Şu 'ömür boyu nafaka' konusuna yapılan itirazları ve süreci bir süredir takip ediyor ve diyeceklerimi saklıyordum.
Bu konu artık ciddi ciddi yeni bir düzenlemeyle başka bir boyuta taşınacak gibi.
O zaman diyeceğimi diyeyim, yoksa patlayacağım.
***
Her zaman en sonda söyleceğini en başta söyleyen biri olarak hemen şunu belirteyim...
Ne münasebet kardeşim ne münasebet!
Evlilik yapınca bir adamın boynuna ömür boyu asılmaya ne hakkınız var ey hemcinslerim?
Bunu evlenip boşanmış bir kadın olarak o kadar rahat söylüyorum ki...
Boşanırken aklımın ucundan bile geçmedi mal, mülk, para mevzusu..
Çünkü evlilik benim bildiğim, inandığım; gönül işidir.
Ticari anlaşma değildir.
Aşkın, gönül bağının parayla pulla alakası yoktur.
Bir adamı sevmişim, o da beni..
Bir yola girmişiz, sonunda herhangi bir sebepten çuvallamışız.
Yolları ayırıp, sevgiyi saygıyı saklı tutmuşuz.
O sırada insanın aklına ev, para, mal mı gelir?
Tek üzüldüğün şey 'yürütememek, yola omuz omuza devam edememek' olmalı...
Tabii daha yola çıkarken işe ticari ortaklık gözüyle bakmadıysan...
***
İş hayatına daha üniversiteye başladığında atılan bir kadın olarak ahkam kesmeye istediğim kadar devam edebilirim.
Ablacığım çalışacaksınız!
Bak bu kadar net...
Elin ayağın tutuyorsa, sağlığın izin veriyorsa ça-lı-şa-cak-sın!
Hayattaki tek amacın bir adamın karısı olup sırtını ona yaslamak olmayacak.
Bu insanlık onuruna ters.
Hiç mi gurunun yok da boşanınca 'ama bana ömür boyu bakacaksın tamam mı?' pazarlığı yapıyorsun?
O dert görmemiş tatlış poponu kaldırıp üreteceksin.
Kendi kendine sülük muamelesi yapmayacaksın.
Sen kadınsın.
Doğurgansın, üretkensin, senin on parmağında on marifet...
Zekan pırıl pırıl...
Bir zahmet farkına var ve o beynini artık kullan.
Kendine bunu yapma...
Senin kimseye ihtiyacın yok.
Çalış...
Çalışmak özgürlüktür.
Başı dik yaşamaktır.
Kaldır o başını.
Sadakaya ihtiyacın hiç yok.
Uyan.