortaya çıkan tablo böyledir. O bahsedilen isim Cumhurbaşkanı adayı olduğunda ve sandıklar açıldığında bu bu tabloda kırmızı olmayan hiçbir il kalmayacaktır. Buna inanıyoruz ve buna güveniyoruz" dedi.

Ekran Görüntüsü 2025 07 01 192838

"SEÇİME KADAR BEKLE ULAN"

Özel konuşmasında seçim vurgusu da yaptı ve "Altında imza var. Kasalardan para çıkmadı deyince elimizde görüntüler yoktu. Stoktan video kullandık. Kusura bakmayın dediler. Kusura bakmak değil. Kusura bakmak değil. Bu stok videoyu size kim yolladı? Boş kasaya rağmen basın görüntüleri kim dedi biliyorum. Bu görüntüyü yayana da o talimatı verene de diyorum ki seçime kadar bekle ulan. Seçime kadar bekle" ifadelerini kullandı.

"BİR KEZ DAHA KENETLENMEK İÇİN BURADAYIZ"

Özel'in yaptığı açıklamalardan öne çıkan satır başları şu şekilde: "Meclis grup toplantımızın olduğu gün ve saatte burada sizlerle birlikte akşam da her şeyin başladığı yerde, her şeyin başladığı saatte 20.30'da hep birlikte Saraçhane'deyiz. Bir büyük adaletsizliğin karşısında, bir demokrasi utancının tam ortasında mücadelemizle dimdik durmak için, hatırlamak, hatırlatmak için, unutmamak, unutturmamak için, bir kez daha kenetlenmek için buradayız.

Ekran Görüntüsü 2025 07 01 192904

"CUMHURBAŞKANI ADAYI ADAYLAŞTIĞI GÜN TUTUKLANDI"

Tam 100 gün önce bugün 15,5 milyon insanın sandığa giderek oy verdiği bir Cumhurbaşkanı adayı adaylaştığı gün tutuklandı. Bugün 100. gün. Yüz karasıdır. Demokrasinin yüz karasıdır. Adaletin yüz karasıdır. Bu süreç Türkiye siyasi tarihinin yüz karasıdır.

"KAZANANLAR HEP DİRENENLER OLMUŞTUR"

19 Mart'tan bu yana sokaklardayız, meydanlardayız. Gençlerin dediği gibi miting için değil, eylem için meydanlardayız. Bir darbeye karşı direnme hakkımızı kullanıyoruz. Çünkü bu milletin tarihinde aslında bir direnişin tarihi yatar. Tarihte zalimler hep var, var olmuştur. Bundan sonra da olacaktır. Ama direniş ile de vardır. Kazananlar hep direnenler olmuştur.

İMAMOĞLU 100 GÜNDÜR ONURUYLA DİMDİK AYAKTA DURUYOR"

Ekrem İmamoğlu 100 gündür gururuyla, onuruyla o hücrede dimdik ayakta duruyor. Atılan iftiralardan hiçbirisi ona yapışmadı, yapışmıyor. Biz de milletimizle birlikte 100 gündür meydanlardayız. Ekrem Başkanı hapse atanlar da korkudan insan içine çıkamazken biz beraberiz, birlikteyiz, omuz omuzayız. Birbirimizin yüzüne gözüne bakıyor, birbirimizden güç alıyoruz.

Bu millet vicdanı karalara değil, size, bana, Ekrem Başkana itibar ediyor. Bu millet devleti kendi çıkarları için kullananların değil, gerekirse yalın ayak, çıplak elle adalet mücadelesi verenlerin yanında duruyor. Değerli arkadaşlar, bu iktidar 100 gün önce milletin gözünden de gönlünden de düşmüştür. Bu iktidar aslında 100 gün önce kaybettiğini itiraf etmiştir. İşte bu yüzden bugün aynı zamanda milletin henüz tecelli etmemiş iradesinin ilan edilmemiş de olsa zaferinin 100. günüdür.

100 gündür bu ülkeyi yönetenler artık meşru bir iktidar değildir. Bir avuç insandan oluşan bu yapı baskıyla ayakta durmaya çalışan yitik bir rejimi temsil etmektedir. Demokrasilerde aslolan ise milletin iradesine saygı duymaktır. Milletin istediği yönetime gelir, istemediği gider. Millet karar verdi. Adalet ve Kalkınma Partisi 23 yıldır iktidarda. Millet karar verdi, Recep Tayyip Erdoğan Başbakan oldu, Cumhurbaşkanı oldu. Aynı millet 31 Mart 2024 günü bir karar verdi ve Cumhuriyet Halk Partisi'ni, partimizi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini aynen kurulduğu gün gibi o gün de Türkiye'nin 1. partisi yaptı.

"AK PARTİ İLKE KEZ YENİLGİ İLE TANIŞTI"

AK Parti ise kurulduğu günden sonra ilk kez yenilgi ile tanıştı. Seçim gecesi yaptığım açıklamada şöyle demiştim. Bu galibiyetin kaybedeni yoktur. Bizim başarımız kimsenin hezimeti olmayacaktır. Bu sonuçları bizi rehavete sevk edecek bir galibiyet olarak değil, seçmenin açtığı geleceğe yönelik bir kredi olarak değerlendiriyoruz. Böyle söylemiştim.

"ARAŞTIRMA ŞİRKETLERİ PARTİMİZİ GELECEĞİN İKTİDAR PARTİSİ OLARAK ÖLÇTÜLER"

O gün kazandığımız belediyelerle ertesi sabah daha iyi hizmet için, milletin gönlüne girmek için yola koyulduk. Belediye başkanlarımız var güçleriyle durmadan, yorulmadan çalıştılar. İhtiyacı olanlara partisine bakmadan, siyasi görüşüne bakmadan yardım götürdüler. Seçimlerden sonra 6-7 ay sonra yaptığımız araştırmalarda başkanlarımızdan, belediyelerimizden memnuniyet oranı Türkiye ortalamasında yüzde 58'leri buldu. Başkanlarımızdan yüzde 70'e varan memnuniyet oranlarını yakalayanlar oldu. AK Parti de aynı ölçümleri yaptırdı. AK Parti'nin kendi ölçümlerinde bizim 58 bulduğumuzu onlar 61 olarak ölçtüler. Partimizi de bugün de olduğu gibi o gün de bugün de bütün araştırma şirketleri Türkiye'nin 1. partisi geleceğin iktidar partisi olarak ölçtüler, ilan ettiler.

"ÖNCE BELEDİYELERİMİZİ ÇÖKERTMEYE ÇALIŞTILAR"

O gün iktidarın yapması gereken bizimle hizmette yarışmaktı. Ama onlar bizde yarışmak yerine, bizle yarışmaktan korkarak bizim demokrasiye duyduğumuz saygıyı, 47 yıl gösterdiğimiz saygıyı millet onlardan Cumhurbaşkanlığı seçiminin takviminin başlayacağı güne kadar sadece 47 ay bekledi. Bırakın 47 ayı, 47 gün bile milletin kararına hürmet edemediler. Yükselen bir panik, bitmeyen bir kibirle millete cephe aldılar. Önümüzü kesmek için iki yola başvurdular. Önce belediyelerimizi çökertmeye çalıştılar. SGK ve vergi borçlarını pek çoğu kendi dönemlerinden kalan faiz üstüne faiz binmiş fahiş borçları bizim başkanlarımızdan bir seferde, tek seferde kesmek istediler ve bunu büyük oranda yaptılar.

Mahkeme mahkeme gezdirdikleri, Canan Kaftancıoğlu, Enis Berberoğlu, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Sözcü Gazetesi, Selçuk Kozağaçlı, Grup Yorum, Türk Tabipleri Birliği, Sırrı Süreyya Önder davalarında görevini verilen siyasi talimatları harfiyen yerine getiren sonra Bakan Yardımcısı olarak Ankara'da ödüllendirilen seyyar giyotini buldular ve bu ismi anayasaya aykırı bir kararla Adalet Bakan Yardımcılığı gibi siyasi bir makamdan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına atadılar. 9 Ekim'den bu yana 265 gündür İstanbul'da ve Türkiye'de adalet ayaklar altında, vicdan ayaklar altında.

Muhaliflere, siyasetçilere, gazetecilere, belediye başkanlarımıza, pırıl pırıl bürokratlarımıza soruşturmalar açıldı, haksız tutuklamalar yapıldı. İlk olarak 30 Ekim'de Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer tutuklandı, yerine kayyım atandı. Esenyurt Halkı'nın yüzde 51 oyla seçtiği Ahmet Özer 244 gündür tutukludur. 244 gündür Esenyurt Belediyemiz işgal altında, Esenyurt'un iradesi esirdir. Takip eden günlerde Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat'ı tam 165 gündür tutuklu. Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler 119 gündür tutuklu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu 100 gündür tutuklu. Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye başkanımız Murat Çalık yüzer gündür tutuklular. Büyükçekmece Belediye Başkanımız Hasan Akgün, Gazi Osmanpaşa Belediye Başkanımız Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanımız Utku Caner Çaykara, Ceyhan Belediye Başkanımız Kadir Haydar, Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin 27'şer gündür tutuklular, zindandalar.

"TEK SUÇLARI ALDIKLARI GÖREVLERİ HAKKANİYETLE YAPMAK"
Onlarla birlikte 27 gündür, 100 gündür, 119 165 gündür içeride olan bürokratlarımız var. Tek suçları aldıkları görevi hakkaniyetle yapmak. İçeride halen durduklarına göre kendilerine verilen iftira talimatnamelerine uymamak, gerçeğe aykırı beyanlar verip birbirini karalamamaktır. En en yeni bürokratımızdan yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlara kadar Silivri'de ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinde esaret altında tutulan namuslu insanlara buradan bu salondan selam yolluyoruz. Hepsinin arkasındayız, hepsinin yanındayız, hepsinde gurur duyuyoruz. Bizler erken seçim istiyorduk. Erken seçimin adayı erken belirlenir diye yola çıktık. 23 Mart'ta ön seçimle adayımızı belirleyeceğimizi ilan ettik. İşte o zaman telaşla tüm tuşlara birden bastılar. Millet erken seçim isterken onlar darbe hazırlıklarını erkene çektiler.

"BU HUKUKSUZLUĞA RAZI GELMEYEN FAKÜLTE DEKANI İSTİFASINI VERDİ GİTTİ"
Ekrem Başkanımız ön seçim başvurusunu yaptığı günden bir gün sonra 22 Şubat'ta 31 yıllık diplomasına soruşturma açtılar. Bu hukuksuzluğa razı gelmeyen Fakülte Dekanı istifasını verdi gitti. 19 Mart günü Fakültenin yönetim kurulu toplanacaktı. Sürekli o yönetim kuruluna 7 kişilik yönetimde 4 yetmez. 5'i buldunuz mu?

Ekran Görüntüsü 2025 07 01 192927

"BU ÜLKEDE DEVLETİN SÖZÜNÜN KIYMETİNİN OLMADIĞINI TÜM DÜNYAYA İLAN ETTİLER"
Diploma iptal olacak mı diye sordular. İşletme Fakültesi'nin onurlu öğretim üyeleri, yönetim kurulu üyeleri buna yanaşmayınca bir gece önce iftar vaktinde hava kararmışken fakültenin değil üniversitenin yönetim kurulunu ring seferlerini düzenleyecek, boyanacak duvarlara boya alacak, fakültelerin üniversitenin ortak alanlarının ortak kararlarını verecek ancak diplomayla, transkriptle, dersle, notla, eğitimle alakası olmayan İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu İşletme Fakültesi'nin verdiği diplomayı tek başına ve yetkisizce iftar vaktinde biraz önce Ekrem Başkanın videosunu istediğiniz izlediğiniz noktada iptal ettiler. Ekrem Başkan'ın 31 yıllık diplomasını iptal edenlerin yaptıkları kötülük şuydu. Bu ülkede artık hiçbir kağıdın değerinin olmadığını, canları istediğinde herkesin mazbatasına tapusuna diplomasına bankadan aldığı mevduat cüzdanına, memurdan aldığı evlendirme cüzdanına çökebileceklerini bu ülkede devletin sözünün kıymetinin ve güvencesinin olmadığını maalesef tüm dünyaya ilan ettiler.

"BU UTANÇ KARARINI 55 GÜN TEBLİĞ EDEMEDİLER"
Bu utanç kararını 55 gün boyunca tebliğ dahi edemediler. Tebliğden sonra açılan davada mahkemeye istenen belgeleri sunamadılar. Onun yerine birileri Hakimler Savcılar Kurulu'ndan belgeleri isteyip de vermeyenlere yanlış yapıyorsunuz demek yerine belgeleri isteyen heyeti ilk kararnameyle dağıtıp Türkiye'nin dört bir yanına sürdüler.

Erdoğan Ekrem başkandan o kadar çok korktu ki diplomayı iptal etmekle yetinmedi. Diploma iptalinden sonra saatler sonra bir sahur vaktinde başkanımızın evine yüzlerce polis ile birlikte geldiler. Tepedeki bir kişi, üç savcı, üç hakim ve üç gizli tanıkla bu milletin hafızasından hiçbir zaman silinmeyecek bir darbeye kalkıştı. İnsanlar tepki göstermesini istediler. Gösterileri yasakladılar. Meydanları ablukaya aldılar. Otobüsleri durdurdular. Metro istasyonlarını kapattılar. Köprüleri kaldırıp vapurları bağladılar. Tarihi yarımadaya adeta tecrit uyguladılar. İnsanları korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Ancak hiçbir zaman zalime boyun eğmeyen bu millet yine direndi. Bu dirilişe engel olamadılar. Cumhuriyet Halk Partililer Vatan emniyetinin önünde, öğrenciler Beyazıt Meydanı'nda toplandılar. İki tarafta da binlerce, on binlerce polis metrelerce barikat vardı. Öğrenciler ve CHP'liler önlerindeki barikatları yıkarak Saraçhane'ye yürüdüler. Saraçhane'de buluştular. 7 gün, 7 gece aynı meydanda, aynı otobüsün üzerinde, aynı mikrofondan seslenerek tarihe geçen eylemleri hep birlikte yaptık. 23 Mart geldiğinde 2 milyon üyemizle yapacağımız ön seçimi yasaklamaya, engellemeye kalktılar.

"15,5 MİLYON VATANDAŞIMIZ SANDIĞA KOŞTU OY KULLANDI"
Üye sandıklarımızın yanına dayanışma sandıklarımızı koyduk ve milletimizi sandıklara davet ettik. Bu kolay bir davet değildi. Sadece 3 gün vardı. Sadece 500.000'i son 1 ayda koşup gelmiş 2 milyon üyemiz vardı ve orada sizlere üyelerimize güvendik. Dedik ki dayanışma sandığından herkesi haberdar edin. Oy kullanmaya onları teşvik edin. Sandığa kadar eşlik edin dedik ve o gün sayenizde bu aziz millet 15,5 milyon vatandaşımız sandığa koşup oy kullandı. Ve 15,5 milyon vatandaşımız sandığa koştu geldi oy kullandı. En genci 18, en yaşlısı 104 yaşındaydı. Karnında 3 aylık bebeği ile gelen de oldu, 90 yaşında iki bastonuyla merdivenleri tırmanan da oldu. Geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler.

"MESELE ONLARLADIR, MİLLETİMİZLE DEĞİLDİR"
O gün başka çare yoktu, bu millete gittik. Bu milletin önüne sandık koyduk. Onlar o gün sandık kurmadılar ama kumpas kurdular. Sandıklar açılıp oylar sayılırken Ekrem başkanımızı ve arkadaşlarımızı demir parmaklıkların arkasına koyup üzerlerine demir kapıları kapattılar. İşte bugün o tutuklamanın 100. gününde bir aradayız. 100 günde ne yalanlar, ne iftiralar attılar. Bir ay sonra birbirinizin yüzüne bakamayacaksınız dediler. Balyozda, Ergenekon'da İstanbul seçimlerinin iptalinde hangi kumpasları kurdularsa o kumpasların bir benzerini kurdular. İnsan hafızası hem kuvvetli hem zayıf. Unutmamamız gerekenleri unutmuyoruz ama bazen unuttuklarımız da unutmamak gerektiği noktada bir kenarda duruyor. AK Parti halka hesap verecek deyince diyorlarmış ki kendi aralarında. Çok iyi oluyor. 12,5 milyon üyemiz var. Bunlar böyle deyince bu üyeler CHP gelirse huzurum kaçar. Evladım işten çıkar. Torunum mülakata girmişti, kazanmıştı. Biz de o yüzden öyle olsun diye AK Parti'ye kaydolmuştuk ya da muhtar topladı kimlikleri AK Parti'ye kaydetti. Benden de hesap sorulacak. Buradan televizyonları başından bizi dinleyen AK Parti'nin tüm üyelerine sesleniyorum. Hesap verecek olan bu memleketin namuslu, çalışkan, yoksul her ne sebeple olursa olsun AK Parti'ye kaydolmuş, kaydedilmiş üyeleri değil bize bu zulmü yapanlardır. Mesele onlarladır. Milletimizle değildir.

"EKREM İMAMOĞLU VE ARKADAŞLARIMIZ MASUMDUR"
Ona sesleniyorum. Ey Erdoğan! Bundan 2 ay önce, 3 ay önce, 100 gün önce demiştin ki bir ay geçsin. Birbirlerinin yüzüne bakacak, ailelerinin gözünün içine bakacak halleri kalmayacak. Atılacak iftiralara, yalanlara, gizli tanıklara ailelerin birbirine düşmesine güveniyordun. Bak bu meydanda bu salonda hep beraberiz. Biraz önce Türkiye'nin dört bir yanında olduğu gibi. Buradan ben bu salonu dolduranların gözlerinin içine, Ekrem Başkanın değerli eşinin gözünün içine, ailelerin gözlerinin içine, Türkiye'nin gözünün içine bakarak söylüyorum. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımız masumdur. Atılanlar iftiradır. İnsan içine çıkamayacaklar. Siz iftiracılarsınız. Sizlersiniz. Biz buradayız. Buradayız. Hep birlikteyiz.

"EKREM BAŞKANIN BİR VESİKALIK FOTOĞRAFINA YENİLECEKSİNİZ"
Ekrem Başkan sosyal medya hesabından sesini duyuruyor diye sosyal medya hesabını kapattılar. Fotoğraflarını, pankartlarını, afişlerini toplattılar. Oysa İstanbul'un son seçilmiş, halen daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı unvanını taşıyan kişisi Ekrem İmamoğlu'dur. Tutuklu olduğu için yerine grubumuzdan bir vekil seçilmiştir. İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı geri dönene kadar onun görevine vekalet etmektedir. Oysa seçilmiş kişinin resmini belediyenin panolarından, sesini seyahat edilen metroların vagonlarından kaldırmaya çalışanlara buradan söylüyorum. Yasaklamalarla, resim indirmeyle, ses kısmayla bu milletin gönlünden Ekrem Başkanı sökemezsiniz. Yenileceksiniz. Bütün resimleri indirseniz, pankartları toplasanız, bütün sesleri kıssanız da günü gelecek Ekrem başkanın bir vesikalık fotoğrafına yenileceksiniz. 100 gündür, 100 gündür hiçbir iddialarını ispat edemediler. Boş dosyalar ellerinde patlayınca itirafçı aramaya başladılar.

Chp Miting 745X465 Jpg 1750860505

"PARA BULACAĞIZ DİYE KÜÇÜK ÇOCUĞUN KUMBARASINA DAHİ EL KOYDULAR"
Ailelere, evlatlara, eşlere saldırıyorlar. Para bulacağız diye küçük bir çocuğun kumbarasına dahi el koydular. Bir kızımızın kulağındaki küpeyi alıp onu altın sanıp sökmeye kalktılar, kulağına dedektör tuttular. Kadın tutuklulara avukatları olmadan uzaktan bağlantıyla ekrandan bağlanıp "Süremiz dar. 5 dakikan kaldı. 5 dakika içinde istediklerimi söylemezsen, benim dediğim gibi bir ifade vereceğini söylemezsen beni de evladını da 20 yıl göremezsin" diyecek kadar haysiyetsizleştiler.

Ve yine ve yine bir tutukluyu Kandıra Cezaev'inden Çağlayan'a rızası olmadan, haberi olmadan, ailesi bilmeden, avukatı çağrılmadan götürdüler. Orada bir salona değil bilinmedik bir odaya götürüp bir başsavcı, üç savcıyla karşısına geçtiler. Psikolojik baskı, sosyal işkence, tehdit ve avukatım nerede deyince onun yanında rahat konuşamıyorsun. Biz seni sorguya değil sohbete çağırdık. Bu sohbetin sonundan özgürleşerek ayrılabilirsin dediler. Bunu yaparken bir başsavcı ve üç savcı birlikte oradaydılar. Buradan HSK'ya sesleniyorum. HSK'nın başkanı olan Adalet Bakanı'na sesleniyorum. Türkiye'de yargı konusunda sözü olan, fikri olan, görevi olan, eğitimi olan herkese sesleniyorum. Bir sorgulamada avukatın bulundurulması kaç yıllık kazanımdır? Var olan avukatsız ifade alıp iftiracıya zorlamak ve buna karşı kimsenin harekete geçmemesi ne demektir? O salonlarda, o başsavcıyı, üç savcıyı yetkisiz bir şekilde bu işi yapmasına susanlara sesleniyorum. Görevinizin başına dönün. Gereğini yapın. O küstahlara haddini bildirin. Yoksa bu millet size haddinizi bildirecek.

Ümit Özdağ CHP mitingi kararının nedenini açıkladı
Ümit Özdağ CHP mitingi kararının nedenini açıkladı
İçeriği Görüntüle

"OLMAYAN PARAYI BOŞ TARLADAKİ KÖR KUYULARDA ARADILAR"
Ekrem Başkanın gencecik pırıl pırıl avukatını görevini yapıyor diye, aleyhte verilen ifadeleri, iftiraları edinmeye çalışıyor diye, savunma bütünlüğü oluşturmaya çalışıyor diye aldılar içeriye tıktılar. Güya bunun için yaptılar ama birazdan bahsedeceğim. Bir MASAK raporunu hallaç pamuğu gibi attığı için, bir babaya, bir evlada atılan iftiraları ortaya çıkardığı için, MASAK'a ve Savcı'ya suç üstü yaptığı için, anlatamasın diye içeriye koydular. Bir tutukluyu ifadeye götürdükleri sırada eş zamanlı eşini de gözaltına alıp tutukluya eşin de gözaltına sevk. Burada iyi bir ifade verirsen akşam evde buluşursunuz deyip, iyi ifade vermezsen eşini de tutuklayacağız, evlatlarına kim bakacak diyecek kadar haysiyetsizleştiler. Ekrem Başkanın evladını, babasını kumpasa dahil etmeye çalıştılar. Hasan İmamoğlu'nun evinin önündeki bahçeyi köstebek gibi kazdılar. Olmayan parayı boş tarladaki kör kuyularda aradılar. Aslında o kuyulara kararmış vicdanlarını gömdüler. Tutuklanan arkadaşlarımızı uzak cezaevlerine sürdüler.

Harita-4

"DOLAR GÖRÜNTÜLERİNİ SERVİS ETTİLER, TUTANAKTA KASADA MERMİ BULUNMUŞTUR YAZIYOR"
Yatak vermediler. Günlerce nöbetleşe yerde yatırdılar ve bunu yaparken kendi aralarında filanca savcı eskiden Cezaevi savcısıydı. Bütün cezaevlerini koşulları biliyor. Hangi koğuş tedirginlik yaratır. Kim nerede kaç gün dayanır biliyor. Patır patır sökülecekler bu ifadeleri teker teker imzalayacaklar dediler. İşte o iftiralara birbirine karşı iftira atıp kendini kurtar dene, hem kendine hem herkese kazılan kumpasa alet olmayanlara, o iftira çukuruna düşmeyenlere selam olsun. Aileleri burada. Onlarla ne kadar gurur duyarsanız azdır. Gözaltındaki arkadaşlarımızı iki yanlarına birer polis sıraya dizerek ellerini önlerinde bağlayarak devletin polisine görüntülerini çektirip medyaya servis ettiler. Darbe dönemlerinde yaşanan ayıp 2025'te bu millete yaşattılar. Bu ülkeyi, bu ülkeyi o hale düşürmekten utanmadılar. Belediyede açtıkları kasadan Gaziosmanpaşa Hakan'ımızın kasasından belediyenin resmi mührü çıktı. Belediyenin resmi mührü. Yine koruma müdürü Mustafa Akın'ın namuslu bir polis olan devlette şanla şerefle ödül belgeleriyle görev yapmış olan yıllardır Ekrem Başkanımızın ailesinin yanından ayrılmayan Mustafa komiserin yayladaki evine gittiler. Dandik bir kasanın içinde 48 tek resmi silahta kullanılacak mermiyi buldular. Ancak ekranın yarısına kırmızı kırmızı yazarak efendim gizli kasalara ulaşıldı diyerek kasadan boşaltılan dolar görüntülerini servis ettiler. Tutanakta kasada mermi bulunmuştur yazıyor. TRT çıkan dolarları gösteriyor. Kasada belediyenin mührü bulunmuştur yazıyor. TRT Haber Euro çıkartıyor. Buna itiraz edince böyle bir arama tutanağı yok.

428F6290 0C9C 11F0 B234 07Dc7691C360.Jpg

"AZİZ İHSAN AKTAŞ DİYE BİRİSİ GİRMEDİĞİ YER, GİRMEDİĞİ İHALE YOK"
Aziz İhsan Aktaş diye birisi girmediği yer, girmediği ihale yok. Ne eksik kalmış Türkiye Büyük Millet Meclisi, ne Sayıştay, ne Trabzon Büyükşehir Belediyesi, ne Isparta Belediyesi. 20'den fazla büyük üniversite, Devlet Hastanesi, Şehir Hastanesi neredeyse bakanlıkların hepsi. Hepsinde Aziz İhsan Aktaş var. Bunu aldılar içeriye koydular.

Chp Miting 745X465 1749873639

Sadece Beşiktaş'la Esenyurt'la ilgilendiler. Kendisini içeride tuttular ve bu kişiyi suç örgütünün başı olarak tanımladılar. Sonra kendisinden bizim pırıl pırıl arkadaşlarımızı karalayacak bir ifadeyi alınca onu serbest bıraktılar. Öyle bir noktadayız ki düşünün. Bir suç örgütünün lideri suçu itiraf ettiği için dışarıda, şoför, sekreter ve konuyla ilgisi olmayan arkadaşlarımız içeride. Bunlar adaleti yere çalıp menfaati baş tacı edenlerdir. Günü gelince bizim masum arkadaşlarımız gibi haksız, hukuksuz, işkenceye muhatap olmayacaklar ama yargının önünde mutlaka hesap vereceklerdir. Mutlaka!

Soruşturma ne kadar saçmaysa sorular o kadar komik, soranlar o kadar aciz, yanıtlayanlar o kadar masumdu. İBB eski İBB Genel Sekreteri Mehmet Çakıroğlu'na Ekrem İmamoğlu ile niye bu kadar çok telefonda konuştuğunu sordular. İBB Kamulaştırma Müdürü Fatih Özçelik’in evinden 2 yarım, 2 çeyrek, 3 tane gram altın çıkmıştı. Bunları kimden rüşvet aldın diye sordular.

Sünnet takısından yolsuzluk çıkarmaya çalıştılar. Özel Kalem Müdürümüz Kadriye Hanım 2021-2022 aracın İpsala’dan dışarıya çıkmış Ekrem başkana verilen rüşvetleri yurt dışına mı kaçırdın diye sordular. Kadriye Hanım dönüp aracı 2023'te satın aldığını söyleyince "Bunu bilmiyorduk, kusura bakmayın" dediler.

489956817 703563088863777 1147926302050820284 N

Zeytinburnu adayımız Onur Soytürk. Babanın adına, kayınpederinin adına Atina'da hesap açtırmışsın, oraya para yatırmışsın dediler. Onur Soytürk Atina'ya hiç para yatırmadığını, kayınpederinin adına da hesap açtırmadığını, açtıramayacağını söylediler. Bir yolunu bulmuşsun, açtırmışsın, nasıl bu kadar eminsin deyince, "4 yıl önce ellerimle toprak haber verdim" deyince dönüp "Başın sağ olsun." dediler.

428F6290 0C9C 11F0 B234 07Dc7691C360.Jpg-1

"HZ. MUHAMMED'E SAYGISIZLIĞA İZİN VERMEM AMA YAPILMAMIŞ BİR SAYGISIZLIK ÜZERİNDEN YAPILAN LİNCE DE İZİN VERMEM"
Aldım karikatüre baktım. "Peygamber Efendimiz’e bunu diyenleri ben de kınıyorum" demek işin kolayıdır. Özgür Özel olarak baktığımı ve gördüğümü söylüyorum. Buradan vicdan sahibi muhafazakârlara, yazarına, çizerine, hatta karikatüristlerine sesleniyorum. Ben baktığımda, Gazze'de bombardıman altında hayatını kaybetmiş, kanatlar takılmış bir melek görüyorum; bir başka bombanın öldürdüğü bir melekle karşılaşıyorlar. Bunu Hz. Muhammed olarak söylüyorlar. Hz. Muhammed, peygamber katındadır, melek değildir. Muhammed, ismini Hz. Muhammed’den alan, Gazze’de öldürülmüş bir Müslüman çocuktur; gökyüzünde karşılaştığı, bir başka peygamberden adını alan bir başka Gazzelidir. "Peygamberlerin adını alanlar burada ölüyor" diye resmedilmiş ve bu şekilde açıklanmış bir karikatürdür. O LeMan hepiniz susarken, Mavi Marmaray'a destek çizen LeMan'dır. O LeMan motokurye Samet'e destek vermiş LeMan'dır. Ben LeMan'ın rahmetli motokurye Samet'e, Filistin davasına doğrudan sahip çıktığına şahidim. Hz. Muhammed'e saygısızlığa da izin vermem ama yapılmamış bir saygısızlık üzerinden yapılan lince de izin vermem."

Kaynak: AJANSLAR