Romalı düşünür, devlet adamı Seneca’nın “Kitapsız yaşam kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır” sözü belleğimizde.


Bacon’ın “İyi kitaplar en gerçek dostlarımızdır” sözü de boşuna söylenmedi elbette.


İyi ve doğru kitabın yararlarını, güzelliklerini, insana sunduğu değerleri sıralamak, anlatmak için bilgiçliğe giremem.


Konu bilimin, aydınlanmanın, çağdaşlığın aynası kitap olunca, yazan, emek veren, ter döken insane saygı duymamak olası mı?


Descartes ne iyi söylemiş: “İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.”


Ne var ki kitaplar, yazarlar, düşünceler tarihin her döneminde çağdışı, gerici, faşist yönetimlerce saldırıya uğramışlar.


Tarihin geçmiş sayfalarını açınca nice yakılan kitaplar, yıkılan kütüphaneler, saldırıya uğrayan, hücrelere tıkılan yazarlar, gazeteciler, şairler, bilim adamları çıkar karşımıza.


Dünya tarihimizin büyük utançlarıdır bunlar.


Oysa bilmez yüreği, gönlü kara kaplı insanlar kitabın, düşüncelerin yasaklanarak, toplatılarak, yakılarak yok edilemeyeceğini.


Kitap onu ütreten, yaratan kişinin birikimi, deneyimleri, emeği ile oluşur.


Tarihte kitap yakan, kütüphane yıktıran erk sahibiyle karşılaşırız. Birkaçını anımsayalım isterim.


Çin Şi Huang, Qin hanedanlığının kurucusu olarak bilinir. Çin Seddi’ni yaptıran bu imparator, danışmanlarının önerisiyle birçok felsefi ve tarihi kitabı yaktırmış döneminde. Karşı çıkan birçok filozof ve bilim insanı da beraberinde alevlere atmış.


İskenderiye Kütüphanesi dünyanın en büyük kütüphanelerinden sayılır. Tarih boyunca paganlar, Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından gördüğü saldırı sonrasında yıkılmasına kimse engel olamamış.


Beyt’ül Hikmet, Müslüman dünyasının bilim ve kültür yuvası olarak bilinir. Birçok önemli yapıt Arapça’ya çevrilir. Ne ki Moğol saldırısından sonra kütüphane tamamen yakılır, kitapların çoğu hiç olur!


Hitler Almanya’sında 1933’te Naziler birçok kitabı yakma kararı aldı. Alanlarda bilimsel kitaplar yakılırken, faşizmle yönetilen İspanya ve İtalya da birçok kitabı yaktırdı. Karara karşı çıkan akademisyenler ya sürgüne gönderildi ya da işkenceler gördü!


Yakın zamanda yine saldırılar oldu kitaba, düşünceye, yazara, yayıncıya… Ege Sanatçılar Girişiminin kurucusu, sözcüsü şair Hüseyin Yurttaş’ın bu bağlamda sosyal medyadan sesini duydum önceki gün:Ekim ayı içindeki Kayseri Kitap Fuarı'nda Tekin Yayınevi standına ve yazar İhsan Eliaçık'a saldırıldı. Kasım ayındaki TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı'nda ise Kırmızı Kedi Yayınları ve yazar Sabahattin Önkibar saldırıya uğradı.


Devlet, devlet olmaktan çıktığı için bu yıldırma hareketlerinin devam edeceği endişesi gelip insanın içine oturuyor. Bununla, sanırım karanlığı tam olarak egemen kılmak, insanları kitap okumaktan, kitabın geniş kitlelere ulaştırıldığı kitap fuarlarına bile gitmekten korkar hale getirmek, bu çalışmalara son verdirmek istiyorlar belli ki.”


Bu bağlamda Kırmızı Kedi Yayıncıları’nın tepkilerini paylaşmadan geçebilir miyim? Yayınevi yaptığı açıklamada, saldırıyı ‘terör’ olarak tanımladı: “Yüzlerini maskeyle gizleyen iki teröristin bir yayınevine saldırması Türkiye’nin geldiği yeri göstermesi açısından önemlidir. Kitaplar ve fikirler yasaklanarak, toplatılarak yok edilemez. Çalışanlarımıza ve binamıza çekiçlerle saldıranlar aslında yayınevimize değil, ülkemizin aydınlanma ve demokrasi birikimine saldırmışlardır.


Bilişimin, teknolojik gelişimin hız kazandığı çağımızda kitaba, düşünceye, yazara, yayıncıya saldırıyı ne denli kınasak az gelir.


Toplumsal karşı duruş, eylem sergilemek sorumluluğumuz olmalı.