Bella Eskenazi'yi bilir misiniz dostlar?

Hani şu Orhan Veli'nin fikrinde; uzanıp yatıveren sere serpe, entarisi de sıyrılmış hafiften, kolunu kaldırmış koltuğu görünen, bir eliyle de göğsünü tutmuş olan güzel kadın hani...

Öyle hayal ediyor Orhan Veli...

Biliyor ama:Yok içinde kötülüğü, Orhan Veli'nin de yok hani! Ama olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki! Ne yapsın bizim Orhan Veli...

Bugünkü konuğumuz Bella Eskenazi. E' biraz da Orhan Veli. Orhan Veli'siz Bella,Bella'sız Orhan Veli olmaz ki...

Hani şöyle; ansızın-birden aklına düşen, düşündükçe özlediğini hissettiğin, özledikçe yazdıran, yazdıkça yaklaştığın, yaklaştıkça hissettiğin kişiler vardır ya. Sevdiklerin yani kısaca...

Bugünkü konumuz yine AŞK efenim, platonik de olsa. Buyurun dostlar, sabah sabah âşıklar sofrasına...

*****

Bella Eskenazi ile Orhan Veli... Platonik bir Aşk hikâyesi...

Orhan Veli'nin, hani şu şiirlerinde yer verdiği ve "Onu da edebiyat tarihçileri bulsun..." dediği, edebiyat tarihçilerinin bazıları; "Sere Serpe" şiirini, Bella'ya yazdığını iddia ederler...

Bella mı? "Orhan'ın bana âşık olduğunu biraz geç anladım" diyor...

Sene 1946...Bella bir güzel kız, 16 - 17 yaşlarında... Bir eskrim şampiyonası için Ankara'da...Gelmişken; ablasının arkadaşı, aile dostları Selahattin Eyüboğlu'nun, İsviçre asıllı piyanist eşi Magdi Rufer'i görmek üzere,Selahattin EYÜBOĞLU'nun evine gider...

Bella bir güzel kız; saçları simsiyah, gözler ay ışığı gibi parlamakta... Evin salonunda;Orhan Veli, Sabahattin EYÜBOĞLU, Melih Cevdet ANDAY sohbet ediyorlar… Birden oturdukları odaya bir güzel öğrenci kız giriyor... Ellerinde defterler...

Koluyla kavradığı defterleri masaya yığıp, ayaklarını altına çekip boş sedire oturuyor Bella... Orhan Veli sessizleşiyor... Başlıyor genç kızı hayranlıkla seyre dalmaya...

Bella tedirgin olup, soruyor:

- Neyiniz var, ne oldu?

Ama cevap yok...

Kısa bir süre sonra; Orhan Veli, Bella'nın defterini alıp bir şeyler yazmaya başlıyor:

"..... Epeyce yaklaşmışım...

Duyuyorum,

Anlatamıyorum..."

Defteri uzatıyor genç kıza, Bella'ya...

"Al" diyor.

"Sana yazdım..."

Genç kız şiiri usulca okuyor, teşekkür etmekle yetiniyor...

Bella; Sabahattin Ali, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Melih Cevdet Anday, Hasan Ali Yücel gibi o dönemdeki edebiyat dünyasının birçok ismiyle arkadaş...

Kısa bir süre sonra;Bella, Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde ders vermeye başlıyor. Sık sık ziyaretine gidiyor Orhan Veli...

Şöyle anlatıyor o günleri Bella :"Sık sık Enstitü'ye gelir, beni ziyaret ederdi. Bana âşık olduğunu geç fark ettim..."

Orhan Veli, Bella'ya hiç açılmamış. Bu durum, 'Platonik bir Aşk' olarak kalmış...

Bir akşam yine bir dost meclisinde; Orhan Veli, Nahid Hanım, Cahit Sıtkı Tarancı, Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı ve Bella oturup sohbet ederlerken; Nahid Hanım birden bağırmaya başlıyor: "Orhan benimdir. Kimseye kaptırmam..."

Bella orada küçülür de küçülür, buharlaşmak ister adeta. Bu olay bir milat olur Bella için. Orhan Veli sayfasını tamamen kapatır...

Bella’daki Orhan Veli'yi dinlemeye devam edelim: "İkili oynamak istemiyordu. Çok kibar bir adamdı. İki tane kostümü vardı, sürekli onları giyerdi. Bir kere Sabahattin Ali de vardı bir taksinin içinde, Orhan'a ellerinin güzel olduğunu söyledim sadece. Anlamıştır herhalde. Başka bir şey olmadı aramızda. O'nunla ilgili bir keşkem yok!"

*****

Hayat kısa! Belki de bu son güne bakışın. Kimbilir; doğan güneşe, son umutlanışın...

Yaşanası bir gün var önümüzde dostlar. Hayat, bize sunulan en büyük hediye...

O an; kiminle gülebiliyorsan, O'na aitsin.Kiminle hayâl kurabiliyorsan, O senin sahibin...

Boşverin ‘Salı sallanır’ diyenlere; sevdiğine "sevdiğini" demeli, abartmalı. Şiire döküyorsan duygularını, devrik cümleler kurmaktan da sakınmamalı...

Yaşamacasına yaşamalı hayatı, dibine kadar. İnsanca. Gerekirse inadına. Deniz kokuyor buralar hâlâ ve buram buram umut, göğüs kafesimizi dolduran. Gün Orhan Veli dedik ya dostlar, güzel yürekli insanlar, gün Bella Eskenazi; gün şiir her zamanki gibi, gün illa ki Sevgi, biraz oradan, biraz buradan…