Her yıl üniversiteye giriş imtihanları (YKS) öncesi ve sonrasında öğrencilerin en çok konuştuğu konuların başında “3 yanlış 1 doğruyu götürüyor” tartışması geliyor. Öğrenci velileri ise bu tartışmayı TBMM çatısı altına gönderdikleri iktidar vekilleri ve de özellikle bakanların yaptıkları yanlışların çetelesini tutarak “Ah, bu sistem burada da geçerli olsa ne güzel olurdu!” demekten kendilerini alamıyor…
Maalesef son 20 yılda rüzgar mı ters esti, yoksa birileri pusulanın “kırmızı-mavi” ayarlarını mı değiştirdi? Bilinmiyor! Anlaşılan şu ki; “Doğru bildiklerimiz, hep yanlış çıktı!” Yanlış öğretilen tabii ki, hep yanlış sonuç verecek! İşte yeni eğitim-öğretim yılı açıldı; okul yolu dert dolu! İş-Kur’un önü genç işsizlerle dolu… Özellikle üniversite ve yüksek okul mezunları çarşı-pazar dolaşıp iş arıyor… İşte KPSS sınavlarının iptal konusu; ortalık komplo teorileriyle kaynıyor!
Enflasyon, vatandaşın belini büken birinci sebep olarak konuşuluyor. Siyaset sahnesinde muhalefet çarşı-pazar dolaşarak halkın nabzını tutup, bunu Meclis çatısı altına taşıyor. Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanı Nurettin Nebati de nihayet sokağa çıktı. Muhalefet temsilcilerine esnaf ve vatandaş gözü yaşlı dert yanıyor. Ne yaman çelişkidir ki, Isparta’da çarşıyı gezen Bakan Nebati’nin “ışık saçan” gözlerinden! mi bilinmez, sokaktaki bir esnaf kameralara bakarak “halimizden memnunuz” diyor! Karar sizin değerli okurlarım… Ekonomi günlük konularımız arasında yerini alıyor. Tabii ki, “Pazar Ekonomisi” de olmazsa, olmazlarımızdan… Sn. Nebati sokağa rahatça çıktığını belirttiğine göre (!) biz de çarşı-pazar gezerek notlarımızı sizlerle paylaşalım.
BIRAKMIYOR GEÇİM DERDİ
Pazarlar geçmişten günümüze ilgi odağı olmuştur. Toplum yaşamının olmazsa olmazıdır. Kentler büyüdükçe önemleri daha bir artar. Manavlar yetmez oluyor. Mahallelerin arasından geçen seyyar satıcılar da çözüm olmuyor. İlle de pazara gidilecek. Unutmadığım pazarlardan biri de Alaçatı pazarıydı. Ödemiş, Tire, Fethiye pazarları da belleğime kazınmış pazarlardandır. Fethiye’ye tatile gittiğimizde görüp de hayran kalmıştım. İzmir’de son yılarda Bostanlı Pazarı gözde yerlerden biri oldu. Halk arasında Bospa olarak anılıyor. Yiyeceğin dışında giyecek de önemli yer tutuyor burada. Giysilerin ucuz, çok çeşitli olduğu kadınların ağzında. Çoğu semtlerden oraya alışverişe gidenler az değil.
Çok sevdiğim bir dostumun son yıllarda işleri bozuldu. Çok sevilen bir kişidir. Adı bende kalsın, ama tanırsınız. Renkli bir kişiliktir. Bostanlı Pazarı’nda bir arkadaşının yanında çalışmaya başladı. Telefonda konuşunca davet ediyor: “Ünal Bey, gelin bir çayımı için”. Eylül ayının ilk pazarı İzmir’e gidince yanına uğramayı kafama koymuştum. Kendisine de söyledim. Yanına uğramak için yola koyuldum. Pazar yeri tam anlamıyla pazar yeriydi. Zaman öğleye geliyordu. İnsanlar salkım saçaktı. Pazara girenler, alışverişten dönenler insanın başını döndürüyordu. Pazarda eskiden ilgi gören süt ürünleri de artık eskisi gibi değilmiş. En fazla zam görenlerin başında geliyordu süt ürünleri. Satışlar peynirde, çökelekte, tereyağında eskisi gibi değilmiş. Yumurta almış başını gitmiş.
Pazarda çalışan sevgili dostum, bir de ikinci el pazarından söz etti. İnsanlar üç-beş lira kazanmak için ellerindeki eşyaları, giysileri ucuz fiyata pazarda satıyorlarmış. Pazar alanının dışında o kadar satıcı çokmuş ki görseniz inanamazsınız, dedi. Çayırların üzerine serilen giysiler, kitaplar, tencereler, tavalar ucuz fiyata müşteri buluyormuş.
Dokunulan yerden bin ah duyuyorduk. Eskiden pazarlara gidince içim açılırdı. Bunları duyduktan sonra içim kararmadı diyemem… Düşündükçe hüznüm artıyordu. Ne olmuştu bize, ne olmuştu bu güzel toplumumuza? Pazarda yüzlerce insan gördüm, yüzü gülen insana rastlamadım. Geçim derdi herkesi hüzne boğmuştu. Yüzünden düşen bin parça bir toplum olup çıktık.
Geçim derdi hangimizi bırakıyor ki, dertsiz, sorunsuz, sevgi içinde yaşanabilen bir dünya, bir gelecek diliyorum insanlarımıza…