Televizyon tarihine adını altın harflerle yazdıran Breaking Bad ve Better Call Saul projelerinin dahi yaratıcısı Vince Gilligan, uzun bir aranın ardından bambaşka bir evrenle izleyicilerin karşısına çıktı. Alışılagelmiş suç ve ahlak dramalarından sıyrılarak bu kez psikolojik gerilimi, post-apokaliptik atmosferi ve absürt bilimkurguyu harmanlayan Gilligan, Pluribus adını verdiği yeni projesiyle yine ezber bozuyor. İlk iki bölümüyle 7 Kasım 2025'te Apple TV platformunda prömiyerini yapan dizi, hem eleştirmenlerden aldığı övgülerle hem de sunduğu rahatsız edici dünyayla kısa sürede gündeme oturdu. Albuquerque, New Mexico topraklarında geçen hikaye, Gilligan'ın imzası haline gelen mekanları bu kez çok daha farklı ve tekinsiz bir anlatı için kullanıyor.
Toplu mutluluk mu, bireysel özgürlük mü?
Dizinin merkezinde, insanlığı bir gecede dönüştüren ve görünürde mükemmel bir uyum vaat eden bir salgın yatıyor. Uzaydan gelen bir sinyalde kodlanmış bir RNA dizisinin laboratuvarda yeniden üretilmesiyle yayılan virüs, insanları tek bir zihin yapısında birleştiriyor. Artık öfke, kıskançlık, hüzün gibi "olumsuz" duygular yok. Herkes mutlu, huzurlu ve birbirine bağlı bir kolektif bilincin parçası. Ancak bu ütopyanın karanlık bir bedeli var: bireysellik, özgür irade ve kimlik tamamen ortadan kalkmış durumda. Dizinin ismi Pluribus, Latince "e pluribus unum" yani "çokluktan birliğe" deyişine gönderme yaparak yapımın felsefi çatısını doğrudan işaret ediyor. Dizi, temelinde şu rahatsız edici soruyu soruyor: Acı çekme ihtimalinin olmadığı bir esaret, özgürlüğün getirdiği kaosa tercih edilebilir mi? Dizinin konusu itibarıyla bu felsefi derinlik, onu sıradan bilimkurgu yapımlarından ayırıyor.
Direnişin ve yalnızlığın adı: Carol Sturka
Hikaye, bu büyük dönüşümden etkilenmeyen ve virüse karşı bağışıklığı olan dünyadaki 12 kişiden biri olan Carol Sturka'nın gözünden anlatılıyor. Better Call Saul'daki performansıyla hafızalara kazınan Rhea Seehorn, Carol karakterine hayat veriyor. Bir yazar olan Carol, artık tek bir zihin haline gelmiş milyarlarca insanın arasında yapayalnız kalmıştır. Onun varlığı, kusursuz işleyen bu yeni düzen için bir anomali, bir "tehdit" olarak görülür. Carol'ın yalnızlık, geçmişe duyduğu özlem, bastırdığı öfke ve bireyselliğini koruma içgüdüsü arasındaki mücadelesi, dizinin psikolojik gerilimini besleyen ana damarı oluşturuyor. Seehorn'un karakterin içsel çatışmalarını ve sessiz isyanını yansıttığı performansı, şimdiden eleştirmenler tarafından övgüyle karşılanıyor.
Yıldızlar geçidi gibi bir oyuncu kadrosu
Pluribus dizisinin başarısındaki en önemli etkenlerden biri de titizlikle oluşturulmuş oyuncu kadrosu. Başrolde yer alan Rhea Seehorn'un yanı sıra, kolektif bilincin bir temsilcisi ve Carol ile iletişim kurmaya çalışan Zosia rolünde Karolina Wydra dikkat çekiyor. Miriam Shor, Carol'ın hem menajeri hem de romantik partneri olan Helen karakteriyle hikayeye derinlik katarken, Carlos Manuel Vesga ve Samba Schutte gibi isimler de yan rollerde önemli performanslar sergiliyor. Samba Schutte'nin canlandırdığı Koumba Diabaté karakteri, Carol gibi bağışıklığı olan ancak yeni düzeni farklı bir şekilde kabullenmiş biri olarak, hikayenin ahlaki tartışmalarına yeni bir boyut ekliyor.
Gilligan'ın kamerasından 'tehlikeli iyi'nin portresi
Vince Gilligan, önceki işlerinde "kötülüğün" ve ahlaki çöküşün karmaşık portrelerini çizerken, Pluribus ile "tehlikeli iyiliğin" peşine düştüğünü belirtiyor. Yaratıcı isim, verdiği bir röportajda amacının dışarıdan yumuşak ve huzurlu görünen, fakat özünde son derece ürkütücü bir dünya inşa etmek olduğunu ifade etti. Çekimleri yaklaşık yedi ay süren dizinin mekanı olarak yine Albuquerque'in seçilmesi, Gilligan'ın kendi evrenine yaptığı bir selamlama olarak yorumlanıyor. Ancak bu kez güneşli ve kurak araziler, Walter White'ın dramasından çok, tek tip bir mutluluğun donukluğunu simgeliyor. Apple'ın projeye en başından iki sezonluk onay vermesi, Gilligan'ın kurduğu bu yeni dünyaya ne kadar güvendiğinin bir göstergesi.
Eleştirmenlerden tam not alan bir başlangıç
Dizinin yayın tarihi olan 7 Kasım'ın hemen ardından gelen eleştiriler, Pluribus'un beklentileri aştığını gösteriyor. Yapım, 66 eleştirinin derlendiği Rotten Tomatoes'ta %100'lük inanılmaz bir başarı yakalarken, Metacritic'te 33 eleştiriden 87 puan gibi yüksek bir ortalama tutturdu. Seyirci puanlarının toplandığı IMDb platformunda ise 9.1 gibi çarpıcı bir puana ulaştı. Eleştirmenler diziyi cesur, orijinal senaryosu, felsefi derinliği ve Rhea Seehorn'un muazzam performansıyla öne çıkan, modern bir klasik olmaya aday bir bilimkurgu deneyimi olarak tanımlıyor. İlk iki bölümün ardından her cuma yeni bölümleriyle Apple TV'de izleyiciyle buluşmaya devam edecek olan Pluribus, insan doğası, özgürlük ve mutluluk kavramlarını yeniden sorgulamak isteyenler için kaçırılmaması gereken, sarsıcı bir yapım.



