ÖMER CEYLAN- 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında İzmir'in kalbinde yer alan Tarihi Havagazı Fabrikası Yerleşkesi'ndeki İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Uluslararası Basın Merkezi, sıra dışı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Doktor-Yazar Hasan Kulakoğlu'nun yönetiminde gerçekleştirilen "Tıp ve Sanat" başlıklı söyleşi, farklı sanat dallarında eser veren üç doktor sanatçıyı bir araya getirdi. Etkinliğe Grup Tual'in kurucusu, "Yine Aylardan Kasım" gibi birçok sevilen bestenin yaratıcısı Doktor-Besteci-Söz Yazarı İskender Türsen, Doktor-Fotoğrafçı-Yazar Fatih Balkan ve Doktor-Şair Coşkun Şimşekli konuşmacı olarak katıldı.

Whatsapp Image 2025 03 14 At 16.40.23

Avrupa'da en uzun ve en kısa yaşam süresi hangi ülkelerde? Avrupa'da en uzun ve en kısa yaşam süresi hangi ülkelerde?

Tıbbiyeliler için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan etkinlikte, moderatör Hasan Kulakoğlu, sanatın dünyayı yansıtan bir ayna değil, dünyayı şekillendiren bir çekiç olduğunu belirten Berthold Brecht'in sözleriyle açılış yaptı. Kulakoğlu, tıp ve sanat arasındaki ilişkinin tarihsel derinliğine dikkat çekerek, Nietzsche'nin hekimler üzerine 1878 tarihli "İnsanca" eserindeki düşüncelerini aktardı: "Bir hekimin zihinsel güçlerin en yüksek noktasında olmasının sebebi sadece en son ve yeni yöntemleri beceriyle uygulamak ya da teşhis koymak değildir. Hekim, herkesle uyum sağlayabilecek bir hitaba, hastanın izini takip edebilecek bir polis zekâsına ve sırları elde ettiğinde ihanet etmeyecek bir avukat etiğine sahip olmalıdır."

İyi bir sanatçı olmak için insan tanımak önemli

Söyleşinin ilk sorusu olan "Sizce hekimlik ve sanat ilişkisi nedir?" sorusuna yanıt veren Doktor-Şair Coşkun Şimşekli, hekimliğin özünde bir sanat olduğunu vurguladı. Şimşekli, "Hekimin objesi insandır. İnsanın yaşadığı hayat, düşleri, kulağının duyması, gönlünün ölmesi, acıları, acılarının dinmesi, sırları... Hekim insana yaklaştığında bir sanat faaliyeti içerisindedir. O sanatın hem objesi, hem subjesidir. Yani hem nesnesi hem de öznesidir aynı anda. Dolayısıyla hekimin içine girdiği olay bir sanattır. Bir hekim insanı dinlemek, onu anlamak zorundadır" diyerek hekimlik ile sanat arasındaki derin bağlantıyı açıkladı.

Doktor-Fotoğrafçı-Yazar Fatih Balkan ise farklı bir pencereden yaklaşarak, hekimlik ve sanat arasında zorunlu bir ilişki olmadığını belirtti. Balkan, "Hekimlik ve sanatın bir alakası yok aslında. Toplumun büyük çoğunluğunun görmediği, bilmediği şeyleri görüyor olmak, sanat için bir gereklilik değil. Sanatçıların çok büyük çoğunluğu hekim değil. İyi bir sanatçı olmak için insan tanımak çok önemli, ama insan tanımak için hekim olmaya gerek yok. Belki biz hekimler bu konuda biraz daha 'avantajlı' sayılabiliriz" şeklinde görüşlerini dile getirdi. Balkan, sanatın hem sanatçıyı hem de sanattan etkilenen kişiyi iyileştirici bir yönü olduğunu da sözlerine ekledi.

Grup Tual'in kurucusu Doktor-Besteci-Söz Yazarı İskender Türsen, sanatı insanın anlam arayışıyla ilişkilendirdi. Türsen, "Kaç insan varsa o kadar da bakış vardır. Ben sanata şöyle bakıyorum: Bir olaya somut ve soyut olarak yaklaşabiliriz. Evrimsel gelişimimiz arttıkça, mecazi anlamları daha iyi kavrarız. Biraz fazla düşünen insanlar, hayatın anlamını sorgular. Biz öleceğini bilen tek canlıyız ve gelecekten, yalnız kalmaktan, parasız kalmaktan korkuyoruz. Bu korkularda yaşamak kolay değil, bu yüzden hayata bir anlam vermek zorundayız. İşte bu anlam arayışında sanat önemli bir araç. Ben sanatın bu anlam arayışında, soyut kavramların iyi yönünde olduğunu düşünüyorum. Çevresini daha çok anlamlandırmaya çalışan insanlar daha çok sanatla ilgilenirler" diyerek tıp ve sanat arasındaki ilişkiyi felsefi bir bakış açısıyla yorumladı.

Müzisyen babaların çocukları genellikle müziğe ilgisiz oluyor

Etkinliğin ikinci bölümünde panelistler, sanatla ilk tanıştıkları anları paylaştılar. Doktor-Şair Coşkun Şimşekli, matematikçi olarak başladığı yolculuğunda, matematikte çözdüğü denklemlerin çoğunun sıfır çıkmasıyla hayattaki büyük denklemlerin de çoğunlukla sıfıra eşit olduğunu fark ettiğini anlattı. İlk şiir yazma deneyimini ise kör bir komşusuyla yaşadığı etkileyici bir anıyla ilişkilendirdi: "Bir gün Orhan abi dedim, karanlık çöktü. Kalk dedim, eve gidelim. 'Karanlık ne?' diye sordu. Ben bu karanlığı nasıl izah edebilirim diye düşündüm ve ilk şiirlerden birini orada yazdım: 'Gözleri kördü doğuştan. Ona güneşten söz ettiler. O güneşin ne demek olduğunu sordu. Ona yıldızlardan ve aydan söz ettiler. O yıldızların ve ayın ne demek olduğunu sordu. Ona aydınlıktan söz ettiler. O aydınlığın ne demek olduğunu sordu. Ona karanlıktan söz ettiler. O karanlığın ne demek olduğunu sordu. Onun bastonunu kırdılar. Sonra da bırakıp gittiler. Düşündü sonra dedi ki kör, herhalde karanlık kırık bastonu olmalı.'"

İskender Türsen, müzikle olan ilişkisinin çok küçük yaşlarda, her enstrümanı çalabilen avukat babasının etkisiyle başladığını, ancak başlangıçta biraz mesafeli olduğunu açıkladı. "Müzisyen babaların çocukları genellikle müziğe ilgisiz oluyor. Benim oğlum da öyle. Çünkü ben müzik için bir yerlere gittiğimde, o müziğe düşman oldu. Babam yüzünden ben de başta çok ilgilenememiştim, ama sonra gitar çalmaya başladım. O zamanlar böyle eğitim, internet ya da gitar çok fazla yoktu. Ben düğünlerde gizli gizli, aileme söylemeden çalmaya başladım" dedi.

Türsen, beste yapma serüveninin ise ilginç bir şekilde başladığını anlattı. Aldığı tek müzik dersinde, hocasına beste yaptığını söylediğinde hocasının "Sen daha yeni ders aldın, kimsin sen beste yaptın?" diyerek tepki gösterdiğini ve ailesine "Bu çocuğa müziği hemen kesin" dediğini mizahi bir dille aktardı. "Hayatımda aldığım tek eğitim bu oldu zaten. İlk gitar eğitimi aldığımda içimden beste yapmak geldi ve o hep devam etti" diyerek sanatsal yaratıcılığın formal eğitimden bağımsız gelişebildiğini gösterdi.

TRT’de uygun görülen şarkılar belliydi

Söyleşinin samimi atmosferinde İskender Türsen'in tam adının "İzzet İskender Timur Türsen" olması üzerine ilginç bir sohbet yaşandı. Türsen, babasının ilginç bir insan olduğunu belirterek, "Babam Büyük İskender hayranıydı, inanılmaz kitap okurdu. Bana İskender demiş. Abim 'Ben Timur'u istiyorum' demiş. Babam 'tamam' demiş, hepsi nüfusa yazılmış. Ve hayatım boyunca sorun oldu bu. Üniversite sınavına girerken kutucuklara sığmıyordum" diyerek ismiyle ilgili yaşadığı komik zorlukları paylaştı.

Etkinlikte ayrıca Grup Tual'in "Yine Aylardan Kasım" şarkısının zamanında TRT tarafından neden yasaklandığı konusu da gündeme geldi. Türsen, "O zamanlar TRT çok aktifti ve TRT'de yayınlanması uygun görülen şarkılar belirliydi. Şimdi herkes kullanıyor ama o zamanlar TRT'ye giren çıkamayabilirdi" diyerek dönemin sanat-sansür ilişkisine ışık tuttu.

Kaynak: ÖMER CEYLAN