1980'lerin sonu 90'ların başında ülkemize ayak basan iki kurt hoca, Türk futbolunun efsane teknik direktörleri Fatih Terim ve Mustafa Denizli'nin önünü açarak tarih yazmalarını sağlamıştı. Mustafa Denizli Jupp Derwall, Fatih Terim de Sepp Piontek'in yardımcılığını yapıp, tedrisatından geçerek ülke futbolunda son 30 yıla damga vuran isimler oldu. Alman hoca Derwall, tesisleşme, toplu hücum-toplu savunma ve kazanma kültürünü bizle tanıştırarak Galatasaray ve dolaylı yoldan Türk futboluna çağ atlatmıştı. Adı 90'larda futbolla alakası olmayan kişilerce araçlarda bir dönem moda olan ses sistemine benzetilen Piontek ise hakkı yense de Türk futbol altyapısının temellerini atmıştı. Mili takımlı Piontek o dönem skor olarak istenen tabelaları yapamasa da özkaynakta oluşturulan sistem meyvesini vermişti. Hem Piontek'in yardımcısı hem de Ümit Milli Takım Teknik Direktörü olan Fatih Terim, takımıyla Akdeniz Oyunları ve Avrupa Gençler Şampiyonluğu'nu kazanmıştı. O kadrodaki futbolcular 20 yıl boyunca Türk futbolunu sırtında taşımıştı. Hatta Piontek şöyle bir kelebek etkisi yarattı; Şu an ligimizden şampiyonlar ligine direkt 1 takım katılıyorsa, 5 ekip Avrupa bileti alıyorsa, futbol endüstrimizde devasa paralar dönüyorsa, hakkı yenen Danimarkalı'nın payını yok sayamayız.
***
İki emektar antrenörün Türkiye'ye bıraktığı en büyük eser ise kazandırdıkları başarılardan çok, arkalarında bıraktığı hocalar oldu. Çıraklıktan ustalığa geçen Mustafa Denizli ve Fatih Terim, başardıklarıyla Türk futbolunun Avrupa seviyesine çıkmasına, büyük paralar dönen bir çark olmasında baş aktör olmuşlardı. Ama şu zamana kadar arkalarında kalifiye bir teknik direktör maalesef bırakamadılar. 30 yıla yakın süredir yüzlerce yardımcıyla çalışan Terim ve Denizli ülke futboluna yön verecek, ekolünü yaşatacak teknik direktörler yetiştiremediler. Tabii ki araştırıldığında iki efsane hocanın yardımcılığını yaptıktan sonra bir çok takım çalıştıran isim vardır. Ancak bu büyük futbol adamlarının yetiştirdiği hocaların şu an boynuz kulağı geçer misali, geçmesi gerekmez miydi? Şu an antrenörlük döneminin baharını yaşayan Ersun Yanal ve Abdullah Avcı ise bu konuda alkışı hakediyor. Yanal'la birlikte çalışan Mesut Bakkal ve Kemal Özdeş ülkenin kalbürüstü hocaları olarak Evliya Çelebi misali ülkenin dört bir yanında takım çalıştırmaya devam ediyor. Bakkal, Yanal'la Denizlispor, Gençlerbirliği ve Manisaspor'da yol arkadaşlığı yaptıktan sonra 12 farklı kulüpte teknik direktör olarak görev yaptı. Trabzonspor ve Manisaspor'da 104 karşılaşmada Ersun Yanal'la omuz omuza çalışan Özdeş, birinci adam olarak 7 farklı takımda kendini gösterdi. Yanal ve Bakkal kadar üst seviyede olmasa da Özcan Bizati de Yanal'ın tedrisatından geçenlerden. Pendikspor, Denizlispor ve Boluspor'u çalıştıran Bizati'nin, 2. adamlık melekeleri Carlos Queiroz tadında verimli ki yeniden yardımcılığa döndü. Samet Aybaba'nın Sivasspor ve Bursaspor'da çalıştıktan sonra şimdi yeni takımını bekliyor.
***
Abdullah Avcı da yardımcı antrenörlerin önünü açma konusunda örnek alınacak bir kariyere sahip. Milli Takım'daki yardımcıları Okan Buruk ve Tayfun Korkut, yeni nesil Türk antrenörlerin en parıltılılarından. Akhisarspor'a tarihinin göremeyeceği başarılar yakalatan Okan Buruk, Çaykur Rizespor'u ligde tuttuktan sonra, bu sezon Başakşehir'de Avcı'nın başaramadıklarını başarmakla meşgul. Tayfun Korkut ise Bundesliga'da Hannover 96, Kaiserslautern, Bayern Leverkusen ve Stutgart'ta teknik direktörlük yapıp, kendini ispatladı. Hala Tayfun neden Türkiye'de iddialı bir takımda değil diye düşünmeden edemiyor insan. Avcı'nın önünü açtığı son isim ise Erol Bulut. Avcı'nın alan savunması temelli, kompakt oyununu benimseyen Bulut, Yeni Malatyaspor ve Alanyaspor'da harika sezonlar geçirdi. Yanal ve Avcı, son dönemd saha içindeki başarısızlıkları sebebiyle skorsseverler tarafından eleştirilselerde kendi ekollerini yarattılar. Ve muhtemelen öğrencileriyle gurur duyuyorlardır. Türk futboluna unutulmaz başarılar yaşatan Fatih Terim ve Mustafa Denizli de teknik direktörlük kariyerlerinin son demlerinde, hizmet halkalarına yeni antrenörler kazandırma kartı da eklerlerse, zaten efsane olan iki ismin en azından düşünceleri, futbola bakış açıları yıllarca devam etmiş olur.