Yaşam dümdüz bir çizgi gibi olabilir mi? İnişler, çıkışlar, yokuşlar, engeller, düş kırıklıkları, başarılar… Hepsi yaşam dediğimiz o sürecin içindedir.

Bata çıka da olsa, üzülsek, ezilsek, kırılsak, düşsek de umut bizim şarkımız, türkümüz, sözümüz, şiirimiz…

Şair Hüseyin Atabaş, anısı güzel insan umudunu hep diri ve dik tutan şairlerdendi. Atabaş, benim de 1975’ten, hatta öncesinden yazıştığım, dost olduğum, sorumluluk aldığım ÇELE ve MELTEM dergilerinde şiirlerini yayımladığım iyi bir şairdi.

Vecihi Timuroğlu Damar Dergisi'nde (Aralık 1991) “Onun şiirine özlü, biçemli bir umut şiiri gözüyle de bakabiliriz” vurgusunu yapmıştı.

Yazıma başlık için seçenek aramadım; kitaplığımda gözüme çarpan Atabaş’ın “Umut, Her Zaman” (*) kitabına odaklandım. “Umudumuz güzel günlere inanmak, / hüzünle uyuduğun akşamın sabahına / inan bana, yeni bir aşkla çıkabilirsin…” dediği dizeleri bir kez daha alkışladım.

Atabaş, bir söyleşisinde (Gerçekedebiyat.com-10.06.2014), “İnsan her gününün bir öncekinden daha güzel olmasını ister, bunun için de hep umut içinde yaşar. Umutlu olmak kuşkusuz güzeldir, insanı dinginleştirir, yaşama bağlar” der. Bu söze eklenecek daha ne olabilir ki?

DÜŞLERİN MAVİ OLSUN

Şairin düşleri, umutları  varsıldır; sezginin, geleceği kurgulamanın ustasıdır. Toplumsal duyarlığı, aydınlanma inancı onun öncü yöneticisidir.

Şair Coşkun Şimşekli de onlardan işte. Son şiir kitabı “Düşlerin Mavi Olsun”la (**) buluştuğumda, “Ağabeyim, ustam şairim” diye başladığı sözlerini “Siz varken, gökyüzü sonsuz olacaktır./ İki düşman birlikte bakınca gökyüzüne kardeş olacaktır” dizeleriyle çoğaltmıştı.

Onun ereği, dileği, umudu; dünyamızın güzel, düşlerimizin mavi olmasından  yanaydı. “Sar/ şu kırlangıcın yarasını / dünyamız güzel olsun” demesi de onun duru, doğal, içten sesiydi.

Daha önce de yazmışımdır. Ankara’ya 1966’da çıkarma yaptığımda, “Umut Sokağı”ydı ilk sığınağım. Adının çağrışımını, dinginliğini, genç günlerime denk düşen rengini yaşadım o sokakta.

Altı ay kaldım o evde. Ne ki sonu biraz hüzünle biten karlı bir Şubat kışında o sokaktan, o evden ayrılmak zorunda kalmıştım! Umudu ertelemiş miydim? Olası değil.

Umut beklentinin, geleceğin, iyimserliğin, barışın, dayanışmanın, paylaşımın, güzelliğin ortak duyarlığı desek olmaz mı?

Yaşamın dayanağı, güvencesi, birikimi… Umut olmazsa aşk da, sevgi de, düş de, şiir de eksik kalmış olmaz mı? Umudun tükenmiş gibi göründüğü anda bile yeni umutların doğmaya başladığını unutmayalım. Hadi o zaman Nâzım Hikmet’e gidelim, onun umutlu dizelerine:

“Düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm/ Bizim de üstümüze güneş doğacak gülüm/ Gülüşüne bir kurşun sıksa da ölüm/ Unutma ki umuda kurşun işlemez gülüm”

                                                     ***

Sevinçleri, hüzünleri, acıları kırılganlıkları aymazlıkları, düş kırıklıklarını, çelişkileri,  sorunları, kötücül baskınları yaşarken; aradan fırlayan o umut görüntülerini, sözlerini alkışlamamak olanaklı mı? O zaman umuda söz keselim, umudu alkışlayalım, umudu gündemde tutalım; kazanımlarını duyumsayalım…

(*) Umut, Her zaman, Hüseyin Atabaş, Yazılı Kâğıt Y. 2014, 78 sayfa.

(**) Düşlerin Mavi olsun, Coşkun Şimşekli, Suus Y. 2023,  160 sayfa