Türkiye'nin dört bir yanını saran ve kamudaki liyakat sistemini temelden sarsan "sahte diploma" şebekesine yönelik davada, kamuoyunu şaşırtan bir gelişme yaşandı. Aralarında çok sayıda kamu kurumu yöneticisinin de bulunduğu kişilerin elektronik imzalarını kopyalayarak sahte üniversite diplomaları, lise diplomaları ve sürücü belgeleri düzenledikleri iddiasıyla 199 kişinin yargılandığı davada, Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi, tutuklu bulunan son 5 sanığın da tahliyesine karar verdi. Bu kararla birlikte, aylardır süren operasyonlar ve soruşturmalar neticesinde açılan dev davada tutuklu sanık kalmadı.
Öte yandan, ikinci dalga yapılan sahte diploma operasyonunda 65 kişi hakkında iki ayrı iddianamede hazırlandı. Davalarda 37 kişi tutuklu. Dosyalar henüz birleştirilmedi.
'Ziya hoca' da serbest
Mahkemenin tahliye kararı verdiği isimler arasında, şebekenin lideri olduğu ileri sürülen ve 'Ziya Hoca' lakabıyla tanınan Ziya Kadiroğlu da bulunuyor. Kadiroğlu ile birlikte, organizasyonun kilit isimlerinden olduğu iddia edilen Gökay Celal Gülen ve bir Narkotik başkomiseri adına sahte kimlik düzenlediği öne sürülen Mıhyeddin Yakışır da serbest bırakıldı. Mahkeme, tahliye gerekçesi olarak sanıkların tutuklu kaldıkları süreyi ve delilleri karartma ihtimallerinin kalmamasını gösterdi. Bu karar, aylardır süren soruşturma sürecini ve operasyonları yürüten emniyet birimlerinde ve kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı.
'İtibar suikastı', 'kandırıldım', 'haberim yoktu' savunmaları
Mayıs ayında 134 kişi hakkında açılan ve Temmuz ayındaki ikinci iddianameyle sanık sayısının 199'a çıktığı davanın bugünkü duruşması, sanıkların ilginç savunmalarına sahne oldu. Sanıklar arasında siyasetçilerden iş insanlarına, akademisyenlerden bürokratlara kadar birçok farklı profilden ismin yer alması dikkat çekti. Atatürk Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'nden sahte diploması olduğu iddia edilen Nizam-ı Cedid Derneği Genel Başkanı Nizam Perk, "Ben siyasetçi olduğum için bu tamamen bir itibar suikastıdır, siyasi komplodur" diyerek suçlamaları reddetti. Anavatan Partisi Adana İl Başkanı olan ve mobilyacılık yaptığını söyleyen Mehmet Üveyir ise, "Bu sahte diplomadan elde edeceğim bir menfaat yoktur. Partiye kayıt için başlatılan soruşturma sürecinde haberdar oldum" savunmasını yaptı.
Sanıklar birbirini suçladı
Duruşmada bazı sanıkların suçu birbirinin üzerine atması da dikkat çekti. Tutuklu sanıklardan Mıhyeddin Yakışır, "Ayhan Ateş tarafından suça sürüklenmiş vaziyetteyim. Kandırıldım ve kullanıldım" derken, bir diğer tutuklu sanık Yalçın Maraşlı da, kendisini MİT personeli olarak tanıtan Ayhan Ateş'in güvenini kazanarak e-devlet şifresini aldığını ve kendi adına diplomalar düzenlediğini iddia etti. Şebekenin organizatörü olmakla suçlanan bilgisayar firması sahibi Gökay Celal Gülen ise, "Benim burada yaptığım tek şey arkadaşlara ofisimi kullandırtmam. Böyle bir şey olsa kendi faturalı hattımdan sisteme girmem. 10 ay sonra mı örgüt olduğumuz anlaşıldı? Ben buradan sadece 3 kişiyi tanıyorum. Biz nasıl bir örgüt olabiliriz?" diyerek suçlamaları reddetti. Sahte e-imza ile sisteme girdiği iddia edilen Abdullah Doğan ise, "Ziya Kadiroğlu’nu misafir ettiğim dönemde benim evimdeki interneti kullandığı zaman bu işlemleri yapmış olabilir" diyerek topu 'Ziya Hoca'ya attı.
Duruşmada ayrıca, YÖK Eğitim ve Öğretim Daire Başkanı olduğu dönemde adına sahte e-imza oluşturulan Sibel İrkey de müşteki olarak dinlendi. 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden avukatların diplomalarının kullanılması nedeniyle davaya müdahil olmak isteyen Kahramanmaraş Barosu ve Türkiye Barolar Birliği'nin talebi ise, "suçtan doğrudan zarar görmedikleri" gerekçesiyle mahkeme tarafından reddedildi.
Tüm sanıkların tahliye edildiği dava, 16 Ocak 2026 tarihine ertelendi. Kamuoyu şimdi, yüzlerce sahte diplomanın düzenlendiği bu büyük skandalın yargılama sonunda nasıl bir kararla noktalanacağını ve liyakat sistemine indirilen bu büyük darbenin sorumlularının ceza alıp almayacağını merakla bekliyor.
