Bu salgın günlerinde nice şair, yazar dostla yüz yüze buluşamayınca ya sanal ortamdan yazıyla ya da telefon aracılığıyla sesle buluşuyoruz. Aranınca ve arayınca birlikte paylaşıyoruz gönencimizi.
Yakın günlerde yazın emekçisi ağabeyim Hidayet Sayın’la da aynı düşünceleri paylaşarak görüştük. Yaşanan sıkıntılı günlerden söz ettik. Neler yaptığını sordum. Yanıtı her zaman olduğu gibi “çalışıyorum, yazıyorum, üretiyorum” oldu. Üstelik Sait Faik’in unutulmaz sözünü de anımsatarak, kendine uyarlayarak seslendi: “yazmasam yaşayamam!”
Ünlü oyun yazarı, deneme ustası 92 yaşındaki Hidayet Sayın’dan bu sözleri duymak beni şaşırtmadı. Tersi olsaydı şaşırırdım.
Konu yaşamak, yazmak olunca akla gelen ad yine Nâzım Hikmet olmaz mı? O dizeler anılmaz mı şimdi yeniden?
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Günümüzde yetmişli yaşlar öyle kocamış görünmüyor değil mi? Daha ötesi yaşlara ulaşan yazarlar, şairler, sanatçılar ürettikleri sürece yaştaş gibi geliyor artık.
Yakın günlerde şair Mehmet Sadık Kırımlı’yla görüşürken de öyle. 40 yıldır tanıdığım ses hâlâ dinç, diri, coşkulu. “Biri şiir biri deneme olmak üzere iki dosyam baskıya hazır” derken, sanki ilk kez kitap çıkarıyormuş gibi coşkuluydu 87 yaşındaki Kırımlı.
Aynı şeyi 90 yaşını aşan Mevlüt Kaplan için de söylerim. Kalınlı inceli altı yüzün üzerinde kitabıyla üretken bu yazın emekçisi insana nasıl şapka çıkarmazsınız.
Mevlüt Kaplan’la yaştaş Zeki Büyüktanır ’ı da ne zaman görsem, sesini duysam aynı şeyler geçer içimden.
Geçen gün bir gazetede haberi vardı; 25 Ocak 2021’de yazar Hıfzı Topuz 98 yaşında! TRT’ye girdiğimde 1974 yılında Genel Müdür yardımcılarından biri de Hıfzı Topuz’du. Yıllar önce TRT’de Kitap Köşesi’ni hazırlarken, onunla da kısa bir söyleşi yapmıştım. Ben de duygulandım o da duygulandı. Hâlâ üreten bu asırlık çınar önünde ceketimi iliklemez miyim hiç?
Hikmet Altınkaynak, 30 Ocak 2020’de 104 yaşında yitirdiğimiz siyasetçi ve yazar Cahit Kayra için Cumhuriyet’te (4 Şubat 2021) yazmıştı: “Toplum için çok verimli çalışmalar ortaya koydu. Güzel ve uzun yaşadı. Türkiye’yi de hep yüreğinde taşıdı.”
Sorun elbette uzun yaşamak değil; uzun ömrünü verimli, onurlu, aydınlanmadan yana, üretken biçimde yaşamak olmalı.
Sanat, yazın, bilim, kültür, basın insanlarının da içinde olduğu, hani 65 yaş üstü diye ötekileştirilen insanlarımızın üretmekten geri durmadıklarını nasıl saygıyla, sevgiyle anıyorum. Yazmanın yaşamak olduğu bilinciyle üretmeyi sürdürüyorlar.
Ömür denen o devinimli süreyi yaratıcı biçimde kullandıklarını düşündükçe, bilseniz öylesine güzel şarkılar söylüyorum ki…
“VE… SU GİBİ TİTRER ÖMÜR”
Ömür demişken, nicedir başucumda duran Atalay Saraç’ın “Ve…Su gibi Titrer Ömür” (Şiirden Y. 2020) kitabına dokunmadan geçemem.
Sessiz ama ustalıkla dizeler ören, şiirler yazan, bir çok dergide yazıları ve söyleşileriyle de dikkat çeken; ama Metin Cengiz’e göre “gizli bir şair” Atalay Saraç.
“Korkma, kanat tak yüreğine / uygun ve iklimler ara / Oyun oyna hayatla / oyun yüreğini büyütür insanın”
Atalay Saraç yeni çıkan “Ve…Su Gibi Titrer Ömür” de “bir sözcük de ben katabildiysem hayata” deyip kendini gönençli kılan bir şair.
Yine Metin Cengiz’in dediği gibi; “hayatı sürekli ön plana çıkaran ve bu tutumuyla yaşamı Tolstoy gibi sanatın ereği gören anlayışta ürün” vermeye özen gösterdiğini söylemesi boşuna değil.
Bence de Saraç şiirimize bir varsıllık katacaktır. Okunması, izlenmesi gereken bir şair.