Sayısı 50’yi aşkın çocuk oyunu, bir o kadar radyo oyunu, çocuk romanları, yüzlerce çocuk öyküsü, çocuk şiirleri… Gazete yazıları… Kitaplarının sayısı da elliyi aşmış olmalı. Yayımlanmayı bekleyen bir o kadar da dosyası olduğunu biliyordum.
Ünlü şair Ülkü Tamer “Alleben Anıları” (Milliyet Y.1997) kitabında: “Halkevi Bahçesi’yle Kırkayak’ı mesken bellemiştik. Cevat, Dinçer Oktay, Yurdar Tek’er, Fevzi Günenç.” diye başlar Fevzi Günenç’le ilgili anılarına, sonra şöyle sürdürür: “Gazeteci Necip Bahri Günenç’in oğluydu Fevzi. O yaşta matbaacılık yapıyordu. Antep’te Martı adlı bir de sanat dergisi yayımladı.(…) Fevzi öyküler yazıyordu. 1950’lerin sonunda Pazar Postası’nda bir öyküsü çıktı.”
Fevzi Günenç adı çoğunuza tanıdık gelmeyebilir. Fevzi Günenç de, Mütercim Asım, Ömer Asım Aksoy, Ülkü Tamer, Onat Kutlar, Muhtar Körükçü, Seyfettin Başçıllar, Lütfiye Aydın, Ozan Telli, Celal Soycan, Atılay Arsan, Ahmet Ümit…gibi şair, yazarların memleketi Gaziantep’ten bir yazın emekçisi, gazeteci.
“Anacığım güzel Zeliş’imin anlatımına göre, 1938 yılının şıra zamanında dünyaya gelmişim” diye başlardı yaşam öyküsünü anlatmaya.
“Okuya okuya doldum, taştım. Yazma isteğine sevdalandım. İlk yazılarımı 12 yaşımda yazmaya başladım. Birkaç yıl içinde artık yazılarım hemen hemen her yerde yayınlanmaya değer görülmeye başlamıştı.”
Benim de sevdiğim, değer bulduğum, dostluk ettiğim bir ağabeydi Fevzi Günenç. Gaziantepliydi, hemşerimdi. Verimli, donanımlı bir yazı ustasıydı.
Haberi 21 Aralık akşamı şair dostum, kentlim Ali Şentürk’ün sosyal medya hesabından öğrendim. “Usta Yazar Fevzi Günenç'i bugün kaybettik. Gaziantep'in başı sağ olsun... Bizi buralara taşıyan ağabeyimizdi. Hiçbirimiz onun hakkını ödeyemeyiz... Vahittin Bozgeyik'ten tutun, Mehmet Kara, Ali Çapan, Ali Şentürk gibi nicelere önayak olup yol göstericilik yapmıştır.”
Başta Orhan Kemal Öykü Ödülü (1991) birinciliği, TRT senaryo ödülü, Milli Eğitim Bakanlığı tiyatro oyunu ödülü, TUDEM öykü ödülü olmak üzere onlarca ödülü oldu.
Bir şairin, yazarın, sanatçının ölümü hep hüzünlendirir, kederlendirir beni. Hele tanıdığınız, değer verdiğiniz, emeğine saygı duyduğunuz yakın biriyse ölüm daha acılandıyor insanı.
Ne diyordu bir yazısında “Ben de yaşamının her döneminde sosyalistliğiyle onur duyan yoksul bir yazar oldum.” (68’lilerin Kırkayak Kahvesi kitabı, 1995).
Oysa şiirleri, yazıları, öyküleri, oyunları, romanları, kitaplarıyla varsıl bir yazın emekçisi oldu. “Şiirin memleketi olur mu? / Olmaz / Öyleyse memleketsiz şiirler yolla bana. / sınır tanımasın dizeleri…”
Yukarıda da sözünü ettiğim Ali Şentürk, Gaziantep’te sahibi olduğu Çıra Kitabevi’nden 1967’den bu yana tanıdığım, dost olduğum bir şair.
“12 Eylül gelip Çıra’ya kibrit çakıncaya dek bu uğraşını sürdürdü. 12 Eylül sonrası yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Yılın bir bölümünü İsveç’te, bir bölümünü Türkiye’de sürdürüyor.”
Şentürk’ün daha önce yayımlanmış 7 şiir kitabı vardı, bu kez “Aykırı Dosyalar” da eklendi.
Temren Yayınları’ndan Eylül 2019’da çıkan kitapta verili olan dayatmalara, yozluğa, aymazlığa, baskıya, sömürüye karşı şiirlerle buluşturuyor okurlarını. Şiirden başını alamayan bir adam. Hecenin olanaklarını kullanmayı seviyor. “Karargâhım, / düşünsel bazda / Barış yönlü / Dostlara açık / Sol bir göğüs” derken barışın, insanca yaşamanın sol duyarlığına açıyor kapılarını.
“Karanlığında akşamın / Aydınlıklar saça saça / Otursak göğsüne gök kubbenin…” diyerek de şiir yolculuğunu sürdürüyor.