Değerli okurlarım,  geçen haftaki yazı konumun başlığı “Sporda anarşi” idi…

Tabii ki, İzmir derbisindeki iki ezeli dost Göztepe ve Altay’ın maçına “anarşinin” damgasını vurması bu yazımın önemini artırmıştı. Tam 15 yıl önce (7 Haziran 2007) İzmir Konak Belediyesi Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde Konak Belediye Başkanı değerli dostum Ali Muzaffer Tunçağ’ın ev sahipliğinde sunumunu yaptığım sporda anarşiyi enine- boyuna masaya yatırıp “Spordaki Anarşinin. Müzikoterapi ve Psikoterapi İle Tedavisi” ni araştırmıştık. Hatırlayacağınız gibi değerli dost Dr. Ayhan Çekiç’ in yazıp bestelediği Göztepe Marşı ve diğer şarkı ve marşlarla gecenin yıllarca hafızalarda kaldığını çok iyi biliyorum.

Şimdi bana dönüp, bunları neden tekrarladığımı da soracağınızdan eminim…

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından anında iki kulübün taraftarlarına maddi ve manevi tribün cezaları verildi…

Değer miydi?

Tabii ki, hayır…

Bu arada mensubu olduğum  İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin (İGC) sporda dostluğu pekiştirmek adına  “Futbol Basın Ligi” düzenlemesi ise harika bir destekti. Hatta bu ligin bu seneki adı da benim Tercüman İzmir Bürosunu Haber müdürü olarak yönettiğim spor kadrosunun kıymetli elemanlarından rahmetli kardeşim “Hüseyin Yangır” ın adının verilmesi hepimizi tarifsiz mutlu etti…

Turnuvayı benim de mensubu olduğum Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) İzmir şubesi takımının kazanması güzel bir tesadüftü. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer ile İGC Başkanı Dilek Gappi Şampiyona ve diğer takımlara ödüllerini birlikte verdiler…

Darısı spora, futbola gönül verenlerin bu “Dostluk Köprüsü” nü sıkça kullanmalarını  diyorum…

* * *

Tüm ülke insanı, siyaset sahnesinde de bu dostluk köprüsünün kurulmasını çok istiyor. Ülke insanımız, yani bizler bu istekleri avazımız çıktığı kadar bağırıp seslendirirken, maalesef bizim seçtiğimiz veya seçmediğimiz vekiller TBMM kutsal çatısı altında kameralara karşı, gözümüzün içine baka baka “Bu da bir spordur!” dercesine (!) itiş kakış ve karate, boks, tekvando gösterilerine başlaması da neyin nesi!

Acaba buna “Hayat bir Tiyatro mu” desek, yoksa “Hepsi Hikaye… Geç Bunları “ mı desek!...

İnanıyorum ki, Hayat bir tiyatro olsa da Hakan Kirezci’ nin dediği gibi “politikleşme sorunu… Politişleşmekpolitik Leş olmak” tır…

Evet, önceki gün TBMM çatısı altında bir AKP’li vekilin İYİ partili vekile havada uçarak yumruk ve tekme atması ile hastanelik etmesi hoş bir şey miydi? Biri yoğun bakımda hayata tutunmaya çalışırken diğeri de  vekil olmanın zevkini karnını kaşıya kaşıya ortalıkta geziniyor!

Yarın sandık kurulduğunda, vatandaş bu Tiyatroyu! Unutur mu?

Bence “politik leş olmak” ta var! Değil mi?

Tabii anlayana sivrisinek saz, anlamayana da davul- zurna az!

Gelelim “ Hepsi Hikaye… Geç Bunları Demeyin!” faslına .

Aslında bu söz, genç hikaye  yazarı Ergün Dur’ un 315 sayfalık kitabının adıdır…

Kitabı zevkle okudum. Ben sadece arka kabağında yazdıkları ile yetineceğim.

AŞK

İranlı şair der ki; Aşka açma kanatlarını yanar…

Mevlana da fer ki: Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar …

TERSLİK

Aslan için ceylan güzel bir sofra… Ceylana göre ise aslan korkunç bir mahluk…

Bu iki farklı değerlendirme  de insan kendi aklınca, ceylana hak verir gibi olur . Ama ne var ki, bu hükmü verirken , az önce  pişirdiği tavuğu yemekle meşguldür… kapısını kilitleyen hırsız … Sigara için oğluna kızan sarhoş… Aldatılmaya köpüren sahtekar… Arkasından konuşanlara öfkelenen dedikoducu…

Evet, Ergun Dur’ un kitabının adındaki söze kulak verip “Hepsi Hikaye…  Geç Bunları” demeyin…

Bilmem, Spor, Siyaset ve Sanat Köprülerinden sizleri karşı tarafa geçirebildim mi?

Gelecek hafta daha güzel olaylar ve verilen mesajlardan bir köprü kurabilir miyim?