“Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duruş aşaması, insan varlığının en somut biçimde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurlar içinde en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir ulusun, diğer uluslar edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi algılama ve kavrama yeteneğinde tekrar etmesi, zekâ ve anlama kudretini o yapıtlar oranında artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme (çeviri) etkinliğini biz, bu bakımdan önemli ve uygarlık davamız için etkili bellemekteyiz. Zekâsının her cephesini bu türlü yapıtların her çeşidine yöneltebilmiş uluslarda düşüncesinin en silinmez aracı olan yazı ve onun mimarisi demek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işleyen ve sinen bir etkiye sahiptir. Bu etkideki birey ve toplum birleşmesi, zamanda ve mekânda bütün sınırları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığı gösterir. Hangi ulusun kitaplığı bu yönden zenginse, o ulus, uygarlık dünyasında daha yüksek bir anlayış ve kavrayış yeteneği düzeyinde demektir. Bu nedenle çeviri hareketini sistemli ve dikkatli bir biçimde yönetmek, Türk kültürünün en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun genişlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemeyen Türk aydınlarına şükranla duyguluyum. Onların yardımları ile beş yıl içinde, hiç değilse devlet eli ile yüz ciltlik özel girişimlerin çabası ve gene devletin yardımı ile onun dört beş misli fazla olmak üzere zengin bir çeviri kütüphanemiz olacaktır. Özellikle Türk dilinin, bu emeklerden elde edeceği büyük yararı düşünüp de, şimdiden çeviri çalışmalarına yakın ilgi ve sevgi duymamak, hiçbir Türk okuru için mümkün olamayacaktır.”
Özellikle genç okurlarımızın daha rahat anlamaları için, artık kullanılmayan eski sözcükleri günümüz Türkçesiyle değiştirerek sunduğum bu yukarıdaki metin, küçük sararmış bir kitabın başlangıcındaki sunuş yazısıdır. Konuya yakın duranlar ve bu ülkenin uygarlık mücadelesini ve cephelerini unutmayanlar, kuşkusuz daha ilk satırda, yazanı da yazılma gerekçesini de hemen anlamışlardır.
Coşku, incelik, akıl, bilim ve kararlılık örneği olan bu metin, bundan 84 yıl önce, 23 Haziran 1941’de yazılmış ve Milli Eğitim Bakanlığı damgasıyla yayınlanan o güzelim kitapların iki sunuş yazısından biri olarak okura sunulmuştur.
Yukarıdaki yazı, şair oğlu Can’ın dizeleriyle “Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi”, Cumhuriyet Aydınlanması diye bir şey varsa, işte onun ileri cephe öncülerinden Hasan Ali Yücel’dir.
1940’tan 1966’ya 1247 yapıtın dilimize kazandırılmasıdır söz konusu olan. Felsefenin, edebiyatın, denemenin, tiyatronun, kısaca düşünce-kültür-sanat birikiminin peşine düşmek, yüzyılların açığını kapatmak için canla başla çalışmaktır. “Az zamanda çok ve mühim işler yapmanın” bayraklaştığı o müthiş günlerin, şahane emekçileri ve emeklerinden biridir “Tercüme Bürosu”. Nurullah Ataç’tır, Saffet Pala, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya Karal, Nusret Hızır gibi öncülerin yaktığı kültür, eğitim, birikim, donanım ateşidir. Lütfi Ay, Orhan Burian, Yaşar Nabi Nayır, Hasan Ali Ediz, Vedat Günyol, Suut Kemal Yetkin, Reşat Nuri Güntekin, Cahit Sıtkı Tarancı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Oktay Akbal ve daha niceleri sayesinde okulların, evlerin, kütüphanelerin başköşesine buyur edilen ve her biri insanlığa tanıklık etmiş, yol göstermiş, tarihini belirlemiş klasiklerdir.
Bugünleri doğru okumak, yarınları nesnel biçimde öngörmek ve ona göre tavır ve eylem oluşturmak istiyorsak, dünün böylesi çabalarını ve ortaya koyduklarını bilmek durumunda değil, zorundayız. Hala neden diye soranlara, “Bugüne bak, ne yapılmak istendiğini gör de öyle konuşalım” demekten başka çaremiz yoktur. Önümüzdeki hafta, bunsa dair kapı açmaya çalışacağız.
Yücel’in sunuşunu, Nurullah Ataç çevirisiyle MEB yayınlarından çıkan Terentius’un “Kaynana” adlı tiyatro oyunu kitabından aldık. Kitapta iki sunuş olduğunu söylemiştim. O zaman yazımızı, ilk sunuşla bitirelim:
“Eski Yunanlılardan beri ulusların sanat ve düşünce hayatında oluşturdukları şahaserleri dilimize çevirmek, Türk ulusunun kültüründe yer tutmak ve hizmet etmek isteyenlere en değerli aracı hazırlamaktır. Edebiyatımızda, sanatlarımızda ve düşüncelerimizde istediğimiz yüksekliği ve genişliği bol yardımcı araçlar içinde yetişmiş olanlardan beklemek, en doğal yoldur. Bu nedenle tercüme külliyatının kültürümüze büyük hizmetler yapacağına inanıyoruz.
1-8-1941
İsmet İnönü”