Uzun yıllar Ankara'da yaşadıktan sonra 2008'de Yeni Asır Genel Yayın Yönetmeni olarak İzmir'e döndüğünde büyük bir şok yaşadığını itiraf eden AK Parti İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı, "17 yıl boyunca bağım hiç kopmamıştı ama içinde yaşamaya başlayınca sorunlarla bu kadar yüzleşmiyordum. Gelip yaşamaya başlayınca 'Güzelim İzmir'ime ne olmuş?' dedim" sözleriyle kentin problemlerine dikkat çekti. Ankara'nın 1989-2008 arasındaki gelişimine bir vatandaş olarak tanıklık ettiğini, İzmir'in ise bu süreçte gerilediğini ifade etti. Bursalı, "Yerel yönetimlerin ihmaliyle kronik hale gelmiş bir İzmir'den söz ediyoruz," diyerek eleştirilerini dile getirdi. Ancak bu eleştirilerin yıkıcı olmadığını, aksine yapıcı bir muhalefet anlayışıyla hareket ettiklerini belirtti. Bursalı, "Bizler İzmir'in potansiyeline inanan, bu şehrin enerjisini Türkiye Yüzyılı vizyonuyla buluşturmak isteyen bir anlayışla siyaset yapıyoruz. Sadece konuşan değil, yapıcı tarafıyla da konuyu ele alıyoruz," diyerek çözüm odaklı bir yaklaşım sergilediklerini vurguladı. Son dönemde Ankara'nın da trafik ve su kesintileri gibi sorunlarla boğuştuğunu ekleyerek, "Artık İzmir'de yalnız değilim, Ankara'da da sular kesiliyor. Maalesef bu, Cumhuriyet Halk Partili belediyeciliğinin bir standardı gibi oldu," ifadelerini kullandı.
Öte yandan Bursalı, "İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve İzmir'in sorunlarıyla parti ayrımı gözetmeksizin ilgileniyoruz. Hem ben hem partim İzmir’in sorunlarını geri plana atmıyoruz" diye konuştu.
Kadına şiddet: "Bu bir insanlık meselesi, topyekûn mücadele şart"
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi de olan Bursalı, kadına şiddet konusuna özellikle vurgu yaptı. Bunun bir kadın meselesi değil, bir insanlık meselesi olduğunun altını çizen ve erkeklerin de bu konuya duyarsız kalamayacağını belirten Bursalı, mücadelenin ailede başladığını söyledi. "Bir çocuk önce annenin çocuğudur. Anneler nasıl bir profil görmek istiyorsa öyle yetiştirmeli," diyerek eğitimin önemine işaret etti.
Devletin 6284 sayılı yasa ve diğer düzenlemelerle üzerine düşeni yaptığını, yasalarda bir boşluk olmadığını ifade eden Bursalı, "Kadının beyanı esastır" ilkesiyle hareket edildiğini hatırlattı. Ancak bu durumun zaman zaman erkeklerden şikayetlere yol açtığını da samimiyetle dile getirdi. Şiddet haberlerinde medyanın kullandığı dilin önemine de değinen Bursalı, kendi yayın yönetmenliği döneminden örnekler verdi. Mağdur kadının teşhir edilmesi yerine, şiddeti uygulayan erkeğin fotoğrafını büyüterek ve "Teşhir Ediyoruz" logosuyla yayımladığını anlattı. Bursalı, "Kadına şiddet sadece devletin yapabileceği bir mücadele alanı değil. Bu, toplum olarak hepimizin topyekûn mücadelesiyle aşılabilecek bir sorun," dedi. Bireysel silahlanmanın engellenmesi gerektiği yönündeki bir soruya ise "Kişi olarak silaha ve silahlanmaya karşıyım. Bu konuda eksikler varsa tamamlanmalı," yanıtını verdi.
Dijital telif yasası ve emek hırsızlığı
Aynı zamanda TBMM Dijital Mecralar Komisyonu üyesi olan Bursalı, gazetecilerin en büyük sorunlarından biri olan dijital telif hakları konusunda da önemli bilgiler paylaştı. Yeni bir yasa hazırlığı içinde olduklarını ve bu konuda tüm partilerin ortak bir metin üzerinde çalıştığını müjdeledi. Bursalı, Google ve YouTube gibi küresel dijital platformların Türkiye temsilcilerini komisyona davet ederek dinlediklerini belirtti. Bu platformların hem reklam pastasında haksız rekabet yarattığını hem de içerik üreticilerinin emeğini sömürdüğünü ifade etti. "Bu her şeyden önce bir emek hırsızlığıdır," diyen Bursalı, bu şirketlerin Türkiye'de temsilcilik açmaları ve vergi vermeleri konusunda atılan adımların bir başlangıç olduğunu ancak yeterli olmadığını söyledi. Bursalı, "Yasaklamak en kolayı ama biz AK Parti hükümetleri olarak asla yasaklama gibi bir tavır içinde olmadık. Ama yaptırım anlamında elimizde ne güç varsa, 85 milyonun hakkını korumak adına kullanacağız," diyerek kararlılık mesajı verdi.
"Hayvanların öldürülmesi gündemde değil, iş yerel yönetimlerde"
Son günlerin en hassas konularından biri olan sahipsiz hayvanlarla ilgili yasa hazırlığına da değinen Şebnem Bursalı, kamuoyundaki endişeleri giderecek açıklamalarda bulundu. Yasa teklifinin hayvanların öldürülmesini veya uyutulmasını gündeme getirmediğini net bir dille ifade etti. Sorunun çözümünde asıl görevin yerel yönetimlere düştüğünü vurgulayan Bursalı, "Asıl iş yerel yönetimlerde. Herkes kendi evinin önünü temizlemeli. Belediyelerin bu konuda aynı heves ve icraatte olduğunu maalesef göremiyoruz," diyerek belediyeleri sorumluluk almaya çağırdı. Hayvan hakları konusundaki çalışmaların devam ettiğini ve toplumun tüm kesimlerinin beklentilerini karşılayacak bir düzenleme yapılacağını belirtti.