Herhangi bir güç odağı, siyasi parti, oluşum ya da örgütlenmeden bağımsız biçimde yalnızca hakikati yazmayı ve aktarmayı görev edinir gerçek gazeteciler.
Onlar için haberin peşinde koşmak Türkiye’nin en karanlık dönemlerinde de değişmez.
Görevimizi yapmak için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar gerekir. Gerektiğinde iktidarlara ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan cesaret olmazsa yine bu mesleği hakkıyla yapamazsınız!
O nedenle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda gazetecilik; basın özgürlüğü ve düşünceyi açıklama/yayma özgürlüğü kapsamında korunur. Bu özgürlükler, halkın haber alma hakkını destekleyen temel haklar olarak belirtilir.
Anayasa'da Madde 28 ise basın özgürlüğünü daha net tanımlar:
Basın hürdür, sansür edilemez! Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirler alır!
Gazeteciler, toplumun doğru bilgi edinme hakkı adına hareket eder; bu nedenle basın, demokraside “dördüncü güç” olarak nitelendirilir. Böylesine kamusal bir işlev gören gazeteciliği günümüzde kimler yapıyor? Bir mesleği icra etmek için dijital platformlarda yazı yazmak yeterli mi? El değiştirmelerle medya kurumları, karanlık ellerin maşası haline gelirken daha ne kadar izleyeceğiz?
*
Son dönemin yeni bir tanımı var: “Türedi gazetecilik.”
Değerli ve nitelikli olarak yerine getirilmesi çok zor bir mesleği; kendilerine çıkar kapısı, tehdit malzemesi ve kalkan yapanlar cirit atıyor. Etik değerleri hiçe sayarak insan haysiyetiyle oynayan, haberciliği bıçaklayan bir anlayış çığ gibi yükseldi, yükseliyor.
Bu tür ‘sözde’ gazetecilerin gerçeklik ile yalan bilgi arasında yarattığı kaos; yalnızca gazetecilik mesleğini değil, tüm etik değerleri kirletiyor. Hakikatin peşinde koşan gerçek gazeteciler –kalemini satmamak için direnen onurlu meslektaşlarım– etraflarındaki iftiracı, sahtekâr, ikbal peşinde koşan ‘sözde gazetecilerden’ utanır hale geldi.
*
Bir büyük tehlike de medya sahipliği yapısında yaşanıyor.
Paranın hızla el değiştirdiği, yasadışı gücün siyasi erke dayanarak legalleşmeye çalıştığı, sanal kumardan uyuşturucuya kadar kirli paranın çeper çeper yayıldığı
Türkiye panoramasında medya, önde gelen ‘aklama’ aracı artık.
Habercilik ve gazetecilikle ilgisi olmayan son yılların “türedi şirketleri”, medya alanında yatırım yaparak para aklıyor ve bu yolla saygınlık kazanmaya çalışıyor. Tabii ki itibara giden en kısa yol medya!
*
İsyanımız büyük. Bu gidişat durdurulmak zorunda.
• Basın meslek örgütlerinin önerileriyle yeni bir basın kanunu hazırlanması.
• Basın kartına değer kazandırılarak meslek örgütleri tarafından verilmesi.
• Medya sahipliği yapısında ortak çerçeve formülü getirilerek medyanın diğer ticari işlere kalkan yapılmasının önlenmesi.
• Odak şeffaflık ve çoğulculuk yaratılarak medya sahipliğinde yoğunlaşmanın engellenmesi.
• Dijital medya ağında gazetecilik derdi ve hedefi olanların sahiplik yapısında önlerinin açılması.
• Yapay zeka, troller, sosyal medya fenomenleri arasında nitelikli ve yerel gazetecilik için yeni teşviklerin oluşturulması.
• Etik değerlerin öncüllenmesi adına “Etik Standartlar” getirilmesi ve sözde gazetecilerin meslek koridorundan çıkarılması öncelikli beklentilerimiz ve çağrımızdır.
*
Kamuoyunu aydınlatmakla yükümlü bir mesleğin temsilcileri olarak elimizdeki fenerin ışığı sönüyor.
Bir ülkenin demokratik kalitesini büyük ölçüde basınının kalitesi belirlediği düşünülürse, yaşanan kalitesizlik sadece bir sonuç.
Gazeteciliği aptallığa, cehalete, zorbalığa ve yalana karşı bir araç olarak gören gerçek gazeteciler cezaevlerine atılıp, gözaltı ve işsizlikle gözdağı verildikçe; ortalık uyuşturucuya, mafyaya, kara paraya, sanal kumara bulanmış tiplere, trollere, kediciklere kalır.
Türk basının bugünlere gelmesinde bilhassa kendi medyasını yaratarak güçleneceğini sanan güç odaklarının etkisi var.
Yarattıkları karanlık şimdi sadece onları zehirlemiyor, yok etmiyor, cesur gazetecilerin uğruna bir ömür verdikleri Türk Basını artık zor nefes alıyor.