Yerel seçime 6 ay kaldı.
Yani son düzlük. Bir nefeste geçer.
Peki ne yapıyor partiler ?
Hiç.
Önüne ne koyulursa onu yiyeceksin.
Ayan, beyan ortada.
Bir sır vereyim mi size ?
Bu belediye Başkanları,
O koltukların dedelerinden miras kaldığını falan zannediyorlar.
Emin olun en delikanlısı bile, yalaka takımından memnun.
Bir kalabalık arkalarında,” He başkan, vay başkan”
Ne üzücü ki hem kendileri, hem avaneleri zamanı geçmez zannediyor.
Hatta, her şeyi garanti…
Hangi partinin adayı olursa olsun.
Seçime 6 ay kala, kenti yönetecek, yönetmek isteyen, her kimse
Bizim haberimiz yok.
Olmayacak da…
Abilerin keyfi nasıl isterse, biz “Tıpış tıpış” çılar da ona çakacağız oyumuzu.
Taa ki 2 ay kalana kadar haberimiz bile olmayacak. (Çok iyi niyetliyim)
Bu baştan sona seçmene hakaret.
Ve bu baştan sona “Aday”a da hakaret.
Ne çalışma sahası olacak, ne yapacaklarını anlatma fırsatı.
Böyle düzen mi olur ?
Böyle demokrasi mi olur ?
…..
Hünkar Timur, elindeki filleri dağıtmış, 4 fil düşmüş Akşehir’e.
Önce sevinmiş Akşehirli, ama sonra bin pişman.
Filler bütün ekini ezip, kırıyormuş her gün.
Nasrettin hocaya koşmuşlar, dertlerine derman.
Hoca ;
“Tamam ben hünkarımız Timur’a çıkarım korkmam. Ama arkamda duracaksanız”
Halk haykırmış ; “Arkandayız sonuna kadar…”
Gitmişler saraya…Hoca en önde.
Çıkmışlar Timur’un tahtına, başlamış hoca konuşmaya ;
-“Bu yolladığın dört fil var ya” demiş…
-“Aha bu ahali bu işten …….” Diye başlamış cümleye.
Bir dönmüş arkasına kimse yok…
Tamamlamış cümleyi;
…Bu işten epey memnun, sen 4 tane daha yolla…”
……..
Yani olacağı tahmin etmek için medyum olmaya gerek yok…
Siyasetçisi aynı,
İşin tepesindeki aynı,
Aşağıda tepişen aynı,
Garibim hayal kuran seçmen aynı…
Değişen tek şey takvim yaprakları…
Hazır mıyız tıpış tıpışçılar…

***

YERLİ VE MİLLİ Mİ ?


Bu emperyalist Amerika’ya karşı yapılacak her şeyi destekliyorum.
Hırsla girdim markete…
Ellediğim her şey bir yabancı firmanın çıktı.
Sosyal medyada bir sürü örneği yazıldı.
Hakikaten Türk Malı kalmamış.
Sabun ağam sabun…
Adı da Hacı Şakir…
Hem hacı, hem şakir…
Hacılığının hatırına elimi attım.
Hacı Şakir de Colgate Palmolive’nin…
Ne var ?
Hiç Amerikalı Hacı görmedin mi ?

***

KORKU FİLMİ…


17 Ağustos depremi hepimizi sarsmıştı.
İnsan kokuları arasında erzak dağıttığımı hala hatırlarım.
Bir daha da Adapazarı’na gidemedim zaten.
O acı şuramızda dururken,
“17 Ağustos’u unutmadık” toplantısındaki bomboş sandalyeler geldi gündeme.
İnsan biraz ders alır değil mi ?
Yok arkadaşım.
Ölen öldüğüyle, giden gittiğiyle kalıyor.
Hadi bu insani bir durum.
Şu sıralar imar barışı gündemde.
Şu Ordu’daki selden sonra
Köprünün üzerinde kalan apartman (!) var ya…
O da başvurmuş imar barışına…
Tut ki kabul edildi , bastı parayı temizledi kendini…
İlk afette içindekilerle birlikte gitmez mi o bina…?
İşte o zaman acılardan nasıl ders almadığımızı anlamaz mıyız ?
Nereye gidiyor bu ülke kardeşim…?
Sanki bir korku filminin içindeyim…

***

NOLDU ŞİMDİ ?


Adam oturdu herkesi tokatladı.
Yüzlerce kişiyi keriz etti.
KoYdu parayı cebe arazi…
Bağırdılar, çağırdılar…
İnterpol minterpol hikaye…
Noldu şimdi?
Zengin veled yok piyasada.
Al sana toplumsal hafıza.
Evinizin takipçi gazetecisi olarak sürekli soracağım.
Hırsızın adı Tosun
Unutana….

***

DELİ ZİYA; “Bayram tatilinde Bakırköy’de yatacağım, dönerim.”