Bazen bir kabus var da içinde kaybolmuş gibi hissediyorum..
Rüyada görsen olmayacak işler zinciri oluşuyor.
Her sabah bir şaşkınlık, bir ürküntü çöküyor artık.
Yüce dinimizi konuşanlardan, abuk sabuk yorumlayandan da bıkkınlık geldi.

***

Dr. İhsan Şenocak adındaki şahıs, bu günlük bombalardan birini patlattı.
“Kaynananız genç ise elini öpmeyin.”
Gaza gelip, saydırmayayım diye bir kez daha okudum.
Yetmedi, dinledim…
Evet aynen de öyle söylüyor…
Ne söylerse söylesin de;
Bildiğin yalan söylüyor ve bunu yaparken;
O dönemin devrimcisi olduğuna inandığım Hz. Muhammed’e
Yetmiyor “Nisa Suresi’ne” göre diyor…
Bir de arasına Ebu Hanife adlı imamın yorumunu ekliyor.
Bunlar yüzünden din profesörü olacağım.
Döndüm satır satır bir kez daha okudum.
Ne peygamber Hz. Muhammed, ne de Nisa suresi öyle diyor…
Alakasız. Uzaktan yakından alakası yok.
Nisa Suresi açık;
“Kayın validelerinizle evlenemezsiniz haramdır. Karınla nikahın düşer” diyor.
Net… Daha ne desin.
Zaten aklı başında kimsenin aklında yok da.
Vay efendim;
Kayınvaliden genç ise elini öperken için bir hoş oluyorsa öpmeyecekmişsin…
Ey hoca…
Niye hep sizin içiniz çoluğa çocuğa, kaynanaya...
Halaya, teyzeye çalışıyor yahu?
Başka işiniz yok mu?
Üstelik bunu yaparken, içlerinize oturmuş isli paslı kara duyguları anlatmak için, tertemiz kuran surelerini kullanıyorsunuz.
Getir bana “Anlamamışsın abicim bak burada Nisa Suresi böyle yazıyor” de.
Hayatımı verdiğim mesleğimi bırakacağım.
Bu ne isli paslılıktır…
Bu ne biçim kafa yapısıdır.
Daha korkuncu bu bakış açısı, dini temiz temiz öğretmeye çalıştığımız nesile
Ciddi bir ihanettir.
İnternet üzerinden yayın yapan televizyonlara kadar elini uzatanlar, dini böylesine savruk, böylesine hırpalama çabasındakilere ses çıkartmıyor.
Demek takkeyi kafana geçir, hafif sakalı bırak, giy cübbeyi, kafana göre konuş…
Yok kardeşim, yemeyeceğiz…
Bu günler de geçecek.
Yüce peygamberin diliyle karalar çalanlar, Emevilerdir, Abbasilerdir.
Bunlar kitleleri idare etmek için, tertemiz dinde olmayanları anlatırlar.
Bunlar, şeytandan da beterdir.

***

Ege Üniversitesi Hastanesi?


Karşıyaka’ya giden otobanın yanında dev bir hastane projesi yürüyor.
Devletin işi olduğunda İzmir’in iktidar milletvekilleri sahip çıkıyor.
Proje güzel.
Hızla da yürüyor.
Sağ olsun İzmir milletvekilleri de arada gidip bakıyor.
Hatta oradan durumu bildiriyorlar bizlere…
Bir yandan da yıllardır giz gibi saklanan, üniversite hastanelerinin borçları yayınlanıyor sayfa sayfa…
Benim merak ettiğim şey şu;
Bu hastane olunca E.Ü. şimdiki dev tesisleri ne olacak?
İçimdeki kötü çocuk söyleniyor hemen…
Fesat bu fesat;
Yoksa kocaman bir inşaat alanı mı çıkacak?
Korkarım söyleme sus;
Dev bir şirket ve kule kule gökdelenler?...
"Borcumuz vardı napalım ?" falan…
Sus kötü kalpli çocuk…
Değildir öyle…
Sus…

***

Haftanın mağduru


Göztepe, kendine aşık yığınların dışında, bir çok futbol severin ikinci takımı oldu.
Kalplere oturdu yani.
Hafta sonu Osmanlıspor ile 3-3 berabere kaldı.
Hakem Arda Kardeşler, 90+5 te tartışmalı penaltı çaldı.
O dakikaya kadar da önüne gelene sarı kart gösterdi.
Sosyal medyada sadece Göztepeliler değil...
Birçok sporsever tepki gösterdi.
Haftanın mağduru da Göztepe oldu…
Ne?
Burada spor yazılmaz mı?
E ben de spor yazmadım zaten (!)

***

FETÖ’cü robot


İnternet günüde bakan konuşuyordu.
Bir de robot vardı orda.
Bakanın konuşması sırasında bir şeyler söyledi…
Bakan Ahmet Arslan, robota müdahale edilmesini istedi.
Robot kovuldu ordan…
İnanılmaz sayın seyirciler.
Ben herkesin şaşıracağını zannettim.
Ak Parti aşığı bir başka arkadaşın yorumu...
Beni daha da şaşkına çevirdi, paylaşıyorum;
….
“Bu robot FETÖ'cü. Yemin ederim böyle tesadüf olmaz.
Bu robotun beynini Amerikalılar bozdu ve
Robot saçma sapan ukalalıklar yapmaya başladı.
Çünkü normal bir robot bu kadar terbiyesiz konuşamaz.
Çünkü orada Osmanlı devletinin devamı olan Türkiye’nin bir bakanı konuşuyor.
Geri zekalı robot ne yaptığını sanıyorsun?
Mit ve Roketsan Aselsan Nasa bu Amerikan kuklası robotu acilen imha etmesi lazım.
Çünkü ileride başımıza bir iş açabilir…”

***
Deli Ziya; “Bu kadar canlı robot varken, niye robot yapalım ki…Geç…”