İngilizce’de SweetTooth ‘şekerli, tatlı şeylere düşkünlük’ anlamına geliyor. Ama yazımızın konusu tatlı aşkı değil, bu ismi taşıyan Netflix dizisi…

"SweetTooth", post-apokaliptik bir dünyada geçen hikayesi ve sıra dışı karakterleriyle dikkat çekiyor.
Aslında dizi yeni değil… Şu an ikinci sezonu ile yayında, üçüncü sezonu da yolda.
Uzun süredir izleme listemdeydi, sonunda geçtiğimiz günlerde izlemeye başladım. İki sezonu da bir çırpıda izledim desem, abartmış olmam.
*
Dizi insan-hayvan-doğa zincirini, insanın doğa ile olan uyumsuzluğun bizi getirdiği noktayı, insanoğlunun farklı olana karşı ne kadar zalim olabildiğini ve hayvanlara karşı zulmün sonuçlarını farklı ve fantastik bir hikaye çerçevesinde ele alıyor.
Dizinin kısaca “spoiler vermeden” konusu şöyle… İnsan neslini büyük oranda yok eden ve çare bulunamayan bir virüs “Büyük Çöküş”e yol açmıştır. Virüsle birlikte gizemli bir şekilde yarı insan-yarı hayvan melezler ortaya çıkar. İnsanlardan doğan bu bebekler, maalesef tehdit olarak algılanır. 
Dizinin iki ana kahramanı yarı geyik-yarı insan çocuk Gus karakteri ve ona annesini bulma yolculuğunda eşlik eden geçmişi pişmanlıklarla dolu koca adam Jepperd.
*
Dizide birçok tema karşı karşıya geliyor. Bir yanda şiddeti bir çözüm gibi görme eğiliminde olanlar, güç sahibi olmak için dünyayı yakmaktan çekinmeyenler, farklı gördüğünü yok ederek hayatta kalacağına inananlar var. Diğer yanda farklılıkların ve olağanüstü koşulların biraraya getirdiği karakterler var. Umudu, sevgiyi, inancı birbirlerinde bulanlar onlar… 
Dizide, yarı insan-yarı hayvan varlıkların aslında bir anlamda doğanın kendini düzeltme ve yeni bir evrim yolu açma çabası olduğu fikri de ortaya atılıyor. İnsan eliyle doğanın yok sayılışı ve günbegün yok edilişi, Büyük Çöküş’e, Büyük Çöküş ise tüm canlılar için yeni bir varoluşa yol açıyor. 
Yazın izleyecek yeni bir dizi arıyorsanız ve fantastik hikayeleri de seviyorsanız o zaman SweetTooth’u mutlaka izleme listenize ekleyin derim.
*

WhatsApp Image 2023-06-22 at 17.31.11

Bu ne rezalet?

Bu fotoğraf Konak Vapur İskelesi’nin oradan çekilmiş. Instagram’da İzmir Hava Durumu hesabının yaptığı paylaşımı görünce içim sızladı. Körfezin haline bakın! 
Annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz ninelerimiz anlatır… İzmir’de bir zamanlar insanlar denize girermiş Körfez kıyılarından. Bayraklı, Karşıyaka, Güzelyalı sahilinde deniz keyfi yaparmış İzmirliler. Şimdi ise şehrin merkezinde denize girmek sadece hayal olabilir.
Peki, bunun sorumlusu kim? Belediye mi? Nüfus artışı mı? İnsanların bilinçsizliği mi? 
Belediyelerin sorumluluğu elbette şehirleri, ilçeleri temiz tutmaktır. Körfez temizliği için yıllardır büyük gayretle çalışmalar sürdürülüyor. Belli ki daha iyisinin yapılması gerekiyor. 
Ama insan faktörünü de göz ardı edemeyiz. Temizlemek kadar kirletmemek de önemli. 
Maalesef çevre bilincimiz sıfır! Kimse elindeki çöpü, çöp tenekesine atma zahmetine girmiyor. Çekirdek mi çitliyoruz kabukları hooop yere! Sigaramız mı bitti izmarit hooop yere! Su içtik, plastik şişe hooop yere! Yediğimiz, içtiğimiz ne varsa hoooop yere! Yerden de rüzgarla denize…
Çok mu zor yahu çöpü, çöp tenekesine veya konteynere atmak? 
İzmir bu görüntüyü hak etmiyor! İzmir’de yaşayanlar bu kentin çevresine ne zaman sahip çıkacak?

*****************

WhatsApp Image 2023-06-22 at 17.31.10

DÜNYADAN BİHABER

Kar leoparları hayatta kalmak için direniyor

Dünyanın en nadir gözlemlenebilen hayvanlarının başında gelen kar leoparlarının nesli, koruma çabaları sayesinde tükenmenin eşiğinden döndü. Kar leoparlarının yaşadığı bölgelerde hükümetlerin etkili yasaları ve ağır cezai uygulamaları devreye alması, yürütülen küresel koruma çalışmaları ve insanların bu konuda farkındalığının artması sonrası kaydedilen nüfus artışı nedeniyle, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) 2017'de kar leoparlarını "nesli tehlikede" seviyesinden "savunmasız" seviyesine indirdi.
Büyük kediler sınıfına giren kar leoparları hayatta kalmak için direniyor. Ancak yaşanan olumlu gelişmeler, kar leoparlarının hala insan faaliyetleri (madencilik, hayvancılık, avcılık vb.) nedeniyle tehdit altında olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 
IUCN, vahşi doğada 2710 ila 3386 olgun kar leoparı olduğunu tahmin ediyor. Bunlar, güney Rusya ve Moğolistan'dan Hindistan, Pakistan, Nepal ve güney Çin'in bazı bölgelerine kadar toplam 12 ülkeye yayılmış durumda. 
Dağların ve ormanların hayaletleri olarak nitelenen bu eşsiz yaratıklar, gizlenme konusunda o kadar usta ki, onlarca yıl kar leoparlarını inceleyen araştırmacıların çoğu, maalesef bir tanesini bile canlı olarak görme şansını yakalayamıyor. Kar leoparlarının popülasyonuna yönelik tahminler, geride bıraktıkları izlere, nadir fotokapan görüntülerine ve sürekli yapılan incelemelerin sonuçlarına dayanıyor.
Uzmanlar kar leoparlarının yaşadıkları bölgelere özgü sürdürülebilir koruma projeleri ile bu türün neslinin devamının sağlanabileceğini belirtiyor. 

WhatsApp Image 2023-06-22 at 17.31.09

BİZİM GEZEGEN

Çevreyi kirlettiğini anlayınca özel jetini sattı

Hava kirliliği, havada asılı halde bulunan katı ve sıvı partiküller ile bazı gazlardan kaynaklanır. Bu parçacıklar ve gazlar araçların egzozundan, fabrikalardan, tozdan, polenden, küf sporlarından, volkanlardan ve orman yangınlarından gelebilir.
Taşıt emisyonları, akaryakıtlar ve evleri ısıtmak için kullanılan doğalgaz, imalat ve enerji üretimi yan ürünleri, özellikle kömür yakıtlı elektrik santralleri ve kimyasal üretimden kaynaklanan dumanlar, insan kaynaklı hava kirliliğinin başlıca kaynaklarıdır.
Türkiye’de de sürekli olarak artış gösteren hava kirliliği küresel iklim değişikliğinin de temel nedenlerinden bir tanesidir.
İnsanların en çok kullandığı toplu taşıma araçlarının başında gelen uçaklar, bir otobüs veya tren yolculuğundan saatte yaklaşık 100 kat daha fazla CO2 (Karbondioksit) yayar. Dünya genelinde havacılığın emisyonları yılda yaklaşık 1 milyar ton CO2'dir. Özel jetler ise normal ticari uçuşların ortalama 14 katı kadar çevreyi kirletir.
Geçtiğimiz günlerde Business Insider'da yer alan bir habere göre Gürcistanlı işadamı, dolar milyoneri Stephen Prince, çevreye verdiği inanılmaz zararı öğrendikten sonra özel jetlerini satmaya başladı.
6 yıl önce küçük jetlerle uçmaya başlayan işadamı Prince, jet kullanma alışkanlığını bağımlılık olarak niteledi. Toplam üç jeti olan milyoner, sonuncusunu da satışa çıkarmış. Stephen Prince, normal bir uçakla yolculuk yapmakla kıyaslandığında jet yolculuğunun atmosfere on kat daha fazla karbon salacağını öğrenmiş. Bu gerçeği öğrendikten sonra değişmeye karar veren milyoner, acaba diğer zenginlere de örnek olur mu?

WhatsApp Image 2023-06-22 at 17.31.11 (1)

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

Hepimizi kapsayan Altın Kural

“Doğayı koruma ahlakı kimseye kendini üstün görme ya da ayrıcalıklar isteme hakkını tanımaz. Altın Kural ya da ‘Ne ekersen onu biçersin’ ilkesi dünyanın her köşesinde, her türlü canlıyla olan ilişkilerimizde geçerlidir. Bu gezegen üzerinde yaşamımızı sürdürmemiz, tüm doğaya sevecenlikle, akılla yaklaşmamıza bağlıdır.”

Aldous Huxley/Ada