Dün gibi anımsıyorum. Onunla, Akçay-Güre’de bir hayıt gölgesinde, yassı kare paketi, kahverengi kâğıdı, yaldızlı ucu ile sözcüğün tam anlamıyla “ikonik” Yaka Sigarası olarak tanışmıştım. Yaşım 12-13, en fazla 14’tü. Demek aradan 50 yıl geçmiş ve ben bu yazıyı kesin vedalaşmanın üstünden 1 hafta geçtikten sonra yazıyorum. Özellikle arkadaşlarım ve tanışlarım, şu anda bunları okurken büyük olasılıkla ya çok şaşırmış durumdadırlar ya da okuduklarına inanamamaktadırlar. Çünkü sigarayı ya da tütünü bırakacak son insan olarak tanımladıkları bu yazar, “Bıraktım” demiş ve bırakmıştır.
***
Yaşadığım ya da yaşatıldığım vahim bir süreç, yalnızca ruhsal açıdan değil, fiziksel açıdan da beni çok derinden etkiledi. Hiç alışık olmadığım bir üslup, cehalet, önyargı ve saygısızlıkla sürdürülen saldırılara direnmeye ve derdimi anlatmaya çalışmanın yanına, bir de esef verici biçimde tek başına bırakılmanın düş kırıklığı eklenince, bu sonuç elbette şaşırtıcı değildi. Yazıyı klinik tutanağına çevirmeyeyim, vahim bir öksürük hepsinin önüne geçti ve çok sıkıntılı günler geceler geçirdim. Ama beni en hüzünlendiren şey, evden 5 dakika uzaktaki Çeşmebaşına çıkarken Bademler sokaklarında beş kez soluklanmak, su içerken bile boğuluyormuş gibi olmak, nefessiz kalma nöbetlerinde eşimi ve kızımı rahatsız etmemek için bahçede sabahı beklemek oldu. Bir yandan ömür eleğimin artık daha da genişleyen gözeneklerinden yoldaşlığımı hak etmeyenleri çöpe gönderirken, bir yandan bu nöbetleri nasıl atlatacağımı düşündüm. İlk adım belliydi, bu işin şakası yoktu, deneme-sınaması, olur-olmazı ya da iki adım ilerisi-bir adım gerisi söz konusu değildi.
Geçen hafta Cuma sabaha karşı, o kararı verdim: sigara kullanmayı ya da içmeyi bıraktım. Nasıl yaptın diye sorulmasın: yapılıyor. Siz de yapmalısınız ve tütün kullanımını bırakmalısınız. Bırakın en güzel türlerinin bu topraklarda yetiştiği –yetiştirilmesinin boğulduğu demek daha doğrudur!- tütün, insanlığa sağlık ürünü olarak, başka alanlarda değerlendirilerek hizmet etsin. Mesela tütün kolonyası ne güzeldir değil mi? Değerli dostlar, işin şakası yoktur, bırakın. Oluyor, ben bıraktıysam siz çok daha kolay bırakırsınız.
Bıraktıktan sonra bir muhasebeye gireceksiniz, kusura bakmayın muhasebe esnasında ve sonrasında sıklıkla utanacak, kendinize çok kızacaksınız. İşin ekonomik boyutunu bir tarafa bırakıyorum. Bir iki örnek vereyim.
***
Vedadan üç gün sonra, paha biçilmez değerdeki bir yoldaşımın yanına gittim. Güzel bir kış balkonu vardır, yıllardır bize dostluk mekânıdır. İçeri girdim ve kendimi hemen dışarı attım. Balkona çöken ve sinen sigara, zifir, duman kokusu korkunçtu. Demek yıllardır biz yanımıza gelen insanlara o havayı solutuyorduk. Ne utandım. Şimdi o arkadaşım da bırakma yoluna girmiş durumdadır. Ertesi gün Konak’ta nicedir görüşmediğim bir arkadaşla karşılaştım. Adettir ya, sarıldık falan ve o sigara kokusu sinmiş paltosu, beni yeni bir öksürük krizine soktu. Demek yıllardır ben sevdiklerimin yanında bu kokularla dolaşıyor, bir kül tablasıyla öpüşülmesine, sabaha kadar bir katran torbasıyla yan yana uyunmasına neden oluyordum. Ne utandım! Bu liste uzar gider.
Farkına vardığım daha can yakıcı bir sonuç vardı. Tütün için tüketilen her nefes, sevdiklerimizin bizle olma zamanından yapılan hırsızlık, haksızlık, hadsizliktir. Önce bunu içselleştirmek ve sorumluluğa dönüştürmek gerekiyor. Yalnızca onlar için mi? Nazım Hikmet usta “Boynunun borcudur fakat/ Düşmana inat bir gün fazla yaşamak” dizelerini, boşuna yazmış olabilir mi?
***
Direnilmesi gereken bir sürü saçmalık, aşılması gereken sayısız engel, yürünmesi gereken onca yol ve bu güzelim ülke ile yeryüzü için ter dökme sorumluluğumuz varken, insanın bile bile kendini örselemesi bir saçmalık değil midir?
Elbette zaman zaman aklınıza düşecek, elbette bunca yıldan beri bedeninizde bıraktığı hafriyattan kurtulmanız zaman ve sabır isteyecek. Bu işin yavaş yavaş, ağır ağır falan bırakması yok. Hemen, şimdi, tartışmadan, oyalanmadan, protokole ön hazırlığa törene falan gerek duymadan, yeni bir hayat için kesip atmanız gerekiyor.
Bırakın. Ben bıraktıysam, inanın siz çok daha kolay bırakabilirsiniz. Başta bu köşe olmak üzere, fırsat bulacağım her zeminde, çağrılacağım her yerde bu çağrımı yineleyeceğim. Olaya gerici, yasakçı, cezalandırıcı ve propaganda malzemesi olarak bakmayan her çağdaş yapılanmanın, örgütlenmenin, organizasyonun bu bağlamdaki davetini, koşullara ve zamana denk düşecek biçimde kabul edeceğimi, alenen bildiriyorum. Bana gazete aracılığıyla hemen ulaşabilirsiniz. Bir yararım olursa çok sevinirim.
***
Yapmam gereken bir şey daha var, aradan onu da çıkarayım. Saçma sapan bir polemikle üstümden rant derlemeye çalışanlar kadar, beni bu tuhaf süreçte bir başıma bırakanlara da teşekkür borçluyum. Yol açtıkları ya da tetikledikleri sağlık sorunu nedeniyle, bana hayatımın belki de en güzel kararlarından ikisini vermeme neden oldular:
1. Sigara denen illetle vedalaşmak.
2. Kendilerinden başlamak üzere, harika bir mıntıka temizliğine başlamak.
Teşekkür ederim, bir daha görüşmemek üzere, iki cenaha da güle güle!