Yakın dünya tarihini irdelediğimiz zaman bugün yaşanan terör olaylarının tohumlarının 2. Dünya Savaşı sonrası savaş galiplerinin Filistin toprakları üzerinde İsrail devletini kurdurmaları ile başladığı görülecektir.
Filistin kaynaklı silahlı mücadele, süreç içerisinde yöntem ve hedef değiştirerek, Fas’tan Endonezya’ya, Balkan’lara, Kafkaslar’a, Afrika’ya, Arjantin pampalarından Mançurya’ya kadar geniş bir alana yayılmıştır.
Bu gelişmede silah üreten ülkelerdeki karteller, petrol ve su kaynakları için verilen savaşlar, aşırı kar hırsı yüzünden tüm ülkelerde toplum içerisinde varlıklı kesim lehine açılan “makasın” giderek daha da açılması terör örgütlerine insan kaynağı yaratan önemli faktörler arasındadır.
Silah, insan kaçakçılığının yanı sıra “Altın Üçgen” olarak nitelendirilen Kamboçya, Vietnam, Laos’un yanı sıra Afganistan, Pakistan, İran’da üretilen çeşitli narkotik maddelerin getirdiği ranttır. Aynı konum Güney Amerika içinde geçerlidir.
Terörü besleyen bu kaynaklar kesilmeden büyük alandaki mücadele başarılı olamaz.
Fütürist Allan Tofler 1980’lerde NPQ’de 21. yüz yılın iklim değişikliğinin getireceği afet ve yıkımlar ile adalet ve eşitlik arayan insanların oluşturduğu terör örgütlerinin eylemlerinin sarmalı içinde olacağını öngörmüştü.
Anarşi ve korku toplumla devlet arasındaki ilişkiyi koparır.
G 20 toplantılarında en önemli saptamayı Ali Koç yaptı.“Gerçek sorun kapitalizmdir.”
Bölüşüm, adalet ve eşitlik. Soruna çözüm aranacaksa ülkeler ve yöneticilerinin bunu göz ardı etmemeleri gerekir.
Terör birlikteliğini (PANTERÖRİZM) önlemenin temelinde ekonomik, sosyal, kültürel yönetim anlayışlarında radikal değişimler yatmaktadır. Gerçekleri görelim.
Not: Bu yazı 23 Kasım 2015 tarihinde bu köşede yayınlanmıştır..